Türkiye, 21. YY’deki kaderini belirleyecek bir hesaplaşma eşiğine doğru hızla sürükleniyor. Kontrolsüz bir sürükleniş bu, dolayısıyla sonucu belirsiz. İktidara el koyan siyasal İslamcı ve faşizan kadro, adeta ülkenin boğazını sıkıyor. Toplum bütün ilerici kazanımlarını terk etmeye zorlanıyor. Ülke, bilgisiz ve görgüsüz bir siyasal kadronun tacizi altında bunalıyor.
Fethullahçı Çete’nin 15 Temmuz 2016 darbesini fırsata çeviren Erdoğan-AKP iktidarı, siyasal İslamcıların bütün fantastik tezlerini yaşama geçirmeye çalışıyor. Siyasal İslamcıların bu yolculuğunda onlara eski rejimin geleneksel faşizan kadro artıklarını toparlamaya çalışan MHP eşlik ediyor.
MHP tehlikeli bir oyun oynuyor… Tarihsel sorumluluğunu almadığı bir iktidarın siyasal ve ekonomik rantını toplamaya, 1980’den sonra dışlandığı ve bir ölçüde 90’lı yıllarda geri döndüğü, ama hiçbir zaman etkinlik kuramadığı devlet yapılanması içinde yeniden etkili bir pozisyon tutmaya çalışıyor. Bunun için geniş şekilde kadrolaşıyor. Ancak, bu sürecin kendisini de imha edeceğini göremiyor.
***
Diğer taraftan, toplumsal temeli ve iktidar zemini dağılmaya başlayan Erdoğan-AKP yönetimi siyasal ömrünü uzatmak için giderek daha fazla MHP’ye ihtiyaç duyuyor. Tıpkı bir uyuşturucu bağımlısı gibi, hep daha fazla ihtiyaç duyarak ve taviz vererek ayakta kalmaya çalışıyor. Böylece giderek Devlet Bahçeli ve ekibinin elinde bir rehineye dönüşüyor.
Ancak, AKP kadrolarının bundan çok da rahatsız oldukları söylenemez. Çünkü, siyasal islamcılık ile milliyetçi-faşist hareketlerin Doğu-İslam dünyasında aralarında bir çin seddi yok. Nitekim yapılan bir kamuoyu araştırması, AKP tabanının MHP ve liderine güveninin yüzde 80’lere ulaştığını ortaya oyuyor
YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ