İSLAMO-FAŞİZM, Merdan Yanardağ’ın Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından yayımlanan son kitabının adı...
Aynı zamanda, üç kez hapse girmesinin tarihsel, siyasal ve ideolojik nedenlerinin de bir özeti denilebilir.
Merdan Yanardağ da Ergenekon, Balyoz, ODATV, Casusluk davaları mahkûmları, Osman Kavala, Selahattin Demirtaş, Gezi Direnişi mağdurları, 28 Şubat mahpusları, hapisteki yaşlılar, hastalar, bebekler ve çocuklar gibi Birinci ve İkinci Silivri Trajedilerinin simgelerinden biri haline geldi.
AKP Milletvekili Galip Ensarioğlu’nun terör örgütü liderini mukayeseli olarak övmesi üzerinden yaptığı eleştiri ve değerlendirmeler yüzünden, yaptığının tam tersi iddia edilerek “terör örgütünü övmek” suçlamasıyla hapse atıldı.
Sadece haksız ve hukuksuz değil, aynı zamanda akıldışı ve mantıksız da olan bu suçlama ve karar hiç kuşkusuz Merdan Yanardağ’ı da aşan bir rejim sorunu.
İşte Yanardağ’ın son kitabı, onu hapse atan bu rejimi, tarihsel, toplumbilimsel, siyasal ve ideolojik olarak irdeliyor.
Şu satırlar, 14 ve 28 Mayıs 2023 seçimleri öncesi yazılmış olmakla birlikte, belki de seçimlerin neden demokratik güçlerin yenilgisiyle sonuçlandığı konusunda doğru bir çözümleme içeriyor:
“Ayrıca bilinmelidir ki Türkiye’nin ilerici, Cumhuriyetçi, demokratik, yurtsever ve sol güçleri topluma, ulusa güven verecek bir seçeneği geliştiremez ise faşist bir karakter kazanmış tarihsel gericiliğin bir kez daha kazanması kimseyi şaşırtmamalıdır.
Toplumların tarihi böyle trajik deneyimlerle doludur. Çünkü çok boyutlu ve çok katlı kriz dönemeçleri her zaman ilerici ve demokratik çözümler üretmez, daha koyu bir gericilikle de sonuçlanabilir.
Bu nedenle, ilerici ve demokratik güçler bakımından böyle kriz dönemlerinde, siyasal mücadeleyi zamanın maddesine ve ruhuna uygun düşen doğru program ve taleplerle sürdürmek; dahası, titizlik, kararlılık ve cesaretle yürütmek yaşamsal bir önem taşır.
Eğer tarihin çağrısına uygun doğru yanıtlar verilemez ve ilerici/demokratik bir çıkış yaşama geçirilemezse toplum gerici çözümlere razı olabilir.
Burada ‘gereğini yapmak’ deyimiyle ifade edilen şey şudur: Kötülüğü örgütleyip toplumsallaştırarak iktidara taşıyanlara karşı gerektiğinde kavga etmeyi göze almak demektir. İslamo-faşizmi sokakta da durdurma cesaretine, siyasal kararlılığına ve önderlik bilincine sahip olmaktır.
Nedeni açıktır: Bir rejimin temelini tartışılamaz, eleştirilemez, sorgulanamaz ve itiraz edilemez ‘kutsal inançlar’ ve ilkeler oluşturmaya başlamışsa orada demokrasi ve özgürlüklerden söz edilemez. İşte, İslamo-faşist hareketler ve iktidarlar da itiraz edilemez, sorgulanamaz ve tartışılamaz, diğer bir ifadeyle kendinden menkul ‘kutsal’ değerlere dayalı rejimler oluşturur.
Siyasal İslamcılık ve faşist ideolojinin, yani dincilik ile aşırı milliyetçilik ve şiddet kültürünün bir sentezi olarak tanımlanabilecek İslamo-faşist hareket, kutsallara dayalı bir siyaset kültürüne dayanır. Böylece, halkın geniş kesimlerinin genel kabullerine dayalı kutsal değerlerin istismarı üzerinden her türden siyasal itirazı bastırır.” (s.165)
Merdan Yanardağ’ın kitabı, Türkiye’de “Karşı Devrimin” tarihsel, siyasal ve ideolojik serüvenini anlatıyor.
Bu serüven içinde, kendisinin haksız, hukuksuz, adaletsiz ve mantıksız tutukluluğunun öyküsü de elbette önemli ve ibret verici bir bölüm olarak yerini almıştır!
Önemli not: Değerli okurlarımdan kitap çalışmalarım için iki haftalık izin rica ediyorum.