Ülkemizin en özgün ses stiline sahip sanatçısı, Anadolu rock müziğinin efsanesi Cem Karaca, Batı ve Anadolu müziğini harmanlayıp, sanata ve ülkesine değer vermiş, gönül vermis ve sosyal mesajlar veren şarkılarıyla bir döneme damgasını vurmuş, yaşadığı çağın tanığı olmuştu.
Kendini ilimle, akılla, insan olmanın verdiği onurla var etmiş; halkına, memleketine, sanata inanmış ve anlam yüklü müziklerin, şarkıların, eşsiz sözleriyle hepimizin kalbinde taht kurmuştu. Onun bizlere miras olarak bıraktığı; Resimdeki gözyaşları, Namus belası, Sevda kuşun kanadında, Ömrüm, Herkes gibisin, Yarım porsiyon aydınlık, Bindik bir alamete,Tamirci çırağı, Muhtar, Baba, Ceviz ağacı, Hep Kahır, O Leyli, Adsız, Oh be! Bekle beni, Oğluma, Bu son olsun" gibi söylediği unutulmaz şarkıları hep aklımızda.
O, unutulmaz şarkılarının birinde "Unut Beni" demiş olsa da biz onu asla unutmadık,unutmayacağız.
Aşk asla üzgün olduğunu söylememektir.
Cem Karaca'nın aşk'a sadık olan, aşk’a inanan eşi, Sevgili İlkim Karaca ile, Etiler Sarafina'da Cem Karaca'yı andık. Cem Karaca şarkılarını konuştuk.
Sevgili İlkim Karaca'nın yaşadıkları bir çiçeğin boynunu büken bir mevsim gibi olsa da, eşine vefa ve sevgisi hala kalbinin belleğinde...
* Cem Karaca, yaşadığı toplumun sorunlarını müziğine ve şarkı sözlerine yansıtan usta bir sanatçıydı."Yarım porsiyon aydınlık" adlı şarkısında,
"Ekmeğin fiyatını bilmezsiniz, ama ekonomi politika, karılarınızı döverken siz, ne kadar bilimselsiniz" demişti.
O günden bugüne dek ne değişti. Günümüzde erkek egemen toplumda, kadınlara yapılan zulümler ortada. Bu konuda siz neler söylersiniz?
Cem hassas kişiliğiyle, empati duygusu gelişmiş bir erkek olarak; yaşanan ve yaşatılan zulümleri şarkılarında ve sohbetlerinde dile getirmişti.
Gençliğinde yazdığı şarkıları sanki bugünü anlatıyor gibi. Sanırım yarını da anlatıyor olacak..
Saygı, sevgi, vefa duygusu gelişmemiş, bencil insanlar, üretmeyen insanlar çok..
İnsanlar kitap okumuyor, birbirine saygı göstermiyor.. her şartta haklı olmaya çalışmak büyük bir cahillik ve şiddet.
Bilim dünyası gelişirken, insanlar uzaya yolculuk etmek için beklerken, dünyada her türlü şiddetin yaşatılması çok üzücü, insana ve özgürlüğe yakışmayan bir durum.
1983 yılında vatandaşlıktan çıkarılan Cem Karaca, yasaklı olduğu yıllarda Almanya'dan vatandaşlık teklifi almıştı, ancak, kendisi bu teklifi reddetmişti. Konuyla ilgili sizinle paylaştığı duygular oldu mu?
Cem, hakkında yazılan yanlış haberler yüzünden çok kahır çekmiş bir insan ve sanatçı. Vatandaşlıktan çıkartıldığı zaman bazı Avrupa ülkelerinden vatandaşlık teklifi almış. Hiçbirisini kabul etmemiş. Cem’in bütün çabaları ülkesinin vatandaşı olmak içinmiş.
“Vatandaşlıktan çıkartılmak”… ömründe yaşadığı en büyük acı olarak tarif etmişti Cem. “Bu kederi tarif edecek hiçbir lisanda hiçbir kelime bulamam ki” diyerek ağladığını hatırlıyorum.. “Bana yaşatılan acının bıraktığı iz hiç geçmeyecek, biliyorum” diyordu Cem.. Haksızlığa uğratılmak, yalnız bırakılmak çok acı.
Nazım Hikmet gibi vatan hasreti çeken Cem Karaca, şairin "Mavi Liman" şiirini bestelemişti. "Çok yorgunum, beni bekleme kaptan" dizeleriyle...
Şarkı unutulmazlar albümünde yerini almıştı. Sevgili Cem Karaca haksızlıklar karşısında yorulmuş, "hep kahır" dan bıkmış mıydı?
Nazım Hikmet Ran’ın kitapları Cem’in başucu kitaplarıydı. Çok beste yapmış Nazım Hikmet şiirlerinden.. Konserlerinde Nazım Hikmet’i övdüğü gerekçesiyle soruşturmalar geçirmiş bir sanatçı Cem Karaca.
Cem, Nazım Hikmet vakfının kurucu üyelerindendi. Ve Nazım Hikmet Vakfı, “Mavi Liman” için klip de çekmişti.
Cem çok yorulmuştu, haksızlığa uğratılmaktan bıkmıştı. Kurnaz insanların her konuda çektirdikleri kahır bitmek bilmiyordu. “Daha ne kadar ileri gidecekler diye şaşarak ve acıyarak onları seyrediyorum” derdi Cem. Herkesi Allah’a havale etmişti.
Hakkında açılan davalardan beraat ettikten sonra yeniden ülkesinde müziğe ve sanata başlayan usta sanatçı, Ağır Roman filmiyle, "Resimdeki Gözyaşları" şarkısını yeniden kaydetmişti.
Gözyaşı acının ıslak imzasıdır.
Cem Karaca adeta roman gibi bir film olan, yaşadığı zor yılların etkisiyle sadece şarkı söylerken mi yaşadığını daha iyi hissediyordu?
Cem mutlu yaşadığı zamanları şöyle tarif ederdi: şarkı söylediğinde, şarkı bestelediğinde, benimle sohbet ettiğinde, kitap okuduğunda, Fenerbahçe maçlarını seyrettiğinde, benim ailemle görüştüğünde, evimizde birlikte vakit geçirdiğimizde ve anne-babasının hatıralarını bana anlattığında.
Cem Karaca'nın sahte dostları var mıydı, ihanete uğradı mı hiç?
Herkes gibi sahte dostları çoktu Cem’in. “Dört yanımdan ihanete uğradım hep” derdi. Büyük sanatçıların emeğini sömürmek isteyen çok oluyor, çok hazin.
Bana ve aileme çok güveniyordu, babamdan ve kardeşlerimden büyük dostluk gördüğünü söylüyordu.
Cem’in en büyük dostu babamdı, manevi ve maddi her zaman yanımızdaydı. İkisi de nurlarda uyusunlar; 8 Şubat ve 7 Şubat’ta Hakk’a yürüdüler..
* Ömür kıymeti bilinmeyen aziz bir misafirdir. Değerli üstad da değerleri en iyi bilenlerden. "Ömrüm" şarkısında ömrü muhteşem yorumladığı gibi.
Köşe başında kurulan tezgahlar, işportaya düşen sevda gibi sevdalar, sahte aşklar, piyasa şarkıları ve şarkıcılarının ömürleri gibi hep kısa serüvenler...
Gerçek sevgiler nerede kaldı, peki?
Cem, Ömrüm şarkısını TV’ye katıldığı bir programda söylemişti benim için, o gün benim doğum günümdü ve beni de telefonla programa konuk almışlardı. “Program bitince hemen yanına geliyorum. Bu şimdi Telekut, seni kutlamaya geliyorum” demişti. Çok şaşırtıcı ve çok gurur vericiydi.. Çok mutlu olmuştum.
Biz Cem’le aşkımızı tutkuyla ve sadakatle yaşadık.
Bu dünyada birbirimize rastladığımızda birbirimizin kıymetini bildiğimiz için çok şanslı olduğumuzu düşündük hep.
Bence sayıları azdır ama hala gerçek aşklar, gerçek sevgiler var. Yaşanıyor ve sonsuza dek yaşanacak. Cem’den dolayı bizim aşkımız medyada duyuldu, görüldü, takip edildi. Cem meşhur olmasaydı, biz aşkımızı yine yaşardık ama sadece yakın çevremiz bilirdi.
Bizim birbirimize bakışımız efsaneydi. Bazen gözlüklerinden anlamadığımı sanırdı ve gözlüklerini çıkartarak bana bakardı.. Çok güzeldi..
İyi ki yaşamız aşkımızı. Ecel ayıracakmış bizi..
* "Yoksulluk kader olamaz, kader değildir- Ay sonuna yetmiyor evdeki kömür!- Ben onurlu insanım, boyun eğemem- Alacaklı ver deyince ödün veremem" dizeleri topluma verdiği mesaj içerikli bir başka şarkısı. Rahmetlinin yıllar önce söylediği üzere, Cem abi aldıklarıyla hayatı kazanıp, verdikleriyle hayatı hayat yaptı mı sizce, yoksa, insan gibi yaşamanın adı unutuldu mu sahiden?
Cem’in bu hayata, mesleğine, çevresine, ailesine, ülkesine çok değer verdiği bir gerçek. Çok büyük değer kattığı da bir gerçek.. Emeğinin karşılığını göremediği, emeğinin sömürüldüğü, çevresinden vefasızlık gördüğü bir başka gerçek.. Cem’in söylediği gibi; hayatın garip çelişkisi..
Nazım Hikmet’in bir şiirinde yazdığı ve Cem’in söylediği gibi “dert çok hem dert yok”..
Yaşadıklarımızı ve bize yaşatılanları anladığımız zaman daha iyi anlıyoruz birçok şeyi.. emeğimizin sömürüleceğini bile bile yine de üretmeye devam ediyoruz, anlaşılamayacağımızı bile bile yine de anlatıyoruz.. çünkü kendimizi var etmek için üretiyoruz ve iyilikten güzellikten yana bir umut hep var.. yaşadıkça ..
Cem daima umut dolu sevgi dolu bir insandı.. Cem’le birlikte yaşamak; güven, huzur, barış içinde ve de insana yakışır şekilde mutlu yaşamaktı..
* İlkim Karaca, Cem Karaca'ya olan sevdasını, ırmaklara karışırcasına doya doya yaşadı mı?
Öncelikle Irmak, Cem’in çok sevdiği bir isimdi. “Eğer bir kızımız olabilseydi, adını Irmak koymak isterim” demişti. “Neden Irmak” diye sorduğumda, “annemin adına çok yakın bir isim olduğu için” demişti. Kayınvalidemin adı İrma idi, sahne ismi olarak Toto’yu seçmiş.. Cem’in hatıralarından tanıdığım kayınpederim ve kayınvalidemi de saygıyla, sevgiyle ve dualarımla anıyorum daima .. iyi ki birbirlerini sevmişler evlenmişler ve Cem doğmuş..
Eğer Cem’in anneannesi Mari Felekyan Londra’dan Titanic gemisine binseymiş, kızı İrma Felekyan (18 Mart 1912 doğumlu) ile birlikte belki de kurtulanlar arasında olamayacaktı.. alınyazısı..
Bizim alınyazımızda Cem’in son nefesine tanıklık etmek varmış.. Büyük aşkımız mutlu evliliğimiz 8 Şubat 2004 sabah vaktine kadarmış..
Bu hayatta herşey yarım kalacak bir gün biliyorum da, keşke daha uzun ömürlü olsaydı Cem.. 59 yaşındaydı, çok gençti.. hele ruhu hep çocuk gibiydi.. şımarıktı.. “ben hem öksüz, hem yetim kaldım. Sakın beni bırakıp gitme” derdi bazen.. O beni bırakıp gitti.. bana seslenişini özlüyorum..
* Cem Karaca’nın hayatını film yapmak için yapılan projeler hakkında bilgi rica etsem sizden?
Cem’in hayatını film yapmak isteyen ve benimle görüşen ilk yapımcılar “Müslüm” ve “Naim” filmlerini yapan Mustafa ve Nuri Beylerdi. Ardından iki farklı yapımcı ile görüşme yaptım, pandemi sürecinden sonra tekrar görüşmek istediklerini söylediler.
Yönetmenler ve senaryo yazarları, bir ömre bir çok hayat sığdırmış olan Cem Karaca’nın yaşadıklarını, kitap gibi hayatlar yaşamış diye nitelendiriyorlar.
Cem’in kendisi ve ailesinin hayatlarıyla ilgili bana not ettirdiği önemli bilgileri, onlarla paylaşacağım, Cem Karaca’nın gerçeklerini seyredeceğiz filmde.
Cem’in yalnız anne-babası değil, anneanne ve dedesi de sanatçı. Amerika’da nikah kıymışlar.
Kendisini Türkiye’li bir Rock Ozanı olarak tanımlayan Cem Karaca’nın hayatı bir çok açıdan barışı anlatıyor. Azeri asıllı bir sanatçı olan babası ile Ermeni asıllı bir sanatçı olan annesinin hayatları da sanata ve barışa adanmış hayatlar.
Ve ben de diyorum ki;
Sevgili İlkim, iyi kalpli olmanın mükemmel olmaktan daha değerli olduğunu en iyi bilen insanlardan. Bazı şeyler biter ama hatıralar sonsuza dek kalır.
Her hatıra kalbinde yaşasa da ve hala Cem Karaca en derinden bize gülümsese de biliyoruz ki Cem Karaca'nın şarkıları kalbimizde ki yerini "daima ve hep" koruyacak. İnsanlık yaşadıkça…