hulya.coskun@tele1.com.tr
Nihat bey bilindiği gibi Ankaralı bir iş adamıdır. Kendisini Ankara’dan biliyorum. İyi bir insandır.
Her insanda olduğu gibi onun da zihinsel klikleri vardır.
Naziktir. Saygılıdır.
Pek öyle görünmese de aslında gülmeyi sevdiği belli olan bir diyalog tarzı vardır.
Hırslıdır, kazanmayı sever. Bu, Ankara Tenis kulübünde katıldığı turnuvalardan bilinir.
Yaklaşık sekiz ay önce de Türk futbolunu yönetmek üzere göreve getirildi.
Göreve geldiği bu sekiz aylık zaman içerisinde, Türk futbolu kriz üstüne kriz, çatışma üstüne çatışma yaşıyor olmasına rağmen TFF kurumsal iletişimini yönetecek adımlar atmadı. Dolayısıyla olumsuz algılar yerleşti güven duygusu kaçtı.
Bugün (6.2.2020) Nihat Özdemir yönetim ekibiyle bir basın toplantısı düzenlendi. Tam 2 saat sürdü. Yapılan bu toplantıya dair iletişim alanından bakarak birkaç soru sormakta fayda var.
Bu toplantı Türk futbolundaki sorunları çözdü mü?
Peki, sorunları çözebileceği izlenimini verdi mi?
Birikmiş sorunlara dair konular yönetilebildi mi?
Bakış açımızı değiştirdi mi?
İkna etti mi ?
Güven sağladı mı?
Önemli bir noktaya vur yapmak zorunluluk. Spor iletişimi, spor yönetiminde hayati bir rol oynamaktadır. Bu çerçevede düzenlenen basın toplantısının amacı, tüm alıcı davranışlarını güven duyacağı şekilde şekillendirmek olmalıydı.
İzlediğimizde ve dinlediğimizde karşımıza çıkan, bu toplantının iletişiminin yanlış strateji üzerine kurulmuş olmasıydı. Mesela, karşılıklı yaptıkları açıklamalarla futbol ortamını bozduklarına dair kulüp başkanları isim isim konu başlığı yapıldı ve her başkana cevap verilmeye çalışıldı. Özellikle başkanlara, metinleri okumuyorsunuz, araştırmıyorsunuz eleştirelleri, zaman zaman değersizleştiren dil ve üslup ve bazı özel görüşmelerin içeriklerin aktarımı vardı. Bu da adeta kamusal bir dedikodu ortamı oluşturdu.
Elbette Nihat beyin kullandığı bu ifadeler karşı tarafa yeniden konuşma hakkı doğurdu. Krizleri çözmek için yapılması gereken toplantı yeni krizlere neden olacaktır.
Yine toplantıda, bir kaç defa genel kurul beni seçti dedi. İlginçti. Demek ki seçildiğine inanmıştı. Ayrıca, saymadım ama yine bir çok defa, Cumhurbaşkanı ve Spor Bakanından bahsetti. En sonunda Cumhurbaşkanının, federasyona ve kulüp başkanlarına benden uzak durun dediği (!) ifadeyi aktardı. Oysaki 1988 yılında futbol özerkliğine kavuşmuştu. Yönetmeye çalıştığı alanı ve kurumu tanımaması önemliydi.
Diğer yandan, futbolda yaşanan sorunlara ve sosyal medyanın gösterdiği tepkilere dair ve hatta istifa edeceği haberlerine yönelik “umursamadım” kelimesini çokça kullanması dikkat çekiciydi. Bu da görevini kişisel algıladığını göstergesiydi.
Dolayısıyla, görev yaptığı makamda, Nihat beyin kendi istifasına yönelik haberlerde de dahil olmak üzere futbola dair bir çok sorunun yönetilememesinin nedeni ortaya çıkmış oluyordu. Kişisel algılama. Halbuki sözleri ve eylemleri kurumsal algılamak profesyonelliktir.
Her şeyden önce futbolumuzun yapısı özerk bunu sıkça hatırlatmak lazım. Federasyon başkanı ve yönetiminde görev alan kişiler tüm takımların başkanlarına, yönetimlerine sporcularına, camialarına, sporseverlere ve spor medyasına karşı sorumludurlar. Bu görevde güven ortamı sağlamak federasyonun asli işidir. Sorunlara çözüm üretmek federasyonun sorumluluğudur. Tüm kulüpleri uzlaşı içinde bir arada tutmakta buna dahildir. Her endişenin, konunun, olayın doğru bilgisini 8 ay bekletip basın toplantısı yaparak değil anında kurumsal kanallarla paylaşmak gerekir. Sorunları biriktirerek iletişim yönetilemez. “Kalbimi kırılıyor beni üzüyorlar” gibi cümleler federasyon başkanının kullanacağı cümleler değildir. Her konuyu, ama her konuyu en ince detayına kadar umursamak gerekmektedir. Umursamadım olmaz sayın Özdemir, umursamak göreviniz.
ABİ. ARKADAŞIM. SEN
Basın toplantıları dili yaygınlaştırma araçlarından biridir. Gazetecilerden soru alırken ve yanıt verirken abi, arkadaş, sen yerine nezaket dili tercih edilmesine özen gösterilmelidir.