Türkiye, iki taraftan büyük bir saldırı altında:
Bir yandan Emperyalizm, öte yandan iktidar:
Emperyalizm, ulusal bütünlüğümüze, ulusal egemenliğimize saldırıyor.
İktidar ise ortak değerlerimizin, Demokratik Laik ve Sosyal Hukuk Devleti yapımızın, özetle Demokratik Rejimimizin altını oyarak toplumsal bütünlüğümüze, ulusal kimliğimize saldırıyor.
Peki biz, Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti’ne inanan, Demokratik Rejim’i, ortak değerlerimizi, Türkiye Cumhuriyeti’ni korumak isteyenler, ülkemizi, rejimimizi, toplumumuzu, nasıl savunacağız?
***
Önce bu saldırılar nasıl yapılıyor onu görelim ki oyuna gelmeyelim, tuzağa düşmeyelim:
Emperyalizmin dıştan ve içten saldırıları, doğrudan doğruya sıcak savaş ve bu sıcak savaşın sonuçlarının toplumu, devleti yıpratması biçiminde oluyor.
Ortadoğu Savaşı, özellikle Suriye Savaşı ve içerideki terör olayları, özellikle PKK saldırıları, hem ülkenin kaynaklarının hem de Devlet gücünün gereksiz konularda sarf edilmesine yol açıyor.
Ayrıca Ortadoğu Savaşı sonunda, ülkeye gelen ve gayri resmi sayıları 13 milyon dolayında olduğu belirtilen sığınmacıların, hem ülke ekonomisine hem de toplumsal yaşama yaptıkları olumsuz etkiler, pek çok insanı umutsuzluğa sevk ediyor.
İktidarın ise Erdoğan’ın Anayasa’ya aykırı olarak iki defadan fazla Cumhurbaşkanı olmasını sağlamak istemesi, ülkedeki Anayasal düzeni ve adalet yapısını altüst ediyor.
***
Bu iki kuvvetin ellerindeki ulusal ve uluslararası kaba güç, çok büyük...
Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti’ni savunmak isteyenleri şiddete yöneltmek ve onları ellerindeki güçlerle ezerek yok etmek istiyorlar.
Özellikle iktidar, toplumu, insanları şaşırtmak, akıllarını karıştırmak, yanlışa ve isyana sevk etmek için (Kürt Açılımı veya FETÖ konularında yaptığı gibi) aynı eylem ve düşünceleri, hem övüyor ve destekliyor hem de kınıyor ve cezalandırıyor.
Böylece insanları hem korkutuyor hem susturuyor hem de ezmek için isyana teşvik ediyor.
Dolayısıyla, Özgürlük, Eşitlik, Adalet, Dayanışma ve Barış isteyen ve Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti’ni savunanlar, asla şiddete başvurmamalıdır.
Çünkü en küçük bir şiddet eylemi bile, derhal büyük bir saldırıyla ezilecek, insanlar katledilecektir.
Peki Demokratik Rejim, Hak, Hukuk, Adalet, Emperyalizme ve Anayasa’yı bile dinlemeyen iktidara karşı nasıl savunulacaktır?
***
Ben DİREN adıyla yayımlanan “Demokrasi İçin Bir Manifesto” kitabımda “Demokrasi için Demokratik Direniş” yollarını uzun uzun anlatmıştım.
Şimdi çok kısaca bazı ilkeleri özetleyeyim:
1) Direniş barışçı olmalıdır.
2) Kitlesel olmalıdır.
3) Mutlaka Demokratik Toplum Kuruluşları, Sendikalar, Siyasal Partiler ve Liderler tarafından desteklenmelidir.
4) Ulaşılabilir, gerçekçi, Anayasal, yasal hedefleri olmalıdır.
***
Son olaylar, Ahmet Özer’in tutuklanması ve yerine kayyım atanması konusundaki düşüncelerimi de şöyle özetleyebilirim:
(Yasanın adı “kayyım”dır. TDK “kayyum” dese de -ki cami hademesi demektir- yasa “kayyım” dediği için, doğrusunu “kayyım” olarak yazmak gerekir.)
1) İktidarın, Emperyalizmle birlikte, Erdoğan’ın “Şahsım Rejimi”ni kurtarmak için yeniden ortaya attığı Kürt Açılımı projesinin, hem amaç hem üslup hem hedefler hem de yöntem bakımından uygulanmasının olanaksız olduğu, sadece Erdoğan’ın süresini uzatmak için gündeme getirildiği görülebilmeli ve bu tuzağa düşülmemelidir.
2) Esenyurt’taki haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizliğe karşı Demokrasi’yi savunan bütün partilerin, sendikaların ve örgütlerin ortak eylem yapmaları gerekmektedir.
3) “Demokratik Direniş”in örgütlenebilmesi için, siyasal destek ve liderlik gereklidir.
Bu bağlamda, Erdoğan’ın karşısındaki Cumhurbaşkanı adayının CHP tarafından derhal ilan edilmesi, direnişin etkili olabilmesi için yararlı olabilir.