Bir çocuğun ilk utanma anlarını getirin gözünüzün önüne. 2,5-3 yaşında minik elleriyle yüzünü kapatan masumiyeti. Çoğu zaman onu neyin utandırdığını anlayamayız bile. Utanç bizi toplumsallaştıran ilk duygularımızdan biridir. Diğerlerinin (annemizin babamızın çevremizin) yani bize dikilmiş gözlerin karşısında acaba ne durumdayız? Onlar bizim hakkımızda ne düşünüyor?
Utanç insana özgüdür. Utandırmaksa egemen olana. Bir çocuk için tüm dünya onun gözünde erk sahibidir. O minicik bedeniyle bu devler diyarında bir başınadır. Uzlaşmaktan başka seçeneği yoktur. Çocukluk muharebesinin mirası toplumsal ve ahlaki olanla uzlaşmadır (yani psikanalitik literatürde süper ego). Utanç insani olandır. Suçluluk ise insanın insana yüküdür. Utanç dönüştürür suçluluk ise düşmanlaştırır. Suçlu olan içten içe kabahatini bilir. Kendini masumiyetine inandırmaktan başka çaresi yoktur. Aksi halde hayatta kalamaz.
Henüz birkaç gün önce şehrin ortasına bir uçak düştü. Bir uçak. Bursa’nın sokağına. İki genç pilot hayatını kaybetti. Henüz 26 yaşında olan Furkan Otkum’un annesinin feryatları hala kulaklarımızda: "Bir insan 15 saat çalışamaz. Yavrumun ayaklarının altı nasır olmuştu. Sabah 05.00’te başlayıp akşam 22.00’de iş bırakılır mı sigortasını bile yapmamışlar. Allah’ım uçağın arızası çok fazlaydı. ‘Anne bir yerde motoru durdu, uçağı indirdim’ dedi. Bu sefer beceremedi yavrum. Uçak durmadan arıza yapıyordu."
İnanması ne kadar güç değil mi? Şehrin ortasına bir uçak düşüyor üstelik öncesinde motoru duran ve yine duracak olan bir uçak… 15 saat çalıştırılan sigortası bile yapılmamış 26 yaşında gencecik bir pilot ölüyor. Şehrin ortasına bir uçak düşüyor. Daha ne olsundu utançtan başımızı yerden kaldıramamamız için?
Yine şehrin ortası. 10 yıl önce. Bu sefer uçak düşmedi. Ağaçlar söküldü. Aranan suçlular da bulundu. Halkın parkını hatta tek bir ağacını bile feda etmemek için ömrünü veren 72 yaşındaki Mücella Yapıcı ve arkadaşları tutuklandı. İTÜ mezunu bir mimar. MMOB Mimarlar Odası Afet Komisyonu ve TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Kentleşme, Afet Komitesi ve Çevre Etki Değerlendirme Kurulu üyesi. Afet bekleyen coğrafyamız için deneyimleriyle bir cevher. Şu anda cezaevinde. 72 yaşında yüksek mimar Mücella Yapıcı. "…Hırsızlık, uğursuzluk, yolsuzluk yapmadım. Yaşamımdan onur duydum. Aynı onuru benim yaşıma gelince sizin de yaşamanızı umuyorum" demiş karar sonrası.
Utanç insana özgüdür demiştik ya. Acaba çocukluğumuzun ilk neresinde yitiriyoruz bu duyguyu? Utanmaz olmak yani küçük ellerimizle kapattığımız ‘yüzümüzü’ kaybedip ‘yüzsüz’ olmak nasıl mümkün oluyor… Bir sabah uyandığımızda yüzümüzün olmadığını fark edebilmemiz için çevremizde insanlara ihtiyacımız var değil mi? İşte o insanlar yok olduğunda galiba ne kaybettiğimizin de bir önemi olmuyor.
İnsansızlığın yerini güç ve öfkeyle dolduranlar için ne tiksindirici bir duygu ‘utanç’. Yok dersin yok olur. Peki ya suçluluk… Hiç de masum değildir. Ve taşıyanından intikam alır. Çünkü kişi bilir suçunu. Çünkü aynaya her baktığında hatırlatır…
Utanmanın onurunu yaşayan tüm çocuklarımıza iyi dilekle bitsin bu yazı. Sevgili Mücella Yapıcı’nın 23 Nisan dileğiyle…
Sevgili çocuklar bizi affedin...Çok uğraştık ama size berbat bir dünya bıraktık...Ama yine de umut gelen gündedir... Bayramınız kutlu olsun???Umut gelen gündedir…