Yürütmenin başı çok Sayın Cumhurbaşkanım, siz diyorsunuz ki, “Talibanla görüşmek için hiç kimseden izin almaya ihtiyacımız yok”. Yanlış; Türkiye Cumhuriyeti laik bir devlettir, sizin kafanıza uysun veya uymasın, insanları cinsiyetlerine göre ayıran bir güruhla devlet adına görüşemezsiniz.
Türkiye’de “erkek hakları” değil, “insan hakları” vardır; kadınla erkeği iki ayrı bölüme ayırıp, erkeğe üstünlük verip, kadını neredeyse hiçleştiren bir grupla, hele ki onlara “devlet” ünvanı verip
görüşemezsiniz.
Bu, anayasal bir suçtur. Ama zaten insanın içinde birazcık bir aile terbiyesi olsa, böyle bir şeyi zaten tahayyül bile edemezdi.
Ayrıca şunu da söyleyelim: Bir fille ayıyı ya da bir maymunla bir kediyi birleştirseniz de –eğer ortaya bir şey çıkacak dahi olsa-, o kesinlikle insan olmaz; dolayısıyla insanı kadın ve erkek olarak ikiye ayırıp, insanı “soykırım”a uğratan her türlü fikriyat, adına ister din deyin, isterse de başka bir şey, kesinlikle (tam olarak) bir insan düşmanlığıdır. Böylesi bir ideolojiyi taşıyan herkes, en başta seçme-seçilme ve de çocuk yetiştirme hakları olmak üzere, en temel “insan hakları”dan yoksun kılınmalıdır: Kadını, neredeyse bütün sosyal haklarından yoksun kılarak yaşatmak, öldürmekten çok daha büyük bir insan düşmanlığı olup, ayrıca gerektiğinde öldürmekte, değil ‘anayasal’, ‘yasal’ bile olsa, hiçbir adalete sığmayan alçakça bir eylemdir.
Bu hükümet hâlâ Taliban’cıların peşinde, oralarda kalabilmek üzere yol ve yöntem arıyor. Oysa bizim ülke, aslında -yakın zamanlara kadar neredeyse Fransa kadar laik bir ülkeydi. Bu arada belirtelim; Fransa’ya karşı 1950’li yıllarda özgürlük savaşı veren Cezayirlilerin neredeyse hepsinin göğüs cebinden Atatürk’ün resmi çıktığı halde, o zamanlar Paris ve ABD’yle işbirliği içinde olan Menderes yönetimi Birleşmiş Milletler’de Cezayir’in bağımsızlığı oylanırken “hayır” oyu kullanan iki ülkeden biri oldu. Diğer ülke ise Fransa’ydı, ABD ise çekimser kaldı. Kalan diğer üye ülkelerin tümü ise “evet” oyu kullandı. Bu utanç 1987’de Türkiye resmen özür dileyene kadar sürdü. Konumuza dönersek; bize yakışan, Afganistan’daki bir hava alanını askeri açıdan korumak, Taliban bunu reddedince de, sivil işletmesini almaya yönelmek değil, ‘biz bu heriflerle görüşmeyi reddediyoruz; bizim derdimiz şerefli insanların gözünde itibar kazanmaktır’ demek olurdu.
Bunlara yeter de artar bile. Cuma namazı sonrasında önceden hazırlanmış soruların cevaplarını vermek, cami avlusunu da miting alanına dönüştürerek; ki, cevabı önceden hazırlanmış sorulara şimdi bir yenisi eklendi: ‘Midye dolma, istiridye, kalamar, vb. yemek, sizin için de haram mıdır, yoksa helâl mi?’
Allah hepimizi ırak eylesin bu soruları soranlardan; ama, her şeyden önce de sordurtanlardan!