“Nihai açıklama” 6 Mart Pazartesi günü yapılacak olsa da Millet İttifakı’nın yayınladığı açıklamada “Cumhurbaşkanı adayımız ve geçiş süreci yol haritası konusunda ortak bir anlayışa ulaşmış bulunuyoruz” vurgusu ile hem “kazanacak aday” vurgusunda, hem de “masa parçalanır” iddialarında sona gelindi. İYİ Parti içinde bazı farklı seslerin yükselmesi, bu karara ve Akşener imzasına rağmen “direniyor” olmaları masasın “net vurgusuna” zarar veriyor olsa da bu seslerin “masayı bozma” ile sonuçlanması mümkün gözükmüyor! Görünen o ki, bu zarar verici tartışma birkaç gün daha sürecek ama kesin olan şey var o da, masanın “ortak ismin” Kemal Kılıçdaroğlu! Bir yılı aşkın bir süredir Cumhur İttifakı’nın da yarattığı basınçla aday ve adayların ismi üzerinde yıpratıcı bir süreç yaşanmış olsa da, Pazartesi günü Kılıçdaroğlu’nun isminin resmi olarak açıklanmasıyla birlikte bu basınç da önemli olarak ortadan kalkacaktır. Son birkaç haftadır deprem felaketinin gölgesinde kalsa da neredeyse bir yıldır Millet İttifakı çevrelerinde tartışılan adayların çoklu olmaktan çıkıp teke dönüşmesiyle birlikte seçmen Kılıçdaroğlu ve Erdoğan arasında daha hızla bir tercih yapmaya başlayacak, meşhur “oy vermem” refleksi ortadan kalkacaktır! Çünkü ülkede kutuplaşma ve yarılma iktidarın ısrarıyla hız kesmeden tam gaz devam ediyor… İktidar yaşanan büyük felakete rağmen kutuplaşmayı derinleştirmeye, farklı düşünene, itiraz edene küfürle cevap vermeye, azarlamaya, deftere yazmaya, tehdit etmeye ısrarla devam ediyor. Hem de yaşanan büyük felaketin 85 milyonu etkilemiş olduğu gerçeğine rağmen bu böyle! Böyle bir ortamda siyasi partilerden meslek odalarına, sivil toplum örgütlerinden sosyologlara, psikologlara kadar uzanan ortak bir masa kurarak “yaraları ortak sarma” eğilimi öne çıkartılacağına, ortak dayanışma kampanyaları ile büyük bir seferberlik yapılacağına tam tersi yapılıyor. Eğer seçimler söylendiği gibi 14 Mayıs’ta yapılacaksa, 14 Mayıs’a kadar iktidarın bu nobran, ayrıştırıcı, ötekileştirici, kutuplaştırıcı tavrını ve dilini değiştirmeyeceği, tam tersine daha da sertleştireceği bir gerçek. Bu gerçek karşısında yan yana gelmek, değişim istemek, laik ve demokratik bir Türkiye’yi hayal etmek düne kadar daha da önemli bir hal almışken, duygulara boş vermeden gerçekler karşısında rasyonel aklı öne çıkarmak artık bir zorunluluk.

SİYASETİN DEĞİŞTİRİCİ GÜCÜ

Uzunca bir süredir, 2021’den bu yana yalnızca Millet İttifakı açısından değil, aynı zamanda Türkiye’de değişim isteyen bütün güçler açısından Kemal Kılıçdaroğlu’nun ortak aday olmasının neden gerekli ve önemli olduğunu neredeyse her televizyon programında ve birçok makalemde sürekli vurguladım. Gerekçesi ne olursa olsun “kazanacak aday” vurgusunun yanlış olduğunu, bu vurgunun aynı zamanda siyasetin değiştirici gücüne inanmamak anlamına geleceğini belirterek, “kazanacak adayın gösterdiğin ortak aday” olduğuna sürekli dikkat çektim. 2017’deki Anayasa referandumundaki “Hayır” kampanyasında da, 2019’daki yerel seçimde büyükşehir belediye başkanları seçiminde de gördüğümüz gibi istendiğinde “asgari müştereklerde” çok farklı siyasi eğilimlerin sandıkta bir araya gelerek değişimi gerçekleştirdiğini tanıklık ettik!

MİLLET İTTİFAKINI DA AŞAN BİR ADAYLIK

Pazartesi günü Millet İttifakı Kılıçdaroğlu’nu resmen aday gösterdikten sonra, başka bir Türkiye resmi önce ittifaktaki 6 partinin seçmeninde, sonra da değişim isteyen bütün çevrelerde büyük bir dalgaya dönüşme şansını yakalayacaktır. Çünkü uzunca bir süredir “aday kim olacak” tartışmasına kilitlenecek seçmen, bu tartışmadan çıkmış olacağı için bu kez de “başka bir Türkiye mümkün” hedefine kilitlenecektir. Kılıçdaroğlu’nun adaylığının desteklenmesi 6 partiyle sınırlı kalmayacak, HDP başta olmak üzere sol, sosyalist çevrelerde de, bazı milliyetçi ve muhafazakar çevrelerde de karşılık bulacaktır. Siyaset matematiğinin değişim isteyenlerden yana olduğu bir ortamda Kılıçdaroğlu bu çevreleri sürece dahil ederse, ki bunu mutlaka yapmalıdır, seçimin birinci turda değişim isteyenlerin lehine bitmesi de mümkün olacaktır! Milletvekili seçiminden bağımsız olarak bu seçimde Cumhurbaşkanı’nın kim olacağı çok önemli olduğu için, muhalefetin bir bütün olarak seçime tek adayla girmesi 2018 seçimleriyle kıyaslanmayacak kadar önemlidir! Eğer süreç doğru yönetilirse Kılıçdaroğlu’nun adaylığı HDP’nin kendi Cumhurbaşkanı adayı çıkarması olasılığını ortadan kaldırabilir, HDP dahil Türkiye’nin en az yüzde 60’ı sandıkta Kılıçdaroğlu’nun ismi etrafında buluşabilir!

TEK ADAY VE BİRİNCİ TUR

Doğru olan da bu yaklaşımdır! Doğru olan, muhalefetin ortak bir adayla seçime girerek seçimi birinci turda bitirmesidir. Kılıçdaroğlu'nun adaylığı bu nedenle Türkiye’de yeni bir siyasal iklim isteyenler, laikliği, demokrasiyi, kamuculuğu isteyenler için önemli bir şanstır! Kılıçdaroğlu kutuplaşma yerine diyaloğu, kavga yerine uzlaşmayı sağlar, Türkiye’yi normalleştirir! Çünkü değişim olmadan Türkiye normalleşmez! Kılıçdaroğlu sosyal demokratlardan sosyalistlere, muhafazakarlardan milliyetçilere kadar birçok farklı çevrelerden oy alır ve 14 Mayıs akşamı Türkiye’nin 13. Cumhurbaşkanı olarak ipi göğüsler. Bundan kuşku duymak yerine buna inanılırsa, değişim 15 Mayıs’ta başlar!