Medya “ üç büyüklerin yenilgisini kabul etmiyor.
Bir de yenilgi iki-üç maç üst üste olursa eyvah eyvah.
Üç büyüklerin şampiyonluğu kaybetmesi onlar için kıyamet demek.
Aslında biliyorsunuz futbol medyamız “üç büyüklerin” bütün maçları kazanmasını ve ligin üç şampiyonla tamamlanmasını istiyor (!).
Hatayspor, Konyaspor gibi üç büyüklerden maç alan takımlar ve oyun bu nedenle konuşulmuyor.
Ve onlar büyükleri şampiyon yapmak için asansör.
O nedenle gazetelerin spor sayfalarında yenilen takımlar manşet.
Kazananlar yok.
İşte futbol medya kültürü, eşittir ülke spor kültürü.
…
Fenerbahçe futbol takımı cumartesi akşamı, Konyaspor’a 2-1 yenildi ve art arda üçüncü mağlubiyeti aldı. Maçın sonucu da bu kültür bağlamında ele alındı ve geleneksel eleştiriler kapsamında yorumlandı.
Konyaspor konuşulmadı!
Vitor Pereira konuşuldu. Gitsin.
Ali Koç konuşuldu, bilmem kaç futbolcu aldı, kaç teknik direktör değiştirdi; başarısız gitsin.
Kulüp başkanından, eski yönetimden yeni yöneticiye kadar uzanan eleştiriler dolaşıma sokuldu.
Bir tek futbolcular konuşulmadı.
…
Gelin biz asıl soruna ve konuşulması gereken yere sahanın içine, maçın aktörlerine bakalım.
Sorun, bazı futbolcular ve kafalarında olan bin tilkiydi.
Sorun, bu bazı futbolcuların saha içerisinde ortaya koyamadıkları profesyonel oyun ve davranışlardı.
Konyaspor maçının 40. dakikasında oyundan alınan Rossi, Sangare, Pelkas, ve bir de alınması gereken Gustavo bu bazı oyunculardan.
Bir futbol takımının işlevsellik göstergesi amaçlarına ulaşma yetenekleri açısından değerlendirilir.
Örneğin top Gustavo’nun ayağında ve rakip ona dripling (top sürme) yapacağı geniş bir alan bırakmış. Futbolcu boş alanı kullanmak yerine, üzerinde savunma olan arkadaşlarına pas vermeye uğraşıyorsa.
Takımın orta sahasında yer alan futbolcular, oyunu rakibin sahasına doğru akmasını sağlayamıyorsa, ne zaman dripling yapacak ne zaman yapmayacak bilmiyorsa, karar veremiyorsa.
Veya dripling yapmaya niyetlendiğinde rakip oyuncuyu geçemiyorsa.
O takımın sorunu orta saha oyuncuları yani oyunun kalbindedir.
Ya da, 105-68 metre bir çim sahada, koca sahayı bırakıp kenar çizgi üzerinde 4-5 Fenerbahçeli paslaşmaya çalışıyor ve bu maç süresi içinde defalarca gerçekleşiyorsa Pereira bu akıl tutulması yaşayan “üst düzey” futbolculara ne yapsın?
Oysa futbolcu sahayı geniş açıdan algılamalı, arkadaşlarının nerede durduğunu, ne yöne hareket edebileceğini bilmeli.
Hızlı düşünme, rakibin hatalarını görme, oyun sistemine bağlı kalma, kolektif düşünme ve hareket etme gibi yetenek ve becerileri sahada göstermeli.
Bu nedenle Fenerbahçe futbol takımı oyuncuların işlevselliğine göre değerlendirilmeli.
Bir oyun sisteminde tüm parçalar arasında istikrar, bireysel ve kolektif denge olmalı.
Bir oyuncuda aksaklık oyun sistemin amaçlanan şekilde işlemesini bozar ve diğerlerinde sorunların dalgalanma etkisine neden olabilir.
Oyun sisteminin bir bütün olarak, etkin ve verimli bir şekilde işlemesi için her futbolcu ortak amaca etik zihniyetle ulaşmaya çalışmalıdır.
Dolayısıyla bu futbolcuları işlevsel hale getirmek için Pereira’ya zaman ve tam yetki verilmeli. Sabredilmeli. O zaman başarılı sonuçlar gelir.
Yoksa bu futbol kültürü daha çok teknik adam yutar, kulüp başkanını itibarsızlaştırır.
Diyorum ki:
- Söylenildiği gibi bazı futbolcular teknik direktör Pereira’yı şikayet için Ali Koç’la görüşme talep ederse/ettiyse; başkan o kişilerin kontratlarını gözden geçirip fesih etme yetkisi varsa kullanmalı.
- Ali Koç sağduyulu davranarak -Roberto Mancini örneğini hatırlayarak- Pereira’nın takımın lideri olduğu güvenini vermeli ve bu kararı medyayla paylaşarak, teknik direktörünün ve Fenerbahçe’nin yıpranmasının önüne geçmeli.
- Ve bu süreç profesyonel bir iletişim stratejisiyle yürütülmeli.
- Ali Koç ne zaman taraftarlıktan başkanlığa geçer, işte o zaman özlenen Fenerbahçe izlenebilir.
- Ali Koç’un iletişim hataları yapmasına neden olan iletişim aklı her kim ise o akılla bir an evvel vedalaşılmalı.
- Ve bir kulüp bazen tüm yönleriyle istikrarı kısa zamanda yakalayamayabilir, bu sporun içinde olan doğal süreçlerdir.