Pandemi gölgesinde yeniden başlayan futbolda, 8 haftalık mücadelenin ilk iki haftası geride kaldı. Yorumcular oynanan futbolu ekranlarda sesleri kısılırcasına, bağıra çağıra, el kol sallayarak aşağıdaki sözler üzerinden yorumladılar.
“Ligde şaibe var.”
“Hakemler takımlara operasyon yapıyor.”
“Lig dizayn edildi, hakemler buna göre maçları yönetiyor.”
“Birileri birilerinin adamı.”
“Kulüp başkanı hakemi arıyor; sen bizim maça geliyorsun hayırlı olsun diyor. Hakem şaşırıyor çünkü hakemin bile o ana kadar hangi maça atandığından haberi yok.”
“Hakemlerin kimlerle ne ilişkisi var bulacaksınız.”
“Hakem atamalarının soruşturulması lazım. Savcılar devreye girmeli.”
“İki hakem çeşmede otel işletiyor, bu ilişki maçların yönetimine nasıl yansıyor?”
“Ligde şaibe var, kim şampiyon olsa şaibeli şampiyon olacak.”
“En son ne zaman uygulandı? Ben bilmiyorum.” (Altı saniye kuralı için)
“Futbolun dengesiyle oynarsanız işin ucunu yakalayamazsınız.”
Ve
“Başakşehir Başkanı Göksel Gümüşdağ’ın TFF ve hakem camiasını etkisi altına aldığına
yönelik açıklamalar var. Sizce hakemler hata mı yapıyor yoksa lig dizayn mı ediliyor?”
…
Aslında her sene olduğu gibi bu günlerde de görüldü ki; hakemler yenilen tüm takımların “yenilgi” nedeni, kazananların “kazanma” nedeni.
Tartışmaların süreceği hatta daha da şiddetleneceği kesin. Hakemin tartışmasız doğru karar verdiği, 6 saniye kuralında bile komplo teorileri üretildi.
…
Tüm bu futbol kıyametinde, netliğini kaybetmiş bulanık kirli sahadan elde edilmek istenen sonuç, başarı, güç, itibar ve para.
Kötülük ortalara saçılmışken.
Şüphe, bulduğu bütün çatlaklardan ilerleyip güven ve adalet duygusuna zarar verirken.
Maçlar sportmence geçmiyorken.
Tribünlerde yöneticiler, saygı mesafesini bir kenara bırakıp temsil ettikleri kulüplerin saygınlığını zedelerken.
Spor medyası dokusunu bozmuş, medeni kodlardan uzaklaşmışken.
Şampiyonluğun ise bir kıymeti olmaz.
…
Oysa, sporda saha içinde ve dışında başarı, güç, itibar ve para kazanmak için olması gereken; saygılı, ölçülü, adaletli ve dayanışma içerisinde bir sosyal mesafe ve etik zihin.
Fenerbahçe’den akılcı transfer.
Geçen sene, Sivasspor, Ankaragücü maçı için Ankara’ya deplasmana gelen Rıza Çalımbay kurumsal ve kişisel iletişim alanıyla ilgili destek için beni davet etmişti.
Kampa gittiğimde hoca, takımla gruplar halinde maç öncesi toplantılarını bitirmek üzereydi. Yaşananları izlerken yanımdaki futbolcunun golcü Mert Hakan Yandaş olduğu dikkatimi çekti.
…
Güler yüzlüydü. Hatta gülümseyince yüzü bir kez daha aydınlanıyordu.
Konuştuk.
İçi kıpır kıpır, yaşam enerjisi yüksek, neşeyle hayata bakan bu genç futbolcu, heyecanla ve saygılı bir şekilde konuşuyordu.
İzledim. Dinledim.
Karakteristik oyunu ve nefis golleri için tebrik ettim.
Futbolseverler seni nasıl tanısın istersin diye sordum.
“Hırslı” dedi.
…
Tam da Fenerbahçe‘nin ihtiyacı olan bir karakter.
Pozitif bir imaj transferi.
Bir kulübün sporcuya, diğer kulüplere nazaran daha iyi teklif sunması, garanti rakamlar söylemesi, bunları ödeme usulleriyle ilgili taahhütleri ve mesela sağlığıyla ilgili yaklaşımları gibi konular, profesyonel bir futbolcunun transferinde karar vermesini kolaylaştıran önemli kriterler.
Umarım yeni yakımı Fenerbahçe’ye ve Türk futboluna değerli katkıları olur ve biz futbolseverlere güzel golleriyle keyifli maçlar seyrettirir.
Hülya Coşkun
hülya.coskun@tele1.com.tr