Fenerbahçe özel bir kulüp. Ülkemizde endüstriyel spora fiziki, ekonomik ve kültürel olarak geçen ilk kulüp. Lider bir kulüp. O nedenle yönetme eyleminin zihinsel yapısı ve saha içi gelişen olaylar diğer kulüplere göre daha çok konuşuluyor tartışılıyor. Elbette saygı dili aşılmadığı sürece bunda bir olumsuzluk yok.
Beklenen sorumluların eleştirileri dikkate alması. Kendilerine katkı olarak görmeleri. Hem iletişim dilinde hem de futbol antrenman ve maç yönetimi gibi konularda bakış açılarını genişletmeleri. Kulüp felsefesi dahilinde hareket etmeleri.
Ancak ortaya çıkan tabloda eleştiriyle karşı karşıya kalanlar, karşı eleştiriye geçerek bir yandan haksızlığa uğrayan ama öte yandan da otoriteymiş gibi sözel ve davranışsal tutum sergiliyorlar.
Bu davranışlardan, sorunların nedenlerini ve çözüm önerilerini camiayla paylaşmak zorunlulukları olduğuna dair yönetme eğitimleri, bilgileri ve tecrübe eksiklikleri olduğu görülüyor. Kurumsal bir kulüpte görev almak kurumsal davranışı gerekli kılıyor.
Kişisel davranış gösterip, alınganlığı kabul etmiyor.
Sezon başından bu güne Fenerbahçe futbol takımının oyunu iyi değil. Antrenman yapma ve maça hazırlanma konusunda takımın eksiklikleri çok ve bu kazandığı maçlarda da görülüyor. Sabırla bekleyen taraftarlar, Erol Bulut yönetiminde gelecek maçlara dair uyumlu etkili futbol oynayan bir takım göremeyeceğinden endişeli. Mesele bu.
Bu nedenle camianın Fenerbahçe’nin futbol oyununa yönelik iyimserlik duygusunu yeniden hissetmeye ihtiyacı var.
Bu duyguyu bugünden itibaren harekete geçirebilecek bir teknik ekip ve sportif direktör var mı sorusuna verilecek yanıt önem kazanıyor.
Emre Belözoğlu’nun hiç tecrübesi yok. Futbol oynamak “Sportif Direktör” olmak için yeterli değil. Volkan Demirel yine aynı şekilde, deneyimsiz. Erol Bulut bildiğiniz gibi…
Dünyanın en büyük endüstrilerinden birinde görev almak, hizmet edilecek alana yönelik eğitimi, bilgiyi isterken; mesleki okumlar yapmak deneyim kazanmak önemli. Ancak bu donanımla kişisel tepkiler kurumsal yanıtlara dönüşebilir.
Arsene Wenger. “insanları anlamama yardımcı olacak her şeyi okumaya çalışıyorum” demişti.
Fenerbahçe gibi büyük köklü bir geçmişe ve kültüre sahip spor kulübü, futbol takımı yönetimini stajyerlerin eline vermemeliydi.
Deneyimli, spor ve oyun kültürü bilgisine sahip; iletişimi kuvvetli profesyoneller futbol takımının başına getirilerek bir ekip oluşturulmalıydı.
Sezon başından beri devam eden Fenerbahçe’nin sıkıntılı zamanları devam ediyor.
İzlediğimiz maçlarda futbolcuların oyuna katkısı sadece bireysel ve anlık. Bunun da tek nedeni oyun oynama, karşılaşma arzusunun oyun periyotlarında ara ara ortaya çıkması. Yani güdüsel.
Futbolcular sahada birbirine adeta yabancı, kim ne oynayacağını bilmiyor. Caner oynadığı oyunla takımına zarar vermesine rağmen aynı şekilde oynatılmaya devam ediliyor. Oyuncuda değişme gelişme görülmüyor.
Bunlar gibi daha bir çok sorunlu konu teknik ekip tarafından ya görülemiyor ya da görülüyor yönetilemiyor.
Lig puanlamasında başa baş bir yarış devam edecek. Karşılaşmanın içinde barındırdığı değişkenler şampiyonu belirleyecek. Fenerbahçe bundan sonra bir maç kaybeder iki maç kazanır, hatta yarışı şampiyonlukla sonuçlandırabilir ama bu stajyerlerle yola devam edemez.
NOT: Yukarıda yazdıklarımla ilgili daha detaylı bilgileri aşağıdaki iki makalede sizlerle paylaşmıştı, okumanız dileğiyle
https://tele1.com.tr/mustafa-denizli-fenerbahceye-323663/
https://tele1.com.tr/emre-belozoglu-olmaz-172248/
Twitter: @Hulya__Coskun
Instagram: hulyacoskun