ABD Başkanı seçilen Donald Trump 20 Ocak’ta yemin edip göreve başlayacak.

Birinci Trump döneminden dersler çıkaran ülkeler, henüz göreve başlamadan yaptığı ‘ABD sınırlarını genişletici’ açıklamalarla tüm dikkatleri üzerine çeken Trump’ın ikinci  dönemine hazırlanıyor.

Trump ‘Kanada’yı 51’nci eyalet yapacağını, Panama Kanalını geri alacağını, Grönland’ı satın alacağını, Meksika Körfezi’nin de adını değiştireceğini’ söyledi.

New York Times muhabirinin basın toplantısında, ‘Grönland'ın kontrolünü ele geçirmek ve Panama Kanalı'nı geri almak için ‘askeri veya ekonomik zorlama’ kullanmayacağına dair ‘dünyaya güvence verip veremeyeceğini’ sorması üzerine Trump, ‘veremeyeceğini’ söyledi.

‘Hayır, bu ikisinden herhangi biri konusunda sizi temin edemem. Ancak şunu söyleyebilirim, ekonomik güvenlik için onlara ihtiyacımız var’ dedi.

Kanada'yı ABD'ye katılmaya zorlamak ve iki ülke arasındaki ‘yapay olarak çizilmiş çizgiyi’ ortadan kaldırmak için ‘ekonomik güç’ kullanacağını söyledi, Kanada ekonomisine zarar verecek Kanada mallarına ‘önemli tarifeler’ koymakla tehdit etti.

Donald Trump’ın ‘tehlikeli planlar’ yaptığı açık.

‘Yapabilir mi, yapamaz mı?’gibi tartışmaları bir kenara bırakarark, açıklamalar belli ki, Trump’ın tehlikeli ‘eylemler’ içinde olacağını gösteriyor.

Trump’ın ‘emperyalist hayalleri’ bununla sınırlı mı?

Suriye’yle ilgili yaptığı açıklamalara bakılırsa’barışçıl değil, savaşçı’ bir politika izleyeceği anlaşılıyor.

Trump’ın ülkeleri, liderleri tehdit’ eden bir üslubu var. Bunu Erdoğan’la ilgili olarak birden fazla duyduk.

Suriye konusunda ‘Erdoğan’ hakkında son söylediklerinin üzerinde durulup dikkatle değerlendirilmesi gerekiyor. ‘Akıllı’ derken açıkça bir ‘tehdit’ var. Belli ki, ABD içinde ve dışında eleştirilen atadığı kişiler de önümüzdeki dört yıl Tramp’a ‘çanak’ tutacak gibi görünüyor.

Erdoğan Yönetimi Trump politikaları karşısında nasıl bir tavır alacak?

Dışişleri Bakanı Blinken’ın, Ankara’ya yaptığı ziyaret sırasında ‘Suriye’de birşey yapmak için Trump’ı bekleyin’ mesajı verdiği söyleniyor.

Başka bir kulis bilgisi de ‘Cumhuriyetçi’ kimliğiyle bilinen eski Ankara Büyükelçisi ve Trump’ın ilk döneminde ‘başkanın Suriye özel temsilcisi James Jeffrey’in  arka planda YPG-PYD’yle temaslar yaptığı ve Ankara’yla temas halinde yolunda.

Görünen o ki, Erdoğan ilk döneminde Trump’a karşı nasıl bir tavır aldıysa öyle davranacak, farklı bir politika izlemeyecek!

Bu durumda CHP ne yapıyor? ABD Trump politikalarına bir hazırlığı var mı?

Yapılan açıklamalar, verilen tepkiler çoğunlukla iç politikaya yönelik. Trump’ın bölgede izleyeceği politikalar aşağı-yukarı belli olmasına ragmen ‘CHP ne diyor, nasıl bir politika geliştirecek?’ bilmiyoruz.

Bu sıralar Washington’da CHP ABD Temsilcisi Yurter Özcan’ın ‘hem görevden hemde CHP’den ihraç edilmesi konuşuluyor.

Özcan, sosyal medya platformu X'te ‘Disiplin sürecimle ile alakalı savunma yapmadım, ifade vermeye davet edilmedim. Süreç ile alakalı ne ben ne de avukatıma bilgi verilmedi. Mahkemede görüşürüz’ dedi.

Özcan’ın ABD’deki Türkler arasında ve Yönetim ile Kongre’de önemli bir çevresi olduğunu bildiğim için uygulamanın ‘yanlış’ ve ‘zamansız’ olduğunu söylemeliyim. En azından ‘savunması’ alınabilirdi. Bu tür uygulamaların kimler tarafından yapıldığı önümüzde örnekler dururken ‘şık’ olmadı.

Şüphesiz her Genel Başkan kendi ekibiyle çalışmak ister. Ancak herşeyin bir yolu-yordamı vardır. Bir süredir temsilciyle Ankara arasında yaşananlar buradaki CHP seçmeni arasında da moral bozukluğu yarattı.

Gelişmeleri gazete haberlerinden izleyip politika oluşturmak da ayrı önemli bir eksiklik olarak karşımıza çıkıyor. CHP sadece AKP’ye cevap yetiştirmekle, vakit harcamamalı, sesini Washington’a duyuracak kadar etkili politika üretmeli.

Buarada İyi Parti de ABD temsilciliğine bir dönem New York Türk Amerikan Dernekleri Federasyon Başkanı olan Ahmet Çavaş’ı atadı. İyi Parti’nin temsilciliğini daha sonra CHP’ye geçen Bilal Bilici yürütüyordu.