İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında verilen hapis cezası ve siyaset yasağı, görünenin ötesine geçilerek derinliğine analiz edilmeyi gerektiriyor. Ancak, bu analize geçmeden öncelikle belirtelim ki; bu karar halkın iradesine karşı yargı yoluyla yürütülen bir darbe girişimidir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne, 2023 seçimlerinden önce el koyma operasyonudur. Önümüzdeki yıl yapılacak kritik seçimi, 2007 yılından itibaren sistematik şekilde yapıldığı gibi bir kez daha çalma hesabıdır. Karar hukuki değil, siyasidir. Kabul edilemez. Bu nedenle, Türkiye’nin bütün demokratik güçleri, amasız-fakatsız şekilde İmamoğlu’na yönelik yürütülen bu faşizan saldırıyı durdurmak ve püskürtmek için fiilen güç birliği içinde olmalıdır. Saraçhane mitingi bir kampanya halinde bütün ülkeye yayılmalıdır. Değilse, Saray’ın hukuk müşaviri Mehmet Uçum’un da işaret verdiği gibi, bu karar, önce usul yönünden bozulsa bile, -ki TCK’nin 125. Maddesi’nin olmayan bir fıkrasına göre hüküm verildiği için böyle olacaktır- ikinci etapta onaylanarak kesinleşme olasılığı güçlüdür. Hiç kuşku yok ki, öncelikli amaç; yakın ve vahim bir tehdit olan İslamcı-faşizan bir totaliter rejimin kurulmasını önlemek olmalıdır. Bu nedenle, yapılması gereken öncelikli iş, 2023 seçimlerinde AKP-MHP blokunu yenilgiye uğratmaktır. Bu amaçla en geniş ittifakı kurmak, seçimi kazanmak için doğru bir politik taktik geliştirmek ve en uygun adayı çıkarmak gereklidir. Bu bağlamda, demokratik bir kimliğe sahip olduğu sürece, hiçbir adaya ambargo konulamaz. Gönlümüzden geçen ya da ideal tutum bu olmasa da, asgari müşterek (en geri ortak zemin) budur. Bu nedenle ilk turda da mutlaka tek adayla seçime gidilmelidir. İkinci turda oy verilecek bir adayın birinci turda desteklenmemesi için hiçbir neden yoktur. Seçimi kaybederek, sözüm ona “solun namusunu korumak ve temiz kalmak” siyaseti, bir çocukluk hastalığıdır. Tarihte büyük yenilgilere ve acılara yol açmıştır. Her zaman tekrarladığım gibi, siyasette, “Hem çamurda oynayıp hem de cicilerim kirlenmesin” diyemeyiz.

OPERASYONUN ASIL HEDEFİ!

Yukarıdaki ilkesel tutumu ortaya koyduktan sonra olaya biraz daha yakından bakabiliriz; 1-İmamoğlu hakkında verilen kararın esas olarak hedefinin hem İstanbul’u hem de 2023 seçimlerini almak –buna çalmak da diyebiliriz- olduğu açıktır. Bu karar, eğer kesinleşirse, sanıldığı gibi İmamoğlu’nun 2023 seçimlerinde aday olmasını önleme amaçlı değildir. Asıl amaç, İstanbul’u muhalefetten koparmaktır. Çünkü, Erdoğan’ın da sıkça tekrarladığı gibi, “İstanbul’u alan Türkiye’yi de alır” denklemine inanılmaktadır. Bu denklemin, en azından düzen siyaseti bağlamında büyük ölçüde doğru olduğu da bellidir. 2-Siyaset ortamını düzenlemeye çalışan bu mahkeme kararı, eğer onaylanırsa, İmamoğlu bir buçuk yıl sonra yapılacak yerel seçimlerde de aday olamayacaktır. Ben bu nedenle asıl amacın, hem İstanbul’u almak hem de gelecek yerel seçimlerde İmamoğlu’nun aday olmasını önlemek olduğunu düşünüyorum. Çünkü, AKP liderliği, Millet İttifakı’nın/Altılı Masa’nın adayının Kemal Kılıçdaroğlu olacağını tahmin ediyor. Tersi düşünülemez. Bu nedenle, CHP ve Millet İttifakı’nın gücünü kırarak seçimlere gitmeyi hedefliyor. 3-Dolayısıyla; asıl hedefin Kılıçdaroğlu olduğunu söylemek abartılı olmayacaktır. Çünkü, söz konusu mahkeme kararının bozulması halinde, İmamoğlu’nun aday yapılması yönündeki baskının alabildiğine artacağını, CHP yönetiminin bu baskıya karşı direnemeyeceğini tahmin edebiliriz. Bu durumda, İmamoğlu eğer aday olursa zaten seçime üç ay kala görevinden ayrılmak zorundadır. Son üç ay İstanbul Büyükşehir Belediyesi AKP’nin eline geçecektir. Bu süre bir dizi operasyon için yeterlidir. Yazının tamamını okumak için tıklayın.