Muammer Aksoy, tam bağımsızlık ve Boyunduruk sergisi

Yayın tarihi: 5 Şubat 2024 Pazartesi 11:06 am - Güncelleme: 5 Şubat 2024 Pazartesi 11:06 am

Prof. Dr. İ. Melih Baş

Cefa ve sefa ikileminde sürüklenip giden toplumumuzda vefayı elden bırakmamak gerekir. 31 Ocak 1990 günü Ankara’da katledilen M. Aksoy’u analım. Kendisi aslında bir hukuk uzmanıydı. Ama buna karşın yaşamın tüm alanlarına bütünsel bakabilen bir anlayışa sahip bir aydındı. Z kuşağının (hatta kimi Y kuşağı bireylerinin de) pek fazla tanımadığı Muammer hoca kimdi sahi?

 

1917 doğumlu olan hocamız, Türkiye’de hukuk okuduktan (1939), sonra Zürih’de yaptığı doktora çalışmasının ardından Türkiye’deki akademik yaşamına başlamış. Daha sonra 1957 yılında üniversite yasası değişikliklerini protesto etme bağlamında, bir süreliğine üniversiteden ayrılıp CHP’de siyasete girmişse de yine üniversiteye dönmüş.  1960 Anayasası’nın yapımında etkin bir rol alarak komisyon sözcülüğü yapmış. Türk Hukuk Kurumu ve Ankara Barosu başkanlıkları da yapmış. 12 Mart döneminde tutuklanıp sonra aklanan M. Aksoy, 1989 sonlarında kuruluşu tamamlanan Atatürkçü Düşünce Derneği’nin kurucu genel başkanlığını yaparken, ertesi yılın başında öldürülmüş.

  1. Aksoy’un ölümüne ilişkin çeşitli savlar ileri sürülmüş. Tesettür vb. laiklik konusundaki tutumları nedeniyle dinci odaklar tarafından öldürüldüğü (‘İslami Hareket’ adlı bir örgütün adı geçmişti) söylenmişse de Kontrgerilla (Gladio) tarafından öldürüldüğü savı da ileri sürülmüş. İkinci sav daha açıklayıcı gözükmekle birlikte birincide belirtilen odaklar tetikçi olarak kullanılmış da olabilir.

Örneğin, aşağıda verilen ve O’nunla yapılmış bir söyleşinin görsel kaydını da içeren videoyu izleyince M. Aksoy’a kimlerin kızacağı da net biçimde ortaya çıkıyor.

https://www.youtube.com/watch?v=CWyJrvMQeKM

 

Okurların ilgisini çekebilecek bir karşılaşmaya değinelim. Muammer Aksoy, Zürih’te okurken, ilerde Enerji Bakanı olacak İhsan Topaloğlu ile tanışır ve dost olur. Daha sonra 1960’ların başında yabancı petrol şirketleriyle anlaşmazlıklar olduğunda Topaloğlu’nun hukuk desteği istem ve yönlendirmesi ile Aksoy, petrol ve giderek madenlerin sömürülmesi konularına girmiş oluverir. Hatta M. Aksoy bu konuda yayınlar (kitaplar ve makaleler) hazırlar. 1980’li yılların sonunda Türk Petrol Kanunu gündeme geldiğinde yasaya Aksoy’un çok sert eleştirileri olur. Örneğin M. Aksoy’un bu karşı çıkışı Gladio’nun hoşuna gitmemiş olabilir mi?

  1. Aksoy, M. Kemal Atatürk’ün tam bağımsızlık yaklaşımı konusunu özel olarak incelemiş. Hoca önce, A.Ü. SBF Yayını Yavuz Abadan’a Armağan’ adlı kitapta ‘Atatürk’ün Işığında Tam Bağımsızlık İlkesi’ adlı bir makale çıkarmış. Daha sonra onun devamı niteliğinde olan ‘Atatürk ve Tam Bağımsızlık’ adlı çalışmasını yapmış (kitap olarak Gündoğan Yayınları tarafından 1990’da basılmış).

Okurlarımıza bu kitabı bulup okumalarını salık veriyorum. Bu kitap çalışmasında M. Aksoy, M. Kemal Atatürk’ün çeşitli zaman ve yerlerdeki ifadelerinden yararlanarak bağımsızlığa bütünsel yaklaşımını ele almış. Alt yapıda da (eşdeyişle iktisadî olarak) bağımsız olunmadıkça üst yapıda (eğitim, hukuk vd. alanlarda) bağımsızlığın yeterli olup olmayacağı işlenmiş ve olamayacağı sonucuna varılmış.

 

  1. Aksoy, ayrıca, tam bağımsızlığa giden yoldaki en önemli tuzaklardan birinin ekin yayılmacılığı (kültür emperyalizmi) ve bunun getirdiği bağımsız düşünme yeteneğinin yitirilmesi olduğunu vurgulamış.

 

Cumhuriyet Kitapları M. Aksoy hocamıza bir vefa örneği göstererek, Mahmut Aslan tarafından yazılmış olan bir inceleme kitabını 2023’de yayınladı: “Hak ve Hukukun Yılmaz Savaşçısı Muammer Aksoy”.

 

Işıklar içinde yat, sevgideğer Muammer Hocamız…

Okurlarımıza bu kitabı bulup okumalarını salık veriyorum. Bu kitap çalışmasında M. Aksoy, M. Kemal Atatürk’ün çeşitli zaman ve yerlerdeki ifadelerinden yararlanarak bağımsızlığa bütünsel yaklaşımını ele almış. Alt yapıda da (eşdeyişle iktisadî olarak) bağımsız olunmadıkça üst yapıda (eğitim, hukuk vd. alanlarda) bağımsızlığın yeterli olup olmayacağı işlenmiş ve olamayacağı sonucuna varılmış.

M. Aksoy, ayrıca, tam bağımsızlığa giden yoldaki en önemli tuzaklardan birinin ekin yayılmacılığı (kültür emperyalizmi) ve bunun getirdiği bağımsız düşünme yeteneğinin yitirilmesi olduğunu vurgulamış.

Cumhuriyet Kitapları M. Aksoy hocamıza bir vefa örneği göstererek, Mahmut Aslan tarafından yazılmış olan bir inceleme kitabını 2023’de yayınladı: “Hak ve Hukukun Yılmaz Savaşçısı Muammer Aksoy”.

BOYUNDURUK SERGİSİ ve EKONOMİPOLİTİK ÇAĞRIŞIMLAR

Levent Kırca’nın skeçlerinde kullanılan klişe tümce ile “Tam yerine denk geldi” şimdi söz edeceğimiz sergi!
İstanbul Büyük Şehir Belediyesi Gazhane tesisindeki sergilerden biri “Boyunduruk”. Sanatçı Ayşen Yıldırım’ın sergisi. Yıldırım, Marmara Üniversitesi Resim Bölümü mezunu; Maltepe Ressamları insiyatifiyle adını duyurmuş; ölüdoğa (natürmort) resimleriyle tanınıyor. Yıldırım’ın esas vurgulamak istediğim yanı 2010 yılından bu yana yaşamın içinden pek çok objeyi farklı tuvale aktarıyor veya objenin kendisini bir heykel olarak kullanıyor olması. Bu belki de akademik eğitimin içine hapsolmayı reddeden bir sanatçı olmasından kaynaklanıyordur.
Ekonomist Emin Çapa’nın küratörlüğünü yaptığı Boyunduruk sergisinde Yıldırım, artık işlevini yitirmiş boyundurukları, anlamsal işlevleriyle yeniden yaşama döndürmüş. Serginin tanıtım yazısında Emin Çapa şöyle yazmış: “Bu boyunduruklar bana, biz sıradan insanların binlerce yıldır süren ve belki binlerce yıl sürecek boyunduruk altına alınmaya karşı direnişinin bir parçası olduğumu hissettirdi. Ben bu boyunduruklara hafif müstehzi bir şekilde, ‘biz varız, biz boyun eğmeyiz, biz boyunduruk altına girmeyiz ve kimseyi de boyunduruk altına almak istemeyiz’ diyerek bakıyorum. Umarım herkes de öyle bakar.”

Sergide yer alan yapıtların adları da ekonomiye ya da ekonomipolitiğe çağrışım yapan adlar, örnekse: Güç, Baskı, Zorba, İsyan, Vicdan, Boyun Eğme, İtaat, Ultimatom, Kudret, Pranga, Boğa, Gözdağı, Sistem, Tutsak, Tuzak, Esaret, Eril, Dişil, Eşitsiz, Çark, Özsaygı, Özgürlük, Duruş, Eşitlik, Saltanat, Denge, Çöküş, Tabu, Evrim, Savaş Ve Barış, Köken, Tabiat Ana, Uyum, Emek, Dişil 2, Direniş, İsimsiz…

Yukarıdaki her sözcükle ilgili bir tümce gelmiştir usunuza belki de! Belki de kimi sözcüklerin bileşimleri siz bir şeyleri ya da birilerini anımsatmıştır!

Sergideki yapıtlarda boyunduruklar Yıldırım tarafından boyanmış, kimi ek malzemelerle donatılmış (bezenmiş mi desek?), sergilendiği duvara kimi sözler yazılmış, her bir yapıta bir isim verilmiş. Örneğin aşağıdaki yapıtın adı “Ültimatom” olmuş. “Eşitsiz” adlı yapıtı mı merak ettiniz? O zaman sergiye gitmeniz gerekiyor

Sn. Ayşen Yıldırım’ı (elbette küratörü Emin Çapa’yı da) bu sanatsal etkinlikten dolayı kutluyoruz, çalışmalarının başarılı bir şekilde devamını diliyoruz.
Tanıttığımız bu sergi Müze Gazhane’de (İstanbul, Kadıköy) 9 Şubat 2024 akşamına dek gezilebilir. Kaçıranlar artık Ayşen-Burhan Yıldırım çiftinin Ayvalık’taki Galerida isimli galerisinden kendilerine ulaşabilirler.

SONSÖZ

Hiç dikkatinizi çekti mi? İstiklal Harbi, günümüz Türkçesine “Bağımsızlık Savaşı” olarak çevrileceğine “Kurtuluş Savaşı” olarak çevrilmiş. Oysa ki, kurtuluş sözcüğü halas ve felah sözcüklerinin karşılığıdır. Acaba NATOTÜRKÇÜLÜĞÜN zihin göçü ya da akıl tutulması projesi olmasın bu iş? Hoşkalın (Hoşça değil!).

Not: Çin takvimine göre ejderha yılına 10.2.2024’te giriliyor. Şimdiden kutlu olsun. Anımsayalım: Çin ve Türk inançlarında, ejderha (dragon) genellikle bereketin, bolluğun ve iyiliğin sembolü olarak görülür; verdiği güç, bereket ve iyilikle bir arada nitelendirilir.

 

Kaynak: TELE1