Yaygın bilinen bir atasözümüz vardır: ‘Bir musibet bin nasihatten yeğdir’. Gerçekten de Covid-19 salgını döneminde birçok şeyi anımsadık, ya da anımsamak zorunda kaldık. Bunlardan biri de ‘Tek Sağlık’. Aslında bu kavram daha önce gündeme girmişti. Bilim dünyasında taa 1800’lerdei hayvanlar ve insanlar arasındaki hastalık süreçlerinde benzerlik olduğu saptanmıştır. Maalesef 20. yüzyıla dek insan tıbbı ve hayvan tıbbı (veterinerlik) çalışmaları ayrı çalışma ve uygulama alanları olagelmiştir. Aradaki ilişkiler elbette ki zaman zaman ortaya konmuştur. Bunlardan biri olan Alman doktor Rudolf Virchow (1821-1902) , tıbbın salt dirimbilimsel (biyolojik) olarak değil aynı zamanda sosyal ve de siyasal boyutlara da sahip olan bir biçimde anlaşılmasını vurgulamış, hatta kimileri için kabulü zor olsa da tıbbın bir sosyal bilim olduğu savsözünü ortaya atmıştır. Bir patolog olan Virchow aynı zamanda antropolog, prehistoryacı, biyolog, yazar, editör, siyasetçiydi. Modern patolojinin babası, sosyal tıbbın kurucusu ve hatta tıbbın Papa’sı olarak adlandırılan Virchow insanlar ve hayvanlar arasında geçen bulaşıcı bir hastalığı tanımlamak için ‘zoonoz’ terimini kullanmıştır.
Aradaki tarihsel süreci hızla geçer 21. yüzyıla gelirsek, Yaban Hayatı Koruma Derneği’nin 2004 yılında düzenlediği Küreselleşmiş Bir Dünyada Sağlığa Disiplinlerarası Köprüler Kurmak’ başlıklı sempozyum önemli bir kilometre taşıdır. Sempozyumda evcil hayvanlar ve vahşi yaşam ile insanlar arasındaki hastalıkların durumu ele alınmış; hem insan hem de hayvan sağlığına yönelik sağlık tehditleriyle savaşımdaki öncelikler saptanmıştır. Bu sempozyum aracılığıyla ‘Tek Sağlık’ kavramının temelleri atılmıştır. Günümüze doğru gelirsek hele de Covid-19 dönemiyle birlikte ‘Tek Sağlık’ kavramı gerek insan sağlığı (elbette halk sağlığı başta) ile ilgilenenler, gerekse hayvan sağlığıyla ilgilenenler tarafından giderek artan bir ilgiye sahne olmuştur. Bu ilgiyi körükleyen bir diğer unsur da polikriz bağlamında çevre krizidir.
TANIMSAL BAKIŞ
‘Tek Sağlık’ kavramını birden fazla kesimin (insan sağlığı, hayvan sağlığı ve çevre sağlığı) iş birliği içinde yürüttüğü izlenceleri, siyasaları ve yasal düzenlemeleri ve araştırmaları kapsayan yaklaşım olarak tanımlamak olanaklıdır. Kısaca ifade etmek gerekirse, tek sağlık yaklaşımında, insan sağlığının hayvan sağlığı ve çevre sağlığı ile bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiği görüşü benimsenmektedir. Bu bağlamda gıda güvenliği, zoonotik hastalıklar, antibiyotik direnciyle mücadele gibi alt başlıklar giderek popülerleşmiştir.
Yapılan araştırmalarda Dünya üzerinde her yıl 2,5 milyar vaka olduğunu ve 2,7 milyon insanın zoonotik hastalıklardan öldüğünün kestirildiğini belirtelim. Hemen ardından anımsayalım, insanlarda görülen hastalıkların yüzde 61’i hayvansal kökenlidir. Bunlar arasında Kuş Gribi, Kırım-Kongo kanamalı ateşi, BSE, SARS, MERS, Ebola, Nipah virusu, Batı Nil virusunun sebep olduğu hastalıklar sayılabiliyor. Yeni oluşan patojenlerin (Ebola, Batı Nil, Kuş Gribi) yüzde 75’i hayvanlardan insanlara geçtiği belirtiliyor. Covid-19 virüsünde de benzer bir durum mevcuttu. Covid-19'un yarasalardan çıktığı ve başka bir hayvan aracılığıyla, insanlara bulaştığı düşüncesi yaygın kabul gördü. Çevre koruma uzmanları, yarasaların yargılanmaması gerektiğini, kendi doğalarında bırakıldıklarında insan sağlığına yönelik çok az bir risk oluşturduklarını söylemişlerdi. Ama bu hayvanlar bir ihracat metası olarak alınıp satıldıklarında (en büyük ithalatçı Almanya idi bu arada) işlerin çehresi değişiyor elbette.
Beri yandan Dünya’da biyoterörizm amacıyla kullanılan hastalık etkenlerinin de yüzde 70’ten fazlasının hayvansal kökenli olduğu bilinmektedir.
İnsanlarda görülen gıda kaynaklı hastalıklara bakıldığında ise, yüzde 90’dan fazlası hayvansal gıdalardan kaynaklandığı saptanmıştır. Ayrıca her yıl 5 yeni insan hastalığı ortaya çıkmaktadır ve bunun 3’ü hayvan kökenli olduğu belirtilmektedir.
Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere, sağlık sorunsalı girift ve çözüm de bileşik olmak zorunda elbette!
TEK SAĞLIK KONULU ÇALIŞMALARA KISA BAKIŞ
Dünyada ‘Tek Sağlık’ yaklaşımının benimsenmesi ve yaygınlaşması amacıyla, dünyanın önde gelen gıda ve sağlık örgütleri (FAO-OIE-WHO) üçlü bir ortaklık kurmuş ve altyapılarını bu amaç için birleştirmişlerdir. Dünya Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından 2011 yılında “Tek Sağlık” stratejik eylem planı yayınlanmıştır. Bu planda veterinerlik ve hayvan üretim tesislerinin güçlendirilmesi ile hastalık tehditlerinin daha iyi gözlenmesi ve hayvanların yaşadığı çevrenin geliştirilerek gıda güvencesi ve sağlık güvencesinin sağlanması temel hedef olarak belirlenmiştir.
Tek Sağlık Ortak Eylem Planı, sürdürülebilir sağlık ve gıda sistemlerine, azaltılmış küresel sağlık tehditlerine ve iyileştirilmiş ekosistem yönetimine topluca katkıda bulunan birbirine bağlı altı eylem dizisi üzerine inşa edilmiştir:
1. Eylem Dizisi: Sağlık sistemlerini güçlendirmek için Tek Sağlık kapasitelerini geliştirmek
2. Eylem Dizisi: Ortaya çıkan ve tekrarlayan zoonotik salgınlar ve pandemilerden kaynaklanan riskleri azaltmak
3. Eylem Dizisi: Endemik zoonotik, ihmal edilmiş tropikal ve vektör kaynaklı hastalıkları kontrol etmek ve ortadan kaldırmak
4. Eylem Dizisi: Gıda güvenliği risklerini değerlendirmek, yönetmek ve iletişimini güçlendirmek
5. Eylem Dizisi: Sessiz Antimikrobiyal Direnç (AMR) salgınını önlemek
6. Eylem Dizisi: Çevreyi Tek Sağlığa entegre etmek
Bu eylem dizileri incelendiğinde hepsinde de veteriner hekimlik hizmetlerinin merkezde yer aldığı görülmektedir.
Ayrıca dünyada ‘Tek Sağlık’ anlayışının yaygınlaşması için 2016 yılından itibaren her yıl 3 Kasım günü resmî olarak “Dünya Tek Sağlık Günü” olarak kutlanmaktadır.
YA TÜRKİYE?
Ülkemizde bu konuda çalışmaların pek fazla yaygın ve derin olduğu söylenemez maalesef. Bir takım çalışmalar varsa da pek fazla ses getirici değil! Örnekse Türk Mikrobiyoloji Cemiyeti bünyesinde bir ‘Tek Sağlık Çalışma Grubu’ kurulmuş. Türk Tabipler Birliği ve Türk Veteriner Hekimleri Birliği arasında bu konuda 2009 yılında TTB ve TVHB tarafından güçlü bir deklarasyon yayınlanmıştır. Ancak konunun paydaşları içinde daha birçok paydaş mesela Çevre Mühendisleri Odası vb. vardır ve yer almalıdır.
Örneğin, 2023’te 18-24 Kasım tarihleri arasındaki Antimikrobiyel Direnç Farkındalık Haftası’nda II.Ulusal Tek Sağlık Günleri düzenlendi. Türk Mikrobiyoloji Cemiyeti Tek Sağlık Grubu ve Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konseyi işbirliğinde ve TÜBİTAK desteği ile gerçekleştirilen II.Ulusal Tek Sağlık Günleri 22-24 Kasım 2023 tarihleri arasında Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi 50.Yıl Salonu’nda 24 Kasım’da yapılan sunumlarla sona erdi (Ayrıntılı bilimsel program için bkz.
https://teksaglik2023.com/BilimselProgram).
TEK SAĞLIK VE GELECEK
Tek sağlıkta yeni nesil yaklaşımların kullanımı da gündeme girmiştir. Örnekse, yapay zekanın kullanımı, genom temelli izleme sistemleri ve biyoinformatik yaklaşımlar vs.
SONSÖZ
Antroposen (post-antibiyotik mi desek?) çağında karmaşık sağlık sorunları (KSS) haline gelen sağlıkta tek yol ‘Tek Sağlık’ devrimi! Peki bu finansallaşmış kapitalizmde olanaklı mı? Maalesef hayır! O zaman ne yapmalı? Halkçı-kamucu yeşil ve mor bir düzen gerek! Bunu kurmak için inisiyatif alacak iktidar odaklı bir örgütlü çaba gerek! Gerisi lafügüzaf yani içinden tren geçmeyen gardır!