Osmanlıcada bir deyiş vardır:
“Suimisal emsal olmaz” derler.
“Kötü örnek, örnek alınmaz” anlamına gelir.
Yirmi yıldır sürekli olarak yaptığı yanlışlardan ve sömürüden dolayı normal, şeffaf ve adil bir seçimi kaybedeceği artık kesinleşmiş olan iktidar:
Biraz panik, biraz beceriksizlik ve bilgisizlik biraz da kötü niyet dolayısıyla, gündemi değiştirmek için bazı ters hamleler yapıyor.
1) Dilini iyice kabalaştırdı, nezaket ve terbiyeden iyice uzaklaştı, halka, seçmene, millete hakaret etmeye başladı...
2) Güncel ve tarihsel gerçeklere aykırı, gerçekleri tümüyle saptıran açıklamalar yapmayı tırmandırdı...
3) Zam üstüne zam yapmaya başladı, enflasyonu sıçrattı, liranın değerini düşürmeye devam etti...
4) Polis şiddetini yaygınlaştırdı ve artırdı...
5) Yargıyı adaletten iyice uzaklaştırdı; haksızlık ve hukuksuzluğu olağanlaştırdı...
6) Doğa ve kent yağmasını yoğunlaştırdı...
7) Oligarşiye gelir ve servet aktarımını hızlandırdı.
8) Mukaddes değerleri ve kimlikleri siyasette kötüye kullanma alışkanlığını, din, mezhep ve ırk üzerinden sadece sürdürmekle kalmadı, laikliği tehdit edecek düzeye vardırdı.
9) Sonuç olarak sadece Demokratik Rejimi, laikliği, Hukuk Devleti’ni, temel hak ve özgürlükleri tahrip etmekle kalmadı, halkı açlığa da mahkûm etti.
***
Toplumun tarihten gelen azgelişmişlik özelliklerinden dolayı, Türkiye’deki seçmenlerin önemli bir bölümü hâlâ Demokrasinin esasını oluşturan temel hak ve özgürlüklerin, bu hak ve özgürlüklerin güvencesi olan Hukuk Devleti ile yargı bağımsızlığının, Sosyal Devlet’in ve laikliğin önemini ve değerini iyice anlayabilmiş değildir.
Tam tersine, demagog politikacılar yüzünden, mukaddes kimliklerimizden biri olan din ve mezhep kimliği, laikliğe karşı bir silah olarak kullanılmış, böylece laiklik karşıtlığı, söylem ve eylem olarak, adeta siyasal bir silah haline getirilmiştir.
Dolayısıyla, Demokratik Rejimi azgelişmiş bir toplumda, din istismarı yapan bir iktidarı, sadece dilinin kabalığından, temel hak ve özgürlükleri tahrip ettiğinden, yaptığı ayrımcılıklardan ve yolsuzluklardan dolayı iktidardan düşürmek çok kolay değildir.
Çünkü din istismarı, böyle iktidarların hemen hemen bütün hatalarını örtmek için kullanılmakta, henüz (bırakınız emeğinin hakkını aramayı) vatandaşlık haklarını bile kullanmaya alışmamış bir seçmen kitlesinde etkili olmaktadır.
Sonuç olarak böyle Demokratik Rejimi henüz emekleme aşamasında olan toplumlarda soyguncu bir siyasal iktidara karşı kullanılabilecek en etkili siyasal faktör artan işsizlik ve geçim sıkıntısı olmaktadır.
***
Türkiye’de iktidar, bütün devlet gelirlerini ve borçlarını verimli alanlardaki yatırımlara harcamak yerine, sürekli oligarşiye hortumladığı için artık ülke kaynaklarını bitirmiş, cebimizdeki paraya göz koymuştur.
Cebimizdeki parayı almak için de yüksek enflasyonla ve işsizlik yoluyla halkı açlığa mahkûm etmiştir.
Bu da yetmemiş, önce “nas” dediği (ve üstelik yanlış yorumladığı) dinsel dogmalara bağlı olduğunu ve bunun devam edeceğini söyleyip sürekli faiz indirimi yapılacağı konusunda bir beklenti yaratmış...
Böylece Türk Lirası’nın değerini yabancı paralara karşı çok düşürmüş...
Sonra birdenbire yeni ve ani bir kararla bu süreci tersine çevirerek enflasyonla başlayan soygunu, devalüasyonla devam ettirilen bir vurguna çevirmiştir.
Bu gerçeği örtmek, konuları, tartışmaları zamlardan, işsizlikten ve geçim derdinden saptırmak, bunları gizlemek yani açlığı unutturmak için de yukarda sıraladığım hamleleri yapmaya başlamıştır.
***
Peki iktidarın bu stratejik hamlelerine karşı ne yapmak gerekir?
1) Asla onun dilini kullanmamak, terbiyeyi bozmamak, kabalaşmamak, ayrıca, onun kullandığı dini terimler, kavramlar, simgeler üzerinden söylem geliştirmemek gerekir.
2) Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti modeline dayalı Parlamanter Rejimi savunmaktan ve bu hedefe yönelik hedeften sapmamak, gündemi gereksiz tartışmalarla bulandırmamak gerekir.
Hani aileler, çocuklarının yaramaz ve küfürbaz arkadaşları için “Sen ona sakın uyma” derler ya...
İşte o hesap!