Neden monarşi?

Yayın tarihi: 14 Eylül 2022 Çarşamba 9:27 am - Güncelleme: 14 Eylül 2022 Çarşamba 9:27 am

Demet Cengiz

Email: [email protected]

Twitter: @demetce

Ön not olarak kimsenin kanından dolayı üstün ırk olduğuna inanmadığım gibi feodal dönemlerin modası geçmiş monarşi anlayışını en hafif ifadeyle çocuksu bulduğumu belirteyim.

Kraliçe II. Elizabeth’in ölümünün ardından Birleşik Krallık’taki gelenekler, uygulamalar, görevler ve halkın kraliyete ne kadar bağlı olduğu bir kez daha görüldü. Yetmiş bir yıla yakın bir süredir tahtta oturan kraliçeyi zarafetle uğurlayan milyonlarca insan… Peri masallarını aratmayan gelenekleriyle, etkinlikleriyle, skandallarıyla, maliyetiyle, mülkiyetiyle sürekli tartışma konusu olan monarşiye insanlar neden bu kadar bağlı? “Bu çağda olacak iş mi” diyeni çok duymuşsunuzdur. Evet, ben de aynı düşünceyi paylaşıyorum; hâlâ bu devirde? Fakat bunun bazı tarihsel ve güncel nedenleri var.
Ülkede yönetimi ele geçirip, bir savaş kazanıp kendini öyle hemen kral ilan edemiyorsun; belli bir hanedandan gelmen şart. Önce bu hanedanları anlamamız gerekiyor.

AVRUPA’NIN BÜYÜK ANNELERİ

Avrupa kraliyet ailelerinde yoğun akrabalık bağları vardır. Bu sadece hanedanlar arası yapılan evliliklerle gerçekleşmedi. ‘Süper büyükanneler’ olarak anılan -tabirimi maruz görün- ‘damızlık kraliçelerin’ Avrupa’nın dört bir yanına dağılan çocuklarıyla sağlandı. Bunların ilk örneği olarak 12. yüzyılda VII. Louis ile evlenince Fransa kraliçesi olan Düşes Eleanaor kabul edilir. Çocukları olmayınca anlaşmalı olarak boşanırlar. Eleanaor daha sonra Normandiya Dükü Henry ile evlenir. Dük, 1154’te II. Henry adıyla İngiltere tahtına çıkınca Eleanaor bu kez de İngiltere Kraliçesi unvanını alır. Çiftin üç kızı, sekiz oğlu olur. Çocukları ve torunları Danimarka, Kastilya (İspanya) ve Sicilya gibi pek çok yerde taç giyer. Süper büyükannelerin son temsilcisi ise 1837-1901 yılları arasında tahtta oturan İngiltere Kraliçesi Victoria’dır. Victoria’nın 9 çocuğu ve 42 torunu olur. Şu anda dünyadaki 28 monarşiden 5’inin (Norveç, Danimarka İspanya, İsveç) başında onun torunları bulunuyor.
İç içe girmiş monarkların durumunu anlamak için 1917’de tahttan indirilen son Rus Çarı II. Nikolay’a bakmak yeterlidir. II. Nikolay’ın annesinin kardeşleri kimdir? Danimarka Kralı VIII. Frederick, Yunanistan Kralı I. George ve İngiltere Kralı VII. Edward’ın karısı Kraliçe Alexandra. Bununla da bitmiyor; II. Nikolay’ın eşi Aleksandra, İngiltere Kralı V. George’un birinci dereceden kuzenidir. O dönemdeki Alman imparatoru II. Wilhelm de V. George ile birinci dereceden kuzendir.
Şu anda yası tutulan II. Elizabeth’in, ölen eşi Yunanistan Prensi Philip ile üçüncü dereceden kuzen olmaları da Kraliçe Victoria’dan kaynaklanır. Bugün Birleşik Krallık’ın başında bulunan Windsor hanedanı bu soyadını I. Dünya Savaşı sırasında Almanlara karşı savaşırken almıştır. Çünkü Avrupa’nın son süper büyükannesi Kraliçe Victoria, Saxe-Coburg ve Gotha Hanedanı’ndan Albert ile evlenerek Alman hanedanın soyadını almıştı. Mavi kanlı hanedanlar birbiriyle akraba olsalar da başında bulundukları ülkelerin ulusal çıkarları gerektirdiğinde savaşmaktan geri durmamışlardır.

CUMHURİYETÇİ İNGİLİZ DEVRİMİ

Avrupa monarklarıyla kafamızı iyice karıştırdıktan sonra Fransız Devrimi’nden 140 yıl önce İngiltere’de monarşinin kaldırıldığı iç savaşa bakmak gerekiyor. 1642-1651 yılları arasında ilk ikisi Kral I. Charles, sonuncusu Kral II. Charles döneminde gerçekleşen üç aşamalı İngiliz İç Savaşı, kraliyet yanlıları ile parlamento yanlıları arasında gerçekleşti. Savaşın kazananı Oliver Cromwell’in yönettiği parlamento yanlılarıydı. İç Savaş sürecinde Kral I. Charles yargılanıp idam edildi, krallık ve Lordlar Kamarası kaldırıldı. Kral II. Charles, Fransa’ya annesinin yanına kaçarak sürgünde yaşadı. Annesinin ve kız kardeşinin Katolik mezhebine geçmesi yönündeki baskıya rağmen Protestan mezhebinde kaldı. Annesi Henrietta Maria’nın Fransa Prensesi olduğunu da hatırlatayım.
İngiliz Devrimi, modern devrimlerin ilkidir. Fransız Devrimi’nden 140 yıl önce gerçekleşmiş, monarşiyi kaldırmış ve güçlü parlamentoyla halkın kendi kendisini yönetmesini hedeflemiştir. Kurulan cumhuriyete ‘Commonwealth of England’ ismi verildi. Savaşa liderlik eden Oliver Cromwell cumhuriyetin başına geçti.

CUMHURİYETİ BECEREMEDİK

Oliver Cromwell, iç savaştan galip çıkmış, cumhuriyeti ilan etmiş olsa da parlamento yanlıları arasında başlayan görüş ayrılıklarına ve muhalefete engel olamadı. Kralcı başkaldırılar ve İrlanda ayaklanması kanlı bir biçimde bastırıldı. Cumhuriyet hedeflemişken bir diktatörlüğe doğru gittiler. Usta bir politikacı ve general olan Oliver Cromwell’in ölümünden sonra koltuğuna oğlu Richard Cromwell oturunca, devrim çoktan saptığı amacından iyice uzaklaşmış oldu. Gücünü ordudan alan yönetim çökmesiyle siyasi karışıklık baş gösterdi ve Kurucu Meclis çareyi sürgündeki II. Charles’ı çağırmakta buldu. Bu ‘cumhuriyeti beceremedik’ demekti. II. Charles, babasının kellesini alanlara hemen güvenemedi tabii ki. Uzun süren müzakerelerden sonra 1660’ta Londra’ya kral olarak döndü ve 10 yıllık cumhuriyet denemesinin ardından krallık yeniden kuruldu.
Mutlakiyetçi krallığa İngiliz Devrimi’nde son verildi. Yeni kurulan krallık eskisinden daha güçsüzdü; kralların şahsen devleti yönetmeleri devri tamamen kapandı. Bir çelişki gibi görünse de monarşi garantörlüğünde, güçlendirilmiş parlamentoyla halkın kendi kendini yönetmesi sağlandı.
Yirminci yüzyılda Şah’tan kurtulmaya çalışan İran halkı, daha çok demokrasi hayal ederken mollaların şeriat rejimine razı gelmek zorunda kalmamış mıydı? Her cumhuriyet demokrasi olmadığı gibi her monarşi de antidemokratik değildir. Demokrasi kendiyle ilgili sorumluluk alma kabiliyetine sahip ‘yetkin toplumların’ becerebileceği bir rejimdir. Platon’un dediği gibi toplum önce kendini yönetenleri seçebilecek yetkinlikte olmalıdır ki bu da ancak eğitimle mümkündür.

SEMBOLİK VE TURİSTİK

Ortalama bir İngiliz ile konuşursanız kraliyetten memnun olduğunu söyler. İlk cumhuriyetçi devrimi yapıp bir diktatörlük elde edenlerin torunlarıdır onlar. Halk veya meclis tarafından seçilecek ‘yetkileri sınırlı’ bir cumhurbaşkanı yerine sistemin garantörlüğü görevini denenmiş ve deneyimli bir hanedana vermekte sakınca görmüyorlar. İngiliz kraliyet ailesi sembolik olduğu gibi ülkeye bol bol turist çekecek kadar da ikonik… Bu peri masalı, ülkenin yumuşak gücü… Arkada yürüyen koca bir sistem var, 400 çalışanlı kraliyet ailesi bu sistemin sadece yüzü…

Peki maliyet? Saraylarda yaşayan, milyarlarca dolar değerindeki gayrimenkulü elinde bulunduran bir aile… Bu rahatsız etmiyor mu? Kraliyet, bütün ülkenin sahibi değil. Kraliyete ait mülkler var, şahsi mülkler var. II. Elizabeth’in öldüğü Balmoral kalesi örneğin, Kraliçe Victoria’nın kocasından aileye miras kalmış özel bir mülk. Kraliyete ait mülklerden elde edilen kira gelirleri, ziyarete açılan saraylar, bilet satışları, hediyelik eşya satışları, tarım arazileri, vs… 1992 yılında Kraliçe, gelir vergisi ödemeye kendiliğinden gönüllü oldu. 2021 yılında kraliyet ailesinin ülkeye maliyeti 140 milyon dolardı. Ekonomiye direkt katkısının ise bunun biraz atında, dolaylı katkısının ise çok daha üstünde olduğu hesaplanıyor.

Ortalama bir İngiliz, bir peri masalı kahramanı gibi görse de kraliyet ailesi üyelerinden görevlerini yerine getirmesini bekler. Her üyenin çeşitli görevleri var ve halk bunu kurumsal bir iş/pozisyon olarak görüyor. Önemli faaliyetlerden biri de lobi yapmak… Prenses Diana’yı çok sevmek, haksızlığa uğradığını düşünmekle birlikte konu görevi yerine getirmeye gelince yetersiz buluyorlar. Fakat Diana bir istisna… Kraliyet kurallarını yıkıp, protokolleri hiçe sayıp kendi kurallarını koyarak, boşanıp kraliyet ailesinden ayrıldıktan sonra da ‘sevgi’ esaslı çalışmalarını yürüterek halkın prensesi olmayı başardı. Harry ile evlenen Meghan Markle’ın ise aileye yüklenen görevleri yerine getirmekten aciz olduğunu düşünüyorlar. Diana’dan sonra ilk kez Galler Prensesi unvanını alan Kate’i hem seviyorlar hem de görevini kusursuz yerine getirdiğini biliyorlar. Düğün töreninde çiçek taşıyacak küçük kızların opak çorap giymelerine karşı çıkarak kendince küçük isyan başlatan Meghan ile Kate arasında çıkan tatsızlıkta, kraliyet giyim kodlarını ve protokollerini harfiyen yerine getiren Kate’ten yana tavır alıyorlar.

“Yine de hâlâ bu çağda krallık? Bunca masraf? Ne gerek var” dediğim arkadaşım Charlotte şu yanıtı veriyor:

“Pek çok devlet başkanı kadar bile harcamıyorlar. Kraliyetin öyle büyük bir maliyeti yok bize. Getirisi daha fazladır. Ayrıca özgürlük her şeyden daha pahalı değil mi? Monarşi bizde demokrasinin garantörü…”
Aile içi ve ailenin karıştığı kimi skandallar, rüşvet ve yolsuzluk iddiaları tazeliğini korurken, dünyanın en uzun süre hükümdarlık süren monarkı için yas tutulurken Avrupa’nın süper büyükannelerini ve fiyasko cumhuriyeti anmamak olmazdı.