Pandemi koşullarına rağmen okullar açılıyor. Tartışmalar bir yana, verilecek eğitimin niteliğini düşünmek gerekmektedir. Bu yazıda yaratıcılık-öğrenciler ve eğitim ele alınmaktadır. Elbette bu konu ülkemiz için önem taşımaktadır. Bu anlayış, elbette toplumsal ve ekonomik gelişme çok önem arz etmektedir.
Genel anlamda; ülkemizde yaratıcı öğrenciler yetişmemektedir. Zaten her şey göz önünde. Elbette böyle bir anlayışın belli başlı nedenleri bulunmaktadır. Özellikle; eğitim sistemimiz neoliberalizmin kıskacında eğitime yakın çevreler bilmektedir. Bu atmosferde yaratıcı öğrenciler yetişir mi? Çünkü neoliberal düzen geleceğin yetişkinleri olarak çocukların düşünmelerini ve sorgulamalarını istememektedir.
Diğer taraftan, eğitim sistemimizin sınav odaklı olması öğrencileri kutuplaşmaya ve çatışmaya itmektedir. Bu anlayış da öğrencileri yaratıcı ürünler vermesine engel olmaktadır. Çünkü yaratıcılık ancak baskı altında olmadan söz konusudur.
Yine, okullar ve dolayısıyla sınıflarda öğretmen tutum ve davranışları önem kazanmaktadır. Çünkü kalabalık sınıflarda halen eğitim öğretmen merkezli yürümektedir. Yine, çoğu zaman sınıflarda otoriter bir havanın hüküm sürdüğü bilinmektedir. Oysa öğrenci yaratıcılığı, özgürlük, eşitlik ve adalet ilkelerinin baskın olduğu sınıflarda mümkündür.
Diğer taraftan, öğrenci yaratıcılığında etkili olan öğelerden biri de okul yönetimidir. Çünkü okul yönetiminin uyguladığı örgüt içi politika doğrudan öğretmenleri ve öğrencileri etkilemektedir. Okul yönetiminin oluşturduğu örgüt iklimi genellikle otoriter bir anlayışı doğurmakta ve bu koşullarda okullarda öğrenci yaratıcılığından bahsedilemez.
Ancak görülüyor ki okullarımızda yöneticilerin atanması liyakat temelli değil siyasi kaygılarla atanmaktadır. Bu nedenle siyasi iktidarın ayrımcı otoriter yapısı okul yönetimine yansımaktadır. Bu anlayış da öğrenci yaratıcılığına önemli ölçüde ket vurmaktadır.