Hepimizin aklına okullarda öğretildiği gibi laiklik ilkesi ile “din ve devlet işlerinin ayrılması” gelir. Bu kalıp bize öğretildiği gibi çocuklarımıza hatta gelecek nesillere bile böyle öğretilmekte. Laiklik ilkesi hayatımıza cumhuriyet ile girmiş bir ilkedir. Belki de bu sebeple bize din ve devlet işlerinin ayrımı gibi öğretildi. Oysa laiklik ilkesi sadece bir cümleden ibaret değildir.
Anayasanın başlangıç hükümlerinde laiklik ilkesine vurgu yapılmaktadır. Ayrıca Anayasa m. 10’da laiklik ilkesinin izlerini bulabilirsiniz. Madde 10 hükmü der ki; “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.” Bu maddeye göre aslında laiklik ilkesi, ayrımcılık yasağını da içinde barındırır. Herkesin kendi dinini yaşama özgürlüğü de laiklik ilkesinin bir görünümüdür. Nedir bu dini yaşama özgürlüğü?
Şöyle düşünün. Kimse sizi cuma namazı kıldığınız için rahatsız edemez. Kimse sizin baş örtünüze karışmaz. Kimse sizin ateşe tapmanızı, kiliseye gidip mum dikmenizi engelleyemez. Kimse sizin dini eğitim alma hakkınızı yok sayamaz. İşte buna dini yaşama özgürlüğü denir. Laiklik ilkesi din ile insanlara baskı uygulanmasına da izin vermez. Yani size zorla kilise de mum diktirilemez, zorla şarap içirilemez, zorla sünnet ettirilemezsiniz.
Laiklik ilkesi ile kimse sizin dininize laf edemez. Buna örnek verilebilir. Ben cennetten arsa satıyorum diyenler, ben şeytanla konuşuyorum diyenler, senin kıza bağlama büyüsü yapılmış X kişisi bunu üflemesi ile çözer diyenlerden sizi koruyan ilke, laiklik ilkesidir. Yani laiklik ilkesi dinin sömürülmesini, suistimal edilmesini de engelleyen bir korumadır. Ayrıca bu koruma anayasal bir korumadır.
Laiklik ilkesi ile insan, bir kul değil (insanlar arası kulluk), bir bireydir. Laiklik ilkesi ile Allah ile kul arasına kimsenin girmemesi sağlanır. Aslında bu ilke ile inandığımız din, hatta inanmadığımız dinler bile koruma altına alınmıştır. Mustafa Kemal Atatürk’ün de hayali laiklik ilkesinin anlattığım şekilde işlemesidir. İnsanların dinlerini rahat yaşaması, insanların dinleri hakkında özgürce bilgi alması ve böylece dini bilgilerle suistimal edilmemesi, insanların din ile zorlanmamasıdır. Yani laiklik, dini koruma altına alan sadece bir cümleden ibaret bir ilke değildir. Oysa bazı kişiler laiklik ilkesini din düşmanı olarak görürler. Bu ülkenin kurucularına bu ilkeyi hayatımıza dahil ettikleri için hakaret ederler. Belki de kendileri de bilmediği içindir, belki de bir kasıtları vardır. Bilemeyiz.
Siz okuyuculara şu soruyu sorarak bu yazıyı sonlandırmak istiyorum. Dinin suistimal edilmesini engelleyen, dini koruyan bir ilke sizce niye din düşmanlığı olarak görülür?
Av. Dr. Mehmet Ruşen Gültekin