CHP’deki değişim tartışması ve muhalif olanlar dâhil medyanın bu konuya gösterdiği ilgi giderek yıkıcı bir karakter kazanmaya başladı; çünkü bütün dikkati iktidarın, artık felakete dönüşmeye başlayan ekonomik kriz ve hayat pahalılığının üzerinden, muhalefet alanının sorunlarına kaydıran bir işlev görmeye başladı.
Eğer böyle devam ederse yerel seçimler, iktidar ve Cumhur İttifakına hediye edilebilir. Öyle ki yüzde 48 oranındaki büyük muhalefet kitlesinin, rejime karşı direnişini değersizleştiren bu tartışma başka sonuç yaratma potansiyelini maalesef taşımıyor.
Hiç kuşkusuz CHP’de bir değişim ve yenilenme süreci kaçınılmazdır. Ancak, yönü ve kapsamı belli olmayan ideolojik arkaplanı kurulmamış bir tartışmadan gerçek anlamda bir değişim de yenilenme de çıkmaz. Gündeme düşen son ‘zoom toplantısı’ bu yargımı güçlendiriyor; çünkü bu tartışma, ülkede sanki demokratik bir seçim yapılmış ve Cumhur İttifakı ezici bir çoğunlukla kazanmış gibi yapılıyor. Bu tutum demokratik muhalefet bloğunu çürütüyor.
Habercilik refleksi ve gündemin başkası nedeniyle bu ‘zoom toplantısı’ haberinden uzak durmak mümkün değildi. Ancak, sıkça vurguladığım gibi esas olarak CHP’deki sağa savrulmanın tartışılması gerekmiyor mu? Bülent Ecevit’in 1972’de İnönü gibi tarihsel bir lidere karşı kazandığı zaferin temelinde, cumhuriyetçi ve demokratik olsa da bir devlet partisi görünümünde ve niteliğinde olan CHP’yi sola ve halkçı bir çizgiye çeken ideolojik tavrı, hazırlığı ve tartışması vardı. CHP’yi demokratik sol ya da merkez sol bir parti yapan bu tartışma ve başarıdır.
CHP’deki telafi edilebilir ölçülerin ötesinde geçen sağa savrulma merkez solda büyük bir boşluk yarattı. Toplumun yüzde 48’inin (gerçekte yüzde 50’nin üzerindedir) itiraz etmesine karşın yaratılan bu boşluk, bütün ülkenin daha da sağa kaymasına yol açtı. Bu nedenle asıl tartışılması geren sorun budur.
Diğer taraftan; böyle bir toplantının yapılması yöntemi etik bir düzlemde tartışılsa da özünde yanlış bir yönü yok; çünkü şu ya da bu şekilde seçim kaybeden ve bir değişim tartışmasının içine çekilen partide böyle toplantılar yapılabilir, yapılmalıdır da… Açık ve meşru zeminlerde yapılması gerektiği ise tartışılmazdır. Ancak, yukarıda altını çizdiğim gibi; asıl sorun, bu toplantının nasıl yapıldığından çok nelerin konuşulduğudur. İdeolojik, felsefi ve siyasal yönü olmayan bir değişim tartışması ancak kişilerin üzerinde yoğunlaşacak bir darlık içinde tüketilip gidecektir. Bundan toplumun hayrına bir sonuç çıkmaz. Bu nedenle ‘’değişim’’ isteyenlerin hızla bu hazırlığı yapmaları gerekiyor. Yaşamsal olan budur.
Bu tablo solun, sosyalistlerin, cumhuriyetçi ve aydınlanmacı güçlerin, çevre ve aydınların ideolojik ve kültürel mücadeleyi ihmal etmelerinin bir sonucudur. Siyaseti reklamcılarla, imaj kurucularla yürütme anlayışının ürünüdür. Yüzde 48’lik büyük toplumsal muhalefet potansiyeli adeta yüzüstü bırakılmış durumda; çünkü muhalefet de sonunda bu tartışmaya, yani içeriksiz değişim kavgasına gömülmüş halde sürükleniyor.
Prof. Dr. Korkut Boratav, kendisiyle yapılan bir söyleşide durumu çok net ortaya koyuyor.
‘’Dinamizmi bitmiş, halk sınıflarını siyasal İslamcı ideoloji tarafından uyuşturulmuş bir toplum… Toplumsal patlamalar olasıdır; ancak faşizm yerleşmişse sadece yıkıma yol açar. Bu hazin geleceği, geçmiş birikimleri ile Türkiye toplumu kabul etmez. Tekrar siyasal, ekonomik ve ideolojik sınıf mücadelesinin liderlik ve öncü örgütler sorununa dönüyoruz. Sosyalist, komünist militanlarının işçi, köylü, emekçi saflarında titizlikle aydınlanma değerlilerine dayalı bir sınıf mücadelesi yürütülmesi önümüzdeki dönemde hayatidir’’ (BirGün Pazar, 16 Temmuz 2023).
İşte çıkış, Korkut Hocanın da işaret ettiği bu ‘’ideolojik sınıf mücadelesi’’ anlayışının bütün solda yeniden esas alınmasına bağlıdır. CHP için de geçerlidir. Bu yaklaşım; cumhuriyetin kazanımlarını, laikliği kamucu-halkçı bir ekonomik programı, anti-emperyalist bir dış politika çizgisini yeniden inşa etmeyen bir CHP’nin ne topluma ne de ülkeye bir yararı olmayacaktır. Böyle bir parti ancak liderlik tartışması yapar. Önemsiz midir? Hayır, bu tartışma önemlidir ama bağlamına oturtulursa bir anlam taşır.
Tencerenin her zaman seçim sonucunu belirlemediği ortaya çıktı. Seçim dengesi de budur.