RTÜK Başkanı "Orman yangını konusunu açanları cezalandıracağız" dedi ve cezalandırdı. Şimdi de "Sel baskınlarından bahsetmeyin" diyor. Bu arada CHP’nin seçtiği üyeyi toplantıdan kovuyor, o da RTÜK'ü mahkemeye veriyor, sanki ülkede adalet varmış gibi: Adalet Bakanlığı 'şeriat'a göre suç tespitinde.
Radyoda ve televizyonda sigaradan da bahsedilemiyor. Tamam, sigara sağlığa zararlı ama yenilen-içilenler arasında sağlığa zararlı bir tek o değil; reklamını kabul etmezsin, olur biter: AKP başkanının 100-150 arabalık konvoyları, arabalar henüz yürümeye başlamadan sırf bir kontağa başsalar bile etrafa yaydıkları pisliklik, bir insanın üç-dört ayda bir sigara içerek etrafa yaydığı pislikten daha çoktur.
Radyo ve televizyonlarda içkiden de bahsetmek yasak; ayrıca sofrada ya da başka bir yerde gösterilmesi de. Rakı bile diyemiyorsun; tabii şarap, bira, viski, votka vs… da: İçerim içmem; sana ne!
Radyo ve televizyonda diş macunu markalarında otomobil markası ve tiplerini vermek de yasak, RTÜK yasaları gereği. Oysa diyelim bir otomobil firması; kişinin aldığı, tercih ettiği firmaya göre ben o kişi hakkında belirli bir kanaat elde edeceğim. Diyelim kişi aynı fiyata satılan bir Mercedes’i değil de bir CITROEN'i tercih etmiş; iyi kötü araba konusunda bilgi sahibi olanlar arasında böyle bir tercih ister istemez belirli bir tartışmaya yol açacaktır.
Ama bizim için esas önemli olan diyelim ki kişi hangi markadan olursa olsun parası devlet, yani bizler tarafından ödenecek olan bir arabayı Tofaş veya Renault’dan değil de Mercedes-Maybach almış; işte esas bu mutlaka ve mutlaka kamu oyuna bildirilmesi gereken bir husustur; zira bir Renault veya Tofaş yerine tutup da satın aldığınız bir Maybach ise, aradaki binlerce dolar fark bizlere ödettirilmiş olur: Sırf bu örnek de dahi, RTÜK yasakları aracılığıyla aslında bu devletin yegane vergi kaynakları olan bizler kazıklanmış olmaktayızdır.
Ancak şu da var ki bir Maybach ile diyelim bir Renault arasındaki büyük fiyat farkından çok daha önemli olan, ulusal sınırlarımızın yabancı mültecilere açılmış olmasıdır: Türkiye kadar yabancı mülteciye sınır açan yeryüzünde hiçbir ülke yoktur; nüfusun yüzde ona yakını, bazı tahminlere göre de daha fazlası. Bu durum aslında ülke topraklarının yabancıların işgaline açılması demektir; yani ülkenin demografik yapısının değiştirilmesi, üstelik de devlette muktedir olan bir güruh eliyle.
Suriyeliler'den sonra şimdi de Afganlılar var ve de devletin başındaki kişi, bu yeni duruma yol açan Taliban hakkında açık açık 'mutedildir bunlar' diyebilmektedir; açık açık Taliban’la iş birliğinden bahsedebilmektedir. Oysa Taliban, en başta kendi ülkesinin kadınları olmak üzere bütün kadınları karşısına almış, onları insan soyunun dışına atmış bir harekettir: Sadece Afgan kadınlarının değil, kadınıyla erkeğiyle insanım diyen herkesin karşı durması, elinden geldiğince yok etmeye çalışması gereken silahlı ve cani bir terörist örgüttür Taliban. Kendilerinin din adını vererek referansını insan üstü bir varlıkta arayan, dolayısıyla insanı kul statüsüne mahkum eden bir ideolojidir bu Taliban; dolayısıyla sadece siyasi anlamda anti laik değil, aynı zamanda kendi erkek vatandaşını kul, kadını da fiziki varlığının dışında neredeyse hiç konumuna indirgeyen gayri ahlaki bir fikriyatın ürünüdür. Kısacası, Taliban’la iş birliğine girişmek bir yana, böyle bir ihtimalden bahsetmek dahi, ancak ve ancak kendisiyle aynı fikirde bulunanların yapabileceği gayri insani bir davranıştır. Allah bizleri RTÜK Başkanı'ndan da, Talibancılardan da uzak eylesin.