Koronavirüs ortaya çıkınca aklıma ilk gelen Philip Kotler’in, 2010 yılında ülkemizde yayınlanan “Kaos Yönetimi” kitabı oldu. Kriz ve kaos üzerine çalışanlar için geleceğe yönelik perspektif oluşturacak güçlü bir kitap. Bugün yaşanan kaos ve kaos sürecine benzer zamanlarda işletmelerin krizleri nasıl yöneteceğine dair rehber olan kitapta, Amerikalı siyaset bilimci, yazar Fareed Rafiq Zakaria’nın görüşlerine de yer veriliyor. Zakaria “dünyanın geri kalanının yükselişi” ifadesini kullanıyor ve bununla bahsettiği şeyin gelişen yeni piyasalar, özellikle BRIC (Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin) ülkeleri ve nakit zengini Ortadadoğu ülkelerinin sebep olduğu çalkantı ve kaosun doğrulanmasıdır ifadesini kullanıyor. Ayrıca, dünyanın “modern tarihinde gücün üçüncü kez yer değiştirmekte” olduğu vurgulanıyor. Bu da bugünün konuşulan konusu, Çin’in yükselişinin durdurulması senaryolarını yeniden düşündürüyor. Bundan üç ay önce ilk Koronavirüs (coronavirüs C-19) vakası Çin’in Wuhan bölgesinde ortaya çıktı. Dünya bu virüsün farkına üç ay sonra vardı. Sıkı keskin kriz yönetimi uygulamaya başlansa da virüsün yarattığı kaos dünyayı ele geçirdi. İnsanlar evlerinden çıkmıyor ve yeni yaşam koşulları oluşturuyor. Zorlu ve karmaşa dolu bu zamanları atlatmak için uluslararası toplumun birinci önceliği virüsle mücadele için uluslararası iş birliği oluyor. Ortak kararalar alınıyor ve uygulamaya konuluyor. Virüsün yayılabileceği kitlesel tüm organizasyonlar iptal ediliyor. Spor müsabakaları durduruluyor. … Virüs ülkemizde yeni görülmeye başlandı. Etkili önlemler alınıyor uyarılar yapılıyor. Spor dünyamızda ise bilindiği gibi tek spor dalı var. Futbol. Türkiye Futbol Federasyonu başkanı bir gazeteciye açıklama yaparak kararını kamuoyuyla paylaşıyor. Maçların oynanacağını, ama seyirci alınmayacağını belirtiyor. Diğer Federasyonlardan hala ses yok. … Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA) toplandı. Organizasyonların ertelendiğini duyurdu. Sonra Nihat Özdemir ve yardımcısı UEFA kararları ve kriz yönetimi üzerine geç kalmış bir basın toplantısı yaptı. “UEFA kararlarını destekliyoruz ama biz maçları seyircisiz oynamaya devam edeceğiz. Bu karar Bilim kurulu ve Bakanlıkların tavsiyesi ile alınmıştır “dedi. Futbol basını da sadece toplantıyı izledi. Görüldü ki olayın ciddiyetinin farkında olmayan spor yazarları ve müdürleri var. Sormaları gereken soruları sormadılar. Buradan soralım. Koronovirüs riski göz önüne alınarak tribünlerle birlikte öncelik sporcularımızın da olması gerekmez miydi? TFF’nin bu önceliği gözeterek sağlık güvenliği konusunda yapıcı rol oynamaya çalışması gerekmez miydi? Ya da burun buruna, nefes nefese oynanan futbol oyununda ağızdan ve burundan çıkan sıvılara nasıl önlem alınacak? 'Sosyal mesafe' diye bir korunma alanının önemi ortadayken, yani başka bir kişiyle aranızdaki mesafe en az 1 metre olması gerekirken; futbol maçında bu mesafe nasıl korunacak? Futbolculara koronavirüs testi yapıldı mı? Yapıldıysa; koronavirüs şüpheli futbolcu tespit edildi mi? Karantinaya alınmış futbolcu var mı? Varsa kim? Kaç kişi? Yoksa şahane; ama yine de maçları oynatmanız büyük risk değil mi? Takımlar maçların oynanmasını boykot ederse yönetim planınız nedir? Maç yapmaya devam eden futbolculara ve kulüplere “kriz sigortası” yapıldı mı? Maçları erteleme kararı alırsanız bahis şirketi sahibinin zararını nasıl karşılamayı düşünüyorsunuz? Maçları erteleme kararı alırsanız yayıncı kuruluşun zararını nasıl karşılayacaksınız? Bilim kurulu ve Bakanlıkların tavsiye kararı ile aldığınız karar, aslında size bırakılmış olmuyor mu? Kriz konusu üzerine tez yazmış bir akademisyen olarak, bir kriz sözcüsü bile olmayan, dolayısıyla günlük bilgi paylaşımı yapılmayan TFF'nin, iletişimini doğru bilgi üzerinden ve risk almadan realist bir şekilde yönetmesi gerektiğini ama yönetemediğini söyleyebilirim. Oysaki, profesyonel hazırlanmış bir basın toplantısı, yukarıdaki sorulara şüphe bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulabilir yapılan planlamalar ile gündem güvenilir bir şekilde yönetilebilirdi. Olmadı. Onun yerine Nihat Özdemir’in bilgi vermediği özerk yapısını göz ardı ettiği hükümetin onu yönlendirmesini beklediği bir basın toplantısı oldu. Zaten mevcut TFF yönetiminin, geldiği günden bu güne kadar, bir çok krizin nedeni olduğunu biliniyor... Bugünkü gibi yaşanan dalgalanma dönemlerinde halkla ilişkiler yönetimi önemlidir. TFF’nin başkanı ve yönetiminin amacı, bu çalkantılı dönemde, risklere karşı bir güvence sağlamak (maçları ertelemesi), belirsizliklere karşı gerekli tepkileri ve koşulları yaratan sistemli bir davranışı ortaya koymak ve bunun iletişim kanallarıyla aktarmak olmalıdır. hulya.coskun@tele1.com.tr