Bilgi; insanların toplumsal ağ ve düşünme etkinliklerinin bir ürünü olan, değişen çevrelerdeki nesnel yasal ilişkilerin düşün biçimi altında düşünme düzeyinde yeniden üretilmesine dayanan olgu.
Bilindiği üzere çeşitli bilgi türleri bulunmaktadır. Genellikle dinsel, bilimsel, felsefi ve gündelik bilgiler zaman zaman kullanılmaktadır. Ancak çağdaş toplumun sorunlarını geleneksel ve dini bilgi ile çözmek mümkün değildir.
Elbette, uygarlık boyunca özellikle dini bilginin, toplumsal bütünleşmede katkısı olmuştur. Ancak modern toplumun bir gereği olarak kullanmamız gereken bilgi türleri değişmek zorundadır.
Bilimsel ve sanatsal bilgi kişileri özgürleştirici ve yaşam kalitesine katkı sunmaktadır. Çünkü, sanat ve bilimsel bilgi kişiye bir vizyon kazandırmaktadır.
Genel anlamda, sanat ve bilimsel bilgiden yararlanılmayınca kişilerin özgürleşmeleri mümkün olmayacaktır. Bazı güçler özgürleşmemizi engellemektedirler. Özgürleşen bireyin, ilk talebi mevcut statükonun değişmesi yönünde olacaktır. Bu da egemen ve sömürücü güçlerin işine gelmemektedir.
Statükonun devam etmesinden yana olanlar, büyük ölçüde siyasi erk ve kanaat önderleri olabilmektedirler. Asıl sorgulanması gereken sanatsal bilgiden ne ölçüde yararlandığımızdır.
Hazırlanan müfredatlar sanatla ilgili derslere gereken verilmediği için, bu gün dünya çapında sanatçılarımız bir elin parmakları kadar azdır.
Bunların yanında, eğitim tarihimizde sanat dersleri için ıvır zıvır dersler diyen, Milli Eğitim Bakanlarının olması üzücü bir durumdur.
Yine, tek amacı toplumsal sorunları ve gerçekler yönünde toplumu aydınlatmak olan sanat faaliyetlerinin, özellikle tiyatroların önemli ölçüde gözden düşürülmesinin hiç bir mantıklı nedeni olamaz. Ya dünyada itibar gören ünlü piyanistlerin itibar kaybetme çabalarına ne demeli?
Toplumsal sorunları en gerçekçi bir biçimde çözüme yönelten bilimsel bilgiye, ne ölçüde başvurduğumuz tartışılır bir durumdur. Bilimsel bilgiyi önemseyen kurumların başına ilgisiz kişilerin getirilmesinin hangi sağlıklı toplumla ilgisi kurulabilir?
Diğer taraftan bilimsel bilginin toplumun tabanına yayılması önem taşırken, halen dogma bilgilere başvurulduğunu görmek çok üzücü bir durumdur.
Sonuç olarak, toplumda maalesef bilimsel ve sanatsal bilginin itibar görmesinin, belli bir takım çevrelerce engellenmektedir. Bunların içerisinde iktidarların da bulunması konuyu daha da tartışılır duruma getirmektedir. Bu anlayışın belli başlı nedenleri bulunmaktadır. Bu nedenlerin başında egemen güçlerin toplumun sorunlarına bilimsel açıdan bakmayı pek de önemsememeleridir. Çünkü, bu tür bilgiler sorgulamaya ve araştırmaya yönelten bilgilerdir. Bu nedenle, özellikle belli iktidarlar, bilimsel ve sanatsal bilgi ile düşünmeye karşı olduklarını icraatları ile göstermektedirler. Böyle bir anlayışın temelinde “Siz düşünmeyin, biz sizin yerine düşünürüz.” anlayışı yatmaktadır. Bu anlayışın kabul edilir tarafı olamaz. Çünkü, her yurttaşın duygu ve düşüncelerini ifade etme hakkı vardır. Bu da düşünme ve sorgulama ile mümkündür. Kuşkusuz iktidarların halkın düşünmesine engel olması da büyük ölçüde onların özgürleşmesine engel olmaktadır.