Sabah gazetesi yazarı, kıdemli dönek Mehmet Barlas, istemeden mi yaptı bilinmez, ama iktidarın kaos ve ülkeye yeniden el koyma planlarını ifşaa etti. Bizim daha önce yazdıklarımızı doğrulayacak bazı hazırlıkları ağzından ya da kaleminden kaçırdı da diyebiliriz.

AKP’de ifadesini bulan siyasal islamcı hareketin, iktidarını korumak ve rejim değişikliği sürecini tamamlamak için, sadece HDP’nin değil, CHP’nin de kapıtılarak secimlere sokulmayacağı “şok” bir hamleye hazırlandığı ortaya çıktı. CHP’nin meşruiyetini yitirdiğini ileri süren Barlas, şunları yazdı. "Acaba Türk siyasetinde meşru olmayan unsurlar, legal olarak yer bulabilirler mi? (…) Yani bir parti, meşruiyetini kaybederse seçime katılabilir mi? Aynı durum CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu için de söz konusu değil mi? Sürekli yalan söyleyen, kendi ülkesini yabancı ülkelere jurnalleyen, ülkenin geleceği hakkında olumlu hiçbir görüşü olmayan bir siyasetçi, ne kadar meşruiyet taşır? Yani bir bakarsınız, Kemal Kılıçdaroğlu'nun yönettiği Cumhuriyet Halk Partisi kapatılmış ve seçime girmesi yasaklanmış olabilir” (Sabah, 9 Kasım, 2021). Barlas, daha da ileriye giderek, yazdığı yeni yazısında, bazı siyasetçilerin tıpkı Ulusal Kurtuluş Mücadelesi sırasında “yabancılarla” işbirliği yapan ve “150’likler” adı verilen kişiler gibi, sınır dışı edilebileceklerini de ileri sürdü (10 Kasım 2021). Kamuoyundan gelen yoğun tepki üzerine, Barlas konuya ilişkin olarak yazdığı son yazıda (11 Kasım 2021) ise, iddialarının birer, “fantazi olduğunu” belirti. Ancak, ortada bir “fantazi” yoktu. Sadece Mehmet Barlas’ın yazdıkları değil, daha önce Yeni Şafak gazetesinde İbrahim Karagül (29 Ekim, 1-5 Kasım) ve Star gazetesinde ise Nuh Albayrak gibi (28 Ekim) iktidar sözcülerinin yazdıkları ile Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli’nin son konuşmaları birbiriyle örtüşüyordu. Bunlara bakıldığında; iktidarın, Millet İttifakı’nın lideri olan CHP’ye karşı bir saldırı başlatacağı anlaşılıyordu. Amaç, her ne olursa olsun 2023’te seçimleri almak. Çünkü, çözülen ve güç kaybeden iktidarın önünde gazla seçenek yok. Tek meşruiyet kaynağı olan seçimler yasaklanamayacağı için, rakipleri seçimlere sokmamak tek yoldu. Ulaştığım bilgilere göre, plan şöyle işleyecekti; “Cumhuriyet’in ortak bir payda” ve “değer” olduğunu belirtilerek, Atatürk’ün ilk lideri olduğu cumhuriyetin sivil kurucu gücü CHP’nin günümüzdeki yöneticilerinin bu tarihsel amaçtan uzaklaştıkları ileri sürülerek kapatılması açıkça savunulacaktı. Bunu yaptılar. AKP iktidarı, CHP’nin bir vakıf haline getirilmesini önerip siyaset dışına çıkarmayı deneyecekti. Vakıf henüz gündeme getirilmedi, ama CHP’nin kapatılması açıkça yazıldı. Ardından da Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarının yeni bir parti kurabileceklerini belirtilip (bu demokratik bir görünüm sağlayacaktır) CHP’nin “ortak değerimiz” olarak tarihe havale edileceği bir dönem açılacaktı. Bu arada muhalefetin katılamadığı 2023 seçimleri yapılarak, geri dönşü olmayacak şekilde ülkeye yeniden el konulacaktı. Plan kabaca böyleydi.

SOLUNU BUDAYAN CUMHURİYET

Gelinen aşamaya bakıldığında; Cumhuriyetin soluna kapalı yapısının, kendisinin tasfiye edilme sürecinde önemli bir rol oynadığı kesindir. Sol korkusu nedeniyle tarihsel ve kategorik bakımdan bir önceki çağa ait sınıflar, iktidardan indirdiği güçler ve ideolojiler (dincilik) ile yeniden ittifak içine girerek solunu tasfiye eden Cumhuriyetin kendi sonunu da hazırladığı ortadadır. Türkiye Soğuk Savaş kurbanı bir ülkedir. Çünkü, Türkiye NATO’ya girdikten sonra Sovyetler Birliği ve Sosyalist Bloka karşı izlenen “Yeşil Kuşak” projesinin model ülkesi olarak yeniden yapılındırılmıştır. NATO’nun “Dolaylı Saldırı Doktrini” diye bilinen stratejik planlamasının hayata geçirildiği ilk cephe ülkesidir.