Yüz akımız piyanist Fazıl Say ve eşi Ece Dağıstan'ın, evlilikleriyle ilgili açıklamaları birçok kişiyi şaşırttı… Ece Dağıstanlı, bir dergiye yaptığı açıklamada, "Biz sevgililiğe devam ediyoruz. Evlerimizi bile birleştirmedik. Ben Fazıl'a veya o bana, hâlâ sırt çantamızla gelip gidiyoruz." ifadelerini kullandı. Eşinin görüşlerine katıldığını söyleyen Fazıl Say da, "Asla sıkılmayız. Ayrı evlerde yeni âşıklar gibi yaşıyoruz. Herkesin kendi işi, çalışması, hayatının bireyselliği var." diye konuştu.
Çok kişiyi şaşırtan bu beraberlik, ‘İsveç modeli’ bir evliliktir. Tescillenmiş bu modelin bir de adı vardır: 'Särbo…' Bir araba modelini çağrıştıran bu evlilik türü, İsveç'le az çok haşır neşir olanların bildikleri bir modeldi…
Yıllar önce, başımızda henüz korona belâsının bulunmadığı bir yaz günüydü. Öğle sıcağında, mahalle arasındaki bir parkta tembel tembel güneşlenirken, Yugoslav arkadaşım Dragan’ın çocuk arabasıyla yaklaştığını görüp takılmıştım:
"Ne o Dragan, çocuğa bakma işi artık sana mı kaldı, eşin nerede?"
Hiç sakınmadan yanıtlamıştı:
"Eşim tek başına tatile gitti. Şimdi çocuğa ben bakıyorum. Döndüğünde, o çocuğa bakacak, ben gideceğim…" Dinleyecek birini bulunca, zembereği boşanmış saat gibi sürdürmüştü sözlerini: "Küçük çocukla tatil yapmak zor oluyor da…. Geçen yıl, tatile üçümüz birlikte gitmiştik. Çocuk, oralarda hastalanmış, tatili bize zehir etmişti.." . Bu yıl böyle bir çözüm bulmuşlar. Dragan, yasal hakkı olan ‘babalık izni’ni almış. Çocuğuna baktığı süre boyunca maaşını hastalık sigortası karşılıyor. Eşi, döndüğünde ‘annelik izni’ne ayrılacak, bu defa sigorta ona ödeme yapacak. Tatil sonunda ikisi de yeniden çalışmaya başladığında, çocuğu 'yuvaya' ( kreşe) verecekler…
İsveç’te, 'çekirdek' aile de artık bireylere yorucu geliyor. Anne, baba, ergenlik çağındaki gençler artık birbirleri yerine arkadaş gruplarıyla tatil yapmayı yeğliyorlar.
Bu kural, hafta sonu eğlenceleri için de geçerlidir. İsveçliler, hafta sonlarında içkili yerlerde dans ederek eğleniyor, stres atıyorlar. Küçük çocuklu aileler, yanlarında çocuklarını da götüremeyeceklerine göre, işi sıraya koyuyorlar. Bir hafta sonunda kadın, diğer hafta sonunda erkek evde kalarak çocuğa bakıyor; diğeri eğlenmeye gidiyor. Dans ve eğlence, bazen gece yarılarına dek sürüyor. Fazla yaygın olmasa da, kadının veya erkeğin geç saatlerde eve dönemediği oluyor. Sorun haline getirilmiyor, ufak tefek kaçamaklar 'sarhoşluk'tan sayılıyor ve hoşgörüyle karşılanıyor…
Konuyu dağıtmayayım… Dragan'ın eşi İsveç'li. Birlikte yaşıyorlar. Ancak, aralarında ‘nikâh’ bağı yok. Çocuk yapmalarına karşın, nikâha gerek duymamışlar. Resmi kayıtlara göre babası belli olmayan çocuklar, annenin nüfusuna yazılıyor. Aslolan, gönüllü ve uyumlu beraberliktir. Bizdeki, ‘’Ne nikâh bağlar bizi, ne mahkeme ayırır’’ durumu yani.. Çiftler, isterlerse, nikâhlı evlilik yapmadan, birlikte yaşadıklarını vergi dairesine bildiriyorlar. Ülkede, nüfus işlerine vergi dairesi bakıyor. Telefonla veya yazılı bir belge ile başvurmak yetiyor. Bu beraberlik türüne de 'Sambo' diyorlar. 'Sambo' beraberlik de nikâhlı evlilikle aynı yasal haklara sahip. Çiftler, evde eşit haklara ve sorumluluğa sahiptir. Kira ve ev giderleri eşit paylaşılır Ancak, bir bağlayıcılığı yok. Bugün "sambo" evlilik yapıp, yarın vazgeçilebilir. Resmi, nikâhlı evlilikte ise, bizdeki gibi mahkeme kararıyla boşanma zorunluluğu var…
Girişte ele aldığımız, Fazıl Say/ Ece Dağıstanlı’nın beraberliklerine benzer, eşlerin bağımsız yaşadıkları evlilik türünün adı da 'Särbo'dur. Otomobilleri çağrıştıran bu evlilikte, eşler kendilerine ait başka evlerde yaşarlar. Adresleri ve harcamaları ayrıdır. Çiftler, tıpkı Ece Dağıstanlı ve Fazıl Say gibi, sırt çantalarını alarak birbirlerini ziyaret ederler. Birbirlerine karşı herhangi bir ekonomik sorumlulukları yoktur. Herkes, günlük yaşamını kendi evinde sürdürür. Ancak, aralarında bir duygusal bağ vardır. Özlediklerinde, sırt çantalarını alıp birbirlerine konuk olurlar. İsterlerse, bu yaşam düzenlerini bozmadan çocuk da yapabilirler. Çocuk annede kalır, baba çocuğun giderlerine ortak olur. Bu beraberlik de, ‘nikâhlı evlilik’ ile aynı statüye sahiptir…
Evlenme ve boşanma süreçleri çok hızlı yaşanır. Bir bakarsınız, bugün evlenen çiftler, yarın boşanmış, üçüncü gün başka sevgililer bulmuşlar.
İsveç’te, oturduğum apartmana bir gün yeni evli bir karı koca taşındı. İki tane de köpekleri vardı. Kadın, sürekli köpeklerle dolaşırdı. Aradan birkaç ay geçti, bir gün, kadını tek köpekle gördüm, korka korka sordum:
"Hayrola! Diğer köpeğe ne oldu? Öldü mü yoksa?"
Kadın, güldü, "Yok!" dedi, "Diğer köpek eşime aitti. Ayrıldık. Adam giderken köpeğini de birlikte götürdü…" dedi…
"Daha yeni evliydiniz, ne ara boşandınız?" diyemedim...