COVID 19 pandemisi ve kalp hastalıkları ilişkisi

Yayın tarihi: 11 Ocak 2024 Perşembe 9:29 am - Güncelleme: 11 Ocak 2024 Perşembe 9:29 am

Prof.Dr.A.Barış Durukan

2019 yılı ve sonrası dünya için çok farklı deneyimler yaşatan bir pandemi ve sonuçlarına ilişkin spekülatif yorumlar getiren bir süreç oldu. İnsanlar modern dünyada ilk kez evlerine kapatılma zorunluluğu ve bir salgın hastalık sebebiyle, modern tıbbın varlığına rağmen ölüm tehdidi ile karşı karşıya kaldı. Modern dünya buna hazırlıksız yakalanırken, tıpta da acil reaksiyon alma gerekliliği ve daha önce bu kararların alınma tecrübesi yaşanmadığı için etik ve bilimsel tartışmalar gündeme geldi.

Yanlış bilgi ve yönlendirme, en az hastalık kadar zarar verirken, şahsımca Türkiye’deki iki faydası halkımızın, viral enfeksiyonlarda antibiyotik kullanımının işe yaramadığını öğrenmesi, bu sebeple doktora antibiyotik yazması baskısını yapmaktan vazgeçmesi ve genel hijyen kurallarının yaygınlaşması oldu.

Şubat 2023, Dünya Sağlık Teşkilatı verilerine göre, tüm dünyada 756 milyon kesinleşmiş hasta tespit edilirken, ölenlerin sayısı 6.845.000 idi. En çok gündeme gelen konulardan biri ise, COVID 19 enfeksiyonunun kalp ve damar rahatsızlıkları üzerine olan etkileri idi. Abartılı yorumlar, falcılığa varan iddialar (COVID 19 geçirenlerin %50’sin 5 yıl içinde öleceğini iddia edecek kadar ileri gidenler oldu) ve toplumda karamsarlık ve korku yayan haberler hep gündemimizi meşgul etti. Peki gerçek nedir? Kanıta dayalı tıp uygulamaları için geçerli önerileri elde etmek için elimizde yeterli veri var mıdır? Varsa bunlar nasıl değerlendirilmelidir?

Öncelikle şunu belirtmek isterim. Kanıta tıp uygulamaları adaletin gözü bağlı heykelinde olduğu gibi, politikaya, siyasetçilere ve en önemlisi endüstriye gözlerini kapamalı, o ya da bu taraftan yana olmaktan ziyade toplum sağlığına yönelmelidir. Bu durumda elimizdeki objektif değerlendirmeler sadece tutulmuş ayrıntılı hasta kayıtları, bunların takibi ve uygun istatistiksel yöntemlerle incelenmesi sonrası elde edilecek sonuçlara dayanmalıdır.

Pandeminin ilk günlerinde ortaya atılan spekülatif sporadik (münferit olarak tanımlanabilir) hasta verilerine dayalı gözlemler sadece bir panik dalgası ve ümitsizlik vadetti. Geçirdiğimiz 4 yıllık süreçte elde edilen verileri objektif olarak değerlendiren ve yukarıda bahsettiğim şekilde sonuçlandırıp yayımlayan bilim adamları mevcut ve bizde bunlara bakarak önlem almalıyız. Bunlardan biri, Birleşik Krallık Biobankası’nda kayıtlı, 2020-2021 yılları arasında gözlemlenen 17.871 hastaya dayalı verilerdir (Raisi-Estabragh Z ve arkadaşları. Heart 2023;109:119–126). Özetleyecek olursak, hastaneye yatırılması gerekmeyecek şiddette COVID 19 enfeksiyonu olan 14.304 hastada, bacak damarlarında oluşan pıhtı ve ilişkili embolide (akciğer başta olmak üzere vücuda bu pıhtının atması) değişken oranlarda artış saptanmıştır. Hastaneye yatırılan 2.701 hastada ise bacak damarlarında oluşan pıhtı ve ilişkili emboli, kalp yetmezliği, inme ve ölüm oranlarında yine değişken oranlarda artış saptanmıştır. Bu artış erken enfeksiyon döneminde daha belirgindir. Hastaneye yatırılması gerekmeyen hastalarda kalp ve damar hastalıkları ölüm ihtimalinde anlamlı artış görülmemiştir. Bu çalışmanın önemli olmasının yegane etkeni 35.742 enfekte olmayan, benzer tıbbi geçmişlere sahip birey verileri ile karşılaştırılmış olmasıdır (eşleşme eğilim skoru analizi). Gerçek bilim ve veri değerlendirmesi zaten bu şekilde yapılır. Sadece hastaneye başvuran kalp ve damar sağlığı ilişkili hastalık tanısı olan ve COVID19 geçiren bireylere bakarak sonuca varmak, algıda seçicilik ve yanlış yorumlara sebep olur. Gerçek sonuç, sadece aynı dönemde, benzer tıbbi geçmiş ve risk faktörlerine sahip birey verileri ile karşılaştırma yapılarak elde edilir. Peki buradan ne sonuç çıkarılabilir.

Öncelikle, COVID 19 enfeksiyonu olan ve evde kapalı kalan hastaların, hareketsizliğe bağlı bacak damarlarında oluşan pıhtı ve ilişkili emboli ihtimalinin artması olağandır. Nasıl uzun süreli seyahatlerde hareketsizliğe bağlı pıhtı ihtimali artıyorsa, aynı mekanizma burada da devreye girer. Bu sebeple, bu hastalara yedi günlük, pıhtı önleyici kan sulandırıcı iğne önerilmektedir, dikkatinizi çekmek isterim, aspirin değil. Yine, ev içinde hareket edilmesi bu ihtimali azaltır. Bu hastaların, hastalık sürecinde ve sonrasında kalp ve damar hastalıklarına bağlı ölüm ihtimalinin artmaması, toplumun korku ve paniğe kapılmaması için açık bir bulgudur ve duyurulmalıdır. Hastaneye yatırılan bireylerdeki durum farklılık arz etmekte olup, mevcut risk faktörleri ve hastalığın şiddeti ile değişkenlik gösterip, modern tıbbi uygulamalar ile hekimlerce çözülmelidir. Bu aşamada, halkın bireysel alabileceği bir önlem ya da “kelle-paça” gibi gayri bilimsel tedavilerin işe yaramayacağı aşikardır.

Elbette, tek bir çalışmaya bakarak karar vermek doğru değildir. Yine Avrupa verilerine dayanan 909.473 COVID 19 hastası değerlendirildiğinde benzer verilere ulaşılmıştır (Burns E ve arkadaşları, Lancet Infect Dis 2022:22:1142-1152). Bu veriler bir milyona yakın hasta verileridir ve bilimsel olarak çok değerlidir. Benzer veriler, benzer çalışmalarda, İsveç, İskoçya ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki hastaların gözleminde de teyit edilmiştir.

Aşılarla ilgili kısa bir bilgi de vermek gerekir kanısındayım. Özellikle Biontech aşısı (mRNA aşısı) ile ilişkili, kalp kası ve kalp zarı tutulumu ile giden hastalıklar ve ölüm oranlarında artış saptanırken, bu artış, aşının enfeksiyonu ve enfeksiyon ile ilişkili ölümü önlemedeki etkisi sayesinde bu hastalıkların yarattığı ölüm tehdidine, terazide çok ağır basmaktadır (Gargano JW ve arkadaşları, MMWR Morb Mortal Wkly Rep. 2021;70:977-982). Yani, aşı olduğunuzda enfeksiyona bağlı ölüm ihtimali, aşı ilişkili hastalıklara bağlı ölüm ihtimalinden çok daha düşüktür. Aşı tartışmasız ölüm ihtimalini azaltır.

Yazı, sağlık personeli dışı biri tarafından çok komplike algılanabilecek olsada, veriler objektif ve kanıta dayalı olarak sunulmuştur. Aslında komplike değil, sadece bilimsel biçimde yazılmıştır. Halkın anlayabileceği basitlikte ve şeffaflıktadır. Halkı panik ve korkuya sevk etmek çok sansasyon yaratmakta ve beli bazı kişilere çıkar sağlamaktan öte bir fayda sağlamamaktadır. Doğru ve şeffaf bilgilendirme sağlık konusunda zorunludur, aksi yönlendirmeler yaptırımlarla cezalandırılmalıdır. Sağlık ile ilgili medyada yapılan yorum ve bilgilendirmelerin aynı titizlikle yazılması gereğini düşünmekteyim. Tüm okurlara sağlıklı günler dilerim.

Kaynak: TELE1