Türkiye, “yeni faşizm” diye de nitelendirebileceğimiz, bu yanıyla Macaristan ve Brezilya gibi ülkelerle benzerlikler taşıyan ve fakat bu toprakların kültürel dokusu ve toplumsal yapısına göre şekillenen; dolayısıyla özgün yanları olan “İslamcı-faşist” bir rejimin yerleştirilmeye çalışıldığı siyasal-tarihsel dönemeçten geçiyor. İslamcı iktidar devlet aygıtını büyük ölçüde ele geçirse de, ülkeye tarihin akışına yön verecek ölçekte bir türlü hakim olamıyor. Kendi rejimini, geri dönüş eşiğini aşacak şekilde kuramıyor. Buna gücü, ittifakları, iktidar bileşimi, birikimi, görgüsü ve bilgisi yetmiyor. Tarih dışı ve fantastik bir programı uygulamaya çalışan İslamcı hareket, belli bir kitle temeline sahip olsa bile, toplumun geniş bir kesimi bu girişime direniyor. İslamcı hareketin, devletin yapısını dönüştürme düzeyini ve Türkiye’yi nereye sürüklediğini bütün boyutlarıyla çözümlemek, doğru bir mücadele hattı geliştirmenin de ilk şartıdır. O nedenle, bu haftadan itibaren, faşizm, Türk faşizmi ve İslamcı faşizm konusunda bir dizi yazı yazarak konuyu tartışmaya çalışacağım. Umarım, kaçınılmaz şekilde teorik bir yoğunluğu da olacak makale oylumundaki yazılar ilgi çeker. Başlayalım öyleyse…

FAŞİZM TARTIŞMALARI

Faşizm ve faşizme karşı mücadele, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Türkiye’nin de içinde yer aldığı orta derecede gelişmiş kapitalist ülkeler kuşağında yakıcı bir sorun haline geldi. İnsanlığa karşı bir saldırı olan faşizm, sosyalizme ve dünya halklarına karşı kapitalist emperyalist blokun dayattığı bir seçenek oldu. Türkiye devrimci hareketi ve işçi sınıfı için faşizme karşı savaş, sınıf mücadelesinin ayrılmaz bir parçasını oluşturdu. Bu mücadelede binlerce devrimci yaşamını yitirdi. Bu nedenle, Türkiye sosyalistleri için faşizm çözümlemeleri ve faşizme karşı mücadele anlayışı her zaman önemli oldu. Ancak, durumun önemine ve faşizm konusundaki sayısız yayına karşın, bu alanda titiz bir teorik-politik çalışma yapıldığını söylemek zor. İslamcı faşizm ya da İslamo-faşist hareketler konusunda da –konuya ilişkin bazı makaleleri saymazsak eğer- çok fazla özgün bir çalışma yok. Faşizm konusunda teorik çalışma yapmak ve bu alanda ideolojik mücadeleye önem vermek, salt entelektüel bir çaba değil, faşizme ve İslamcı faşizme karşı yürütülecek politik mücadeleye yön verecek gerçek bir eylemdir. Türkiye’de faşizm konusunda Türkiye solunun azımsanmayacak bir külliyata sahip olduğu söylenebilir. Çıkarılan bütün sol/sosyalist dergilerde mutlaka bir “faşizm tahlili” vardır. Bu tartışmalar özellikle MHP’nin etkin bir siyasal güç olarak tarih sahnesine çıktığı 1970’li yıllarda yoğunlaşmıştır. Ancak, durum böyle de olsa, Türkiye’de faşizmin ve faşist hareketin niteliğini derinliğine kavramaya ve özgün yanlarını ortaya koymaya dönük çalışmalar son derece azdır. YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN