Mısır Cumhurbaşkanı Sisi 10 yıl aradan sonra Ankara’ya yeni büyükelçi atadı. İlginçtir ki yeni büyükelçi Erdoğan’ı çok kızdıran Sisi darbesinin 10.yıldönümü olan 3 Temmuz’da görevine başladı. İslamcı Muhammed Mursi’yi devirdiği için Sisi’ye söylemediğini bırakmayan Erdoğan dost ve müttefiği Katar Emiri Temim El-Sani’nin arabuluculuğu ile 20 Kasım’da Sisi ile Doha’da buluştu. Öncesinde İstanbul’dan yayın yapan Mısırlı Müslüman Kardeşlerin yayınları susturuldu. Darbesini bahane ederek her fırsatta Sisi’ye ağır laflar eden Erdoğan her nedense Sudan’ı 30 yıl yöneten İslamcı diktatör Ömer El-Beşir’i Nisan 2019’da deviren Ordu Komutanı El-Burhan’a hiç tepki göstermedi ve adamı iki kez Ankara’da misafir etti.
Haberlere bakılırsa ya Erdoğan yakında Mısır’a gider ya da Sisi Ankara’ya gelir krallar gibi karşılanır.
‘Rabia işareti’ ile gaza getirilen AKP yandaşları ise her konuda olduğu gibi her şeyi unutur ve ‘Dünya liderini’ alkışlar.
Unutmazsa da kimin umurunda!
Baksanıza Yeni Şafak’ın ‘şerefsiz’ dediği ve Süleyman Soylu’nun ‘Fetö darbesini ABD ile birlikte finanse etmekle’ suçladığı BAE Başkanı Muhammed Bin Zayid şimdi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘en hakiki dostu’. Son İstanbul ziyaretinde el ele tutuşarak samimi pozlar verdiklerini hep birlikte gördük.
Yardımcısı Cevdet Yılmaz ve Bakan Şimşek’i önceki hafta BAE’ye gönderen Erdoğan şimdi de kendisi gidiyor.
Yazılıp çizilenlere bakılırsa Bin Zayid Türkiye’de 40-50 milyar dolarlık yatırım yapmak istiyormuş. Yatırım dedikleri ise bir çok şeyi satın almak demektir.
Başka!
İşin bir de siyasi boyutu var.
Arap medyasının haberlerine bakılırsa Bin Zayid Erdoğan’a Suriye ve Libya’dan çekilirsen çok daha fazla para veririm’ diyormuş.
Benzer tavrı Suudi Prens Muhammed Bin Selman da sergiliyormuş. Her ikisinin kıskandığı Erdoğan’ın kankası Katarlı Temim bu işe ne der bilinmez ama b
u ‘tiyatro’da herkes rolünü çok iyi oynuyor.
Yukarıda saydığım üç Körfez ülkesi 2011’de ABD ve diğer emperyalist ülkelerle Türkiye’ye destek vererek Suriye’yi bu hale getirdiler. Şimdi herkes farklı telden çalıyor ama özünde hiç bir şey değişmiyor.
Örneğin herkes mültecilerin ülkesine dönmesini konuşuyor ama kimse dönmelerini istemiyor.
Örneğin PYD/ YPG’ye destek verdiği için ABD’ye çok kızan Ankara bu sorunu çözmek için Şam ile işbirliğine yanaşmıyor. PKK ve Öcalan ile yeniden ‘Barış Sürecini’ başlatma çabası içinde olduğu konuşulan Ankara’nın benzer bir çabayı PKK’nın Suriye kolu PYD/YPG ile sürdürdüğü yazılıp çiziliyor.
Bu işleri yapan İktidar ama tutuklanan Merdan Yanardağ çünkü iktidar insanların gerçekleri öğrenmesini istemiyor.
Suriye’ye müdahale eden İktidar ama bu müdahaleyi eleştirdiğim için 2026’da beni tutuklatmıştı.
Benim Suriye ve ‘Arap Baharı’ konusunda eleştirdiğim Erdoğan bir yıldır Putin’e ‘beni Esad ile barıştır’ diyor ama kimsenin umurunda değil ve herkes Erdoğan’ın Esad için söylediklerini unutup gitti.
Esed yeniden Esad oldu ama gören yok.
Rabia unutuldu.
Kimse Erdoğan’ın Muhammed Bin Zayid, Muhamed Bin Selman ve Sisi için söylediklerini hatırlamıyor.
Bizim gibi toplumlarda ‘Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür’.
AKP iktidarı kontrol ettiği medya ile bu işleri çok iyi beceriyor.
Cehaletin, yoksulluğun ve bağnaz dini anlayışların bilinçli bir şekilde yaygınlaştırıldığı toplumlarda her şeyi kontrol eden iktidarların işi her zaman çok daha kolay.
Çelişkilerinden kurtulamayan ya da kurtulmak istemeyen muhalefet çaresiz her şeyi izleyip duruyor.
Olan hep halka ve ülkeye oluyor.
İktidar; içeride ve dışarıda yaptığı hatalarının bedelini halka ve ülkeye ödetiyor ama yine de seçim kazanıyor.
İktidarın en büyük şansı beceriksiz muhalefet ve ‘muhalif’ gibi görünen iki yüzlü, dönek ve oportünist sözde gazeteci, aydın ve siyasetçiler.
İşte bu nedenle Merdan Yanardağı ve benzeri gerçek yurtseverlerin işi şimdi değil her zaman zor olmuştur.
Onlarınki de vicdan meselesi.
Tek bir suçları var o da özgür, demokratik ve çağdaş olmasını istedikleri bu ülkeyi içten, hesapsız, kitapsız, karşılıksız ve gerçekten sevmektir.
Bu da çok büyük bir suç ve her zaman bedelini ödemeye değer.