Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) 2024 Nisan’ında Yıllık Ticaret ve Kalkınma Raporu’na bir güncelleme yaptı. (Meraklısı Rapor’a şu bağlantıdan ulaşabilir: https://unctad.org/system/files/official-document/gdsinf2024d1_en.pdf). UNCTAD anti-kapitalist bir kuruluş değil elbette ama anarşik olmayan bir kapitalizmin işlemesi için kafa yoruyor ve bu bağlamda geri bıraktırılmış olan ülkelerin sorunlarına da ışıldak tutuyor.

RAPORDAN 2023’E BAKIŞ

Rapora göre 2023’te küresel ekonomik büyümede esaslı bir yavaşlamaya yol açabilecek riskler tümüyle gerçekleşmedi (ayrıntılı bilgi için bakınız Tablo – Table – 1). Çin, Hindistan, Endonezya, Rusya Federasyonu, ABD’nin de içinde olduğu kimi büyük ekonomiler geçen yıl beliren finansal sorunlardan sıyrılmayı becerebildiler. Sonuç olarak dünya ekonomisi küresel durgunluk eşiği olan yüzde 2,5’un sadece 0,2 puan üstünde yüzde 2,7 büyüdü. Rapor’dan BRIC ülkelerinin 2023 büyümelerine bakalım: Brezilya yüzde 3,1; Rusya Federasyonu yüzde 3,6; Hindistan yüzde 6,7; Çin yüzde 5,2; ortalaması ise yüzde 4,65; Bir de G7 (Dev Yedi) ülkelerine bakalım: Kanada yüzde 1,2; Fransa yüzde yüzde 0,9; Almanya yüzde eksi 0,3; İtalya yüzde 0,6; Japonya yüzde 1,9; Birleşik Krallık yani İngiltere yüzde 0,1 ve ABD yüzde 2,5! G7 ülkeleri ortalaması ise yüzde 1,07 (o da ABD’nin yüzü suyu hürmetine, ortancayı -medyanı- alırsak yüzde 0,9 oluyor)! Eh, kapitalizmin önlenemez düşüşü! Kendi düşen ağlamaz (İngilizce karşılığı ‘You have made your bed and must lie in it’ oluyor, yani ‘kendi yatağını kendin yaptın içine girip yatmak zorundasın’)!

2024’E BAKIŞ

Ya şimdi? Pozitif dinamik güç yitiriyor. Dünyanın ekonomik büyümesine yönelik enflasyon merkezli ve parasal kolaylaştırma politikalarına ait tartışmalar sürüyor. Bu arada dünya ticaretinde bozulmalar, iklim değişikliği, düşük büyüme, düşük yatırım ve eşitsizlikler artarak ciddiyet kazanıyor. UNCTAD’ın son kestirimlerine göre 2024’de dünya ekonomisi yüzde 2,6 büyüyecekmiş (2023’den biraz aşağıda, küresel durgunluk eşiğinden bir tık yukarıda)! Küresel salgından önce 2015 – 2019 döneminde dünyanın ekonomik büyümesinin yüzde 3,2 olduğunu anımsarsak, böylece dünya son üç yıldır bu oranın altında bir yüzde ile büyüyor (Ayrıntılı bilgi için bkz. Şekil - Figure – 2)! İşin sevimsiz yanı, bu büyüme daha çok özel tüketim ile olmaktaymış (Ayrıntlı bilgi için bkz. Şekil- Figure- 1)! UNCTAD’dan şaşırtıcı bir kestirim daha: 2024 yılında toplam gelir yüzde 2,6 artacak ama buna karşılık özel tüketim yüzde 4 büyüyecekmiş! Uygulamada 2000’lerin başlarından bu yana bu hızlı tüketimin borçlanmayla finanse edildiği gözlenmekteymiş. Başta daha varlıklılar olmak üzere hane halklarının tasarrufları 2020 düzeylerine dönmüş gözükürken, tüketim için gereken fon daha çok borçlanma yoluyla tedarik edilmektedir.

BORÇ YİĞİDİN KAMÇISI DEĞİL Mİ NE OLACAK YANİ?

Rapor’a göre hem özel kesimin hem de kamu kesiminin borçları artınca sorunlar da iki katlı artıyor: İlki finansal piyasalarda istikrar sağlama baskıları kamu sektörünün fonlanması konusunda olumsuz etki yapıyor ve bu nedenle hükümetler açıklarını kapatmak için tahvil piyasalarına ve uluslararası kuruluşlara başvurmak zorunda kalmakla suçlanıyorlar. İkincisi ise kamu bütçelerinde sabit yatırımlar dışlanırken, finansal piyasalardaki yatırımcılara hızlı kazanç artışları sağlanmış oluyor. Verilere bakıldığında özel yatırımlarda 2023’de çok kasvetli bir durum gözüküyor, üstelik 2024’e ait kestirimler daha da kötü! Geri bıraktırılmış ülkeler için büyüyen borçlar bağlamında daha da kısıtlanacak malî (fiscal) evren kamu bütçelerinde hem cari harcamaların hem de yatırımların azalmasına neden olacak!

YA SINIFSAL BAKIŞ EŞDEYİŞLE EŞİTSİZLİK?

Toplam gelirlerin içinde işçilerin payı nasıl bir seyir izliyor acaba? Ne siz sorun ne biz söyleyelim! Rapor’a göre sınıfsal eşitsizlik küresel salgından bu yana artmaya devam ediyor. Toplam katma değer içinde işçilerin payı giderek düşüyor. Ezen (rapora göre gelişmiş – developed) ülkelerde ve ezilen (rapora göre gelişmekte olan - developing) ülkelerde grafikteki doğruların kalıbı haliyle daha farklı! Bilirsiniz, eşitsizlik hem uluslararası hem de ülke içi boyutlarda kendini gösterir, kapitalizmin en yüksek aşaması olan emperyalizmin doğası böyle! Kader değil de kısmet! Kısmetin dağılımına kimin karar verdiği de belli: gelir dağılımındaki en üst yüzde 1’lik kesimcik! Bunlar CFR, Bilderberg ve Trilateral adlı örgütlerde toplanıyorlar (Ayrıntılı bilgi için Sn. Talat Turhan’ın kitaplarına, Sn. Erol Bilbilik’in kitaplarına bakabilirsiniz).

YA EKOLOJİK BAKIŞ EŞDEYİŞLE YEŞİL EŞİTSİZLİK?

Toplumsal (başta kadınlara karşı cinsiyet bazlı) eşitsizlik ile doğal kaynaklar konusunda kuşaklar arasındaki eşitsizlik birbirine koşut seyretmektedir. Bugünkü kuşaklar hem gelecek kuşaklar aleyhine hem de insan-dışı diğer canlılar ve cansızlar (kimi inanışlara göre onlar da canlılar) aleyhine ekosistem karşıtı davranışlara devam ederek vahşi antropesen süreci derinleştirmektedirler. Rapor’a göre, karbon çıkarımları (emisyonları) artarak sürüyor. Yenilenebilir enerji dizgelerine geçiş odaklı eşgüdümlü bir plan yok. İklim değişikliği ve kalkınma gibi sorunsallar hakkında daha üst düzeyde ve kapsamlı bir eşgüdümlü çaba ve daha fazla finansal kaynak gerekiyor.

RAPORA GÖRE ÇÖZÜM YOLLARI

Rapor hem arz yönlü hem de talep yönlü önerilerde bulunuyor. Arz yönlü olarak, hükümetlerin spekülatif fon akışlarından ziyade yatırımlara yönelmesi öneriliyor. Talep yönlü olarak ise istihdamı artırmak (tam istihdama ulaşmaya çalışmak) ve gelirlerin sağlıklı büyümesini sağlamak öneriliyor. Bu bağlamda gıda sistemleri güvenliği ve yenilenebilir enerji yatırımları başta olmak üzere sosyal ve fiziksel alt yapı yatırımlarının altı önemle çiziliyor ve böylelikle hem sosyal eşitsizliğin hem de ekolojik eşitsizliğin çözümleneceği bir sürdürülebilir gelişmenin olanaklı olacağı belirtiliyor.

SONSÖZ

UNCTAD’ın raporu bize şunu gösteriyor: Ya barbarlık ya eko-toplumculuk!