Aşağıdaki tabloya bir göz atın. Tablo ÖTV oranı 80 olan 1.6 cm3’ten düşük motor hacimli bir otomobil için düzenlenmiş. (Kaynak:
https://t24.com.tr/yazarlar/emrah-akin/kilicdaroglu-nun-vergileri- dortte-bire-indirilmis-otomobil-vaadi-ne-anlama-geliyor,36088 )
250 bin liralık son derece sıradan bir otomoblin üzerinde 281 bin lira vergi yükü var. Böylelikle o arabayı 531 bin liraya alıyorsunuz; “mil pardon”, alamıyorsunuz!
Şimdi bu aşırı vergiyi bir miktar vicdan, adalet ve ahlaka uygun hale getirelim deseniz, cevap hazır: Bi de ekonomist olacaksın!”
Niye?
Çünkü ithalat artarmış, cari açık patlarmış!
Çünkü vergi gelirleri azalır o da bütçe açığı yoluyla yine enflasyonu azdırırmış!
Çünkü zaten herkesin arabası olduğundan yollar kilitmiş; daha mı kötü olsunmuş!
Miş, mış, muş!
Ne zaman ölçtünüz, ne zaman modellediniz, ne zaman simule ettiniz bu söylediklerinizi değerli iktisatçı kardeşlerim veya amatör iktisat heveslisi dostlar?
Yok tabi bunların hiçbirisi ortada…
Hepsi de genel kabuller, “herhalde öyle olsa gerektir” analizleri…
Aynı analiz bolluğu nedense iş alemine yarayan teşvikler, vergi indirimleri filan olduğunda bu çapta sebil gibi saçılmıyor ortalığa…
En fazla birkaç sosyal medya tepkisi; o da işte mesele “Beşli Çete” denilen grupla veya benzerleriyle ilgiliyse…
İŞTE SİZE İŞİN GERÇEĞİ
Evet, gelelim yeniden güncel konumuza… 1600 cc’lik orta sınıf konfora sahip (eskiden) nispeten ucuz arabalardan vergi indirimine (ÖTV/KDV) indirimine gidilirse ne olur?
Kılıçdaroğlu bu tür otomobillerde vergileri bugünkü seviyesinin dörtte birine indireceğini vadetti. Ortalama bir aracın fiyatındaki vergi yükünü yukarıda verdik. Şimdi toplam “vergi kaybı” olgusunu ele alalım. Gelin mesela yakın geçmişte otomotivden tahsil edilen toplam ÖTV tutarlarına bir bakalım.
(Kaynak:
https://t24.com.tr/yazarlar/murat-bati/kilicdaroglu-nun-otomobillerdeki-otv-indirim-plani-fiyatlar-yuzde-40-duser,36089 )
Gördüğünüz gibi 2019 yılında o zaman da bir hayli aşırı olan bu vergiden toplam 14 milyar TL tahsil edilmiş. O yılki ve bu yılki TÜFE endeksini doğru kabul edersek 2019 Haziranı ile 2022 Haziran’ı arasındaki enflasyon farkı ile 2019 yıl sonundaki 14 milyar TL’nin (yıl ortasındaki fiyatlardan yıl sonu tahsilatının yapıldığı varsayımı ile) 2022 ortasındaki tutarını 33 milyar TL olarak saptamak durumundayız.
Daha açık ifadeyle enflasyon yüzünden o günün 14 milyarı şimdi 33 milyar olmuş. Halbuki motorlu taşıtlardan şimdiki ÖTV tahsilatı daha senenin yarısında 60 milyarı yani neredeyse iki mislini görmüş.
Sebebi ne?
Öncelikle döviz kuru yükselişi ve enflasyonun beraberce etkisiyle araba fiyatları ve bunun sonucunda da otomatikman ÖTV’nin artışı…
İkinci bir sebep 2020 ve 2021 yıllarında pandemi korkusu nedeniyle toplu taşımanın azalması ve binek otosu talebinin bir miktar artması.
Ama bir neden daha var. Onu da
Prof. Murat Batı’nın yazısından ödünç alalım: 16 Ocak 2021’de “Hâttâ Hükümet de bu talebi görüp Ramsey Vergisi’ni de referans alarak hem vergi oranlarını hem de dilim sayısını artırdı.”
Özetle hükümet de fırsat bu fırsat diyerek, zaten aşırı olan vergi oran ve dilimlerini daha da aşırılaştırmış.
Bahsettiğimiz vergi miktarı ise dikkat ediniz bütün motorlu taşıtları içeriyor. Yani içinde traktör de var kamyon da, Porsche de var Egea da… Muhasebat, bunları doğru dürüst ayrıştırıp vermediği için bilemiyoruz hangisinden ne kadar vergi toplandığını… Sektörün uzmanları belki bir tahmin denemesine girişir.
Biz sadece 2021 sonu itibarı ile farklı sınıfların satış rakamlarını verelim. 2021’de Ağır Ticari araç sınıfından 25 bin adet kadar satış yapılmış. (Bir önceki yıla göre % 60 artış) Otomobil ve Hafif Ticari Araçların toplam satışları azalırken (otomotivde düşüş ve hafif ticaride artış gözüküyor.) rakamlar şöyle: 561.853 binek oto, 175.497 de Hafif Ticari…
Hem ağır ticari araçların fiyatlarının çok yüksek oluşu hem de otomobil segmentinde lüks ve 1600 cc orta sınıf satış/fiyat oranının elde olmayışı tutarlı bir vergi kaybı tahmini şimdilik imkansız kılıyor.
Buna karşılık sosyal medyada rastladığım “toplam vergi 2021 sonu 60 milyar bunun dörtte üçü 45 milyardır” türü bir yaklaşımın çok doğru olmadığını göstermek için verdim yukarıdaki rakamları.
Toplam 60 milyarlık vergi, kamyon TIR çekicisi, traktör, hafif ticari ve lüks otomobil dahil rakamdır. 1600 cc halk arabalarının azaltılacak dörtte üçlük vergi payı çok daha az bir rakam olmak zorundadır.
Böylesi bir indirimin bütçeye zaten sanıldığı kadar yüksek olmayan yükü de lüks araçların vergi yükü biraz daha arttırılarak hafifletilebilir, ki oransal olarak asıl büyük ithalat miktarı, tamamı yurtdışında üretilen lüks araçlar nedeniyledir.
Görüldüğü gibi iktisat öyle sıradan bir “pozitif”, yansız bir bilim değil bir tercihler bütünüdür. Kimi kollayıp yükü kimin sırtına yükleyeceğinin tercihi…
KKM için şirketlere ve rantiyeye devletin cebinden ödediğinin yarısı bile bütün dar gelirli vatandaşları otomobil sahibi yapmaya yeter.
Hükümetin bu konudaki tercihi ise bellidir.
Bakın durumu maliyeci ve akademisyen
Dr. Ozan Bingöl nasıl özetlemiş:
(Kaynak:
https://vergiyedair.com/2022/02/26/otomobil-almak-hayal-binmekse-luks-oldu/ )
“ÜRETENİ ÇALIŞANI EZ RANTİYEYİ BESLE” MALİYESİ
Türkiye’de AKP’nin ekonomik politikası şudur: Üretken sektörler ve çalışan dar, orta gelirlilerin hem gelirlerini hem tüketimlerini aşırı derecede vergilendirmek; buradan topladıklarını ise rantiyer zenginleri ile oy deposu üretim dışı bir kısım yoksula oy karşılığı dağıtmak!
Tabi yoksula verdikleri, yandaş işadamlarına verdiğinin yanında pek az olmakla kalmıyor karşılığında rehin oylar isteniyor. Fazladan bir de şükür bekleniyor.
Bu tercihin sonunda olan nedir? Ülkenin cari açığı mı azaldı? Tersine çok daha arttı.
Dış borçları mı azaldı. Yo! Üçe, dörde katlandı.
Enflasyon mu azaldı? Cevabını her gün yaşıyorsunuz.
Üretken sektörleri ve çalışanları aşırı vergilendirip rantiyeyi ve üretim dışındakini finanse etmenin, böylelikle de onları üretim dışında tutmanın sonucu şimdiki ekonomik iflas tablosu olmak zorundaydı. Öyle de oldu.
AKP aynı yolda ısrarlıdır. Bir taraftan kendi yandaşlarının milyarlarca lira vergi ve kiralarını silmeye devam ederken diğer yandan getirdiği ek bütçe ile senenin yarısındaki 60 milyarlık ÖTV’yi ikiye katlamaya niyetli olduğunu ilan etmiştir.
Gerek evvelki hükümetlerin hataları gerekse AKP’nin daha da felaketli bütün bu politikaları sonucu şudur: Türkiye’nin kendine ait markaları olan bir otomotiv sanayisi olamamıştır. Aşırı vergilendirme iç pazarı daraltmış, otomotivde bilhassa önemli olan ölçek ekonomisine imkan vermemiş, otomotiv sanayini, ihraç pazarları uğruna mecburen yabancı şirketlerin birer mümessili haline getirmiş.
(Kore’nin otomobil üretme macerasının başarısı ile aşağı yukarı aynı dönemlerde başlayan Türkiye’nin otomobil üretme macerasının başarısızlığının kısa bir hikayesi için bu konuyla ilgili Youtube yayınıma bakılabilir:
https://www.youtube.com/watch?v=RhKpB-MpoM4 )
ÇARELER, ÇÖZÜMLER, ÖNLEMLER
Özetle;
İktisatta yapılacak analizler doğru ölçümlere ve istatistiklere dayanmalı; Doğru istatistiklere dayanan modeller içermeli;
O modeller çeşitli senaryolara dayalı simülasyonlarla test edilmeli.
Çözüm önerileri böyle çıkarılmalı.
Elde bunlar yoksa hiç değilse halka yarayışlı her öneriye peşin peşin itiraz edilmemeli. Susulmalı demiyorum ama biraz teenni gösterilmeli.
Öte yandan…
Kesin ölçümler elimizde yoksa bile çok aşırı, dünyada örneği görülmeyen politikaların, ısrarla uygulanılmalarına rağmen felaketten başka bir şey getirmedikleri görülüyorsa en azından bundan vazgeçilebilmeli.
Örnek mi?
Enflasyon alıp başını giderken deli gibi iç kredi büyümesi ile para yaratıp yangının üzerine benzin dökülmemeli.
AKP ne yapıyor yıllardır? İşte tam da bunu…
Durdurmak için o kadar çok ölçüp biçmeye gerek var mı?
Başka örnek?
İşte tam da bu konuştuğumuz konu…
Çalışan işçiyi aşırı vergilendir; artı değer üreten sanayileri aşırı vergilendir; ordan topladığın kaynakları rantiyeye, yandaş inşaatçıya, artı değer üretmeyen iç ticarete vs aktar. Kalan üç beş kuruşu da rehin oy karşılığı üretim dışına düşmüş artı değer üretmeyen en yoksul kesime ve lümpen proleteryaya –üretim dışı ve rehin kalmaları şartıyla- aktar.
Bu yöntem, tarihte
Sezar’ın, öncesinde ve sonrasında bütün diktaya meyilli tek adamların yöntemidir.
Böylece bir yandan otoriter aile babalarını taklit ederek “yoksul babası” gibi görünürler öbür taraftan o tür babalarda sık görüldüğü üzere evin eşyalarını satıp kumarda, içki alemlerinde yerler. İtiraz eden aile efradı ise tokadı yer!
Bu gidişe son verecek uygulamalardan biri de
Kılıçdaroğlu’nun vergi indirimi önerisi…
Daha başka alanlarda da dar/orta gelirli çalışanlara yönelik vergi indirimleri gelmeli; buna karşılık yüksek gelir ve servet sahipleri daha fazla vergilendirilmelidir.
Vergiyi tabana yaymak yerine tavana yaymalıyız.
Artı değer, yüksek katma değer üreten sektörlerden daha çok rant üreten sektörleri vergilendirmeliyiz.
Sosyal transferler, hane halkı yardımları insanları çalışma yaşamının dışında tutmak amaçlı değil, daha üretici olmayı, yeni üretim yetenekleri kazandırmayı teşvik edecek / hâttâ zorlayacak şekilde tahsis edilmeli.
Daha pek çok konuda konuşulabilir ama isterseniz şimdilik burada keselim.
İçinde bulunduğumuz ekonomik bunalım ortamından ve yaklaşmakta olan büyük krizden kurtuluş için acil çareleri tartışmaya devam etmek zorundayız. ( Bu konuda bir ilk deneme için bkz. “Yaklaşan Döviz Krizini
Önlemek İçin 15 Acil Tedbir”
https://www.youtube.com/watch?v=QIXq6XD3xD8 )
***
Her şey güzel olacak! Tabi eğer yeterince kuvvetli istersek…