Doğrudan sorayım dedim. Yazının başlığı soru cümlesi olunca en azından ilk birkaç cümlenin okunma ihtimali artıyor. Malum koşturmaca içinde o kadar yoğunuz ki bir sayfa yazıyı okuyacak vaktimiz yok. Kitap okumaya zaten ‘boş’ zamanımız yok.
Ancak hepimizin Instagram’da Facebook’ta gönderi paylaşacak ve beğenecek vakti var. Fotoğraf koyuyoruz, başkalarını merak ediyoruz, filtreler kullanıyoruz. Bir nevi sanal-ideal benliğimiz çok hoşumuza gidiyor. Hepimizin. Daha genç daha ince daha mutlu daha güzel görünüyoruz. Kendimizi daha iyi hissediyoruz. İltifatlar alıyoruz. Ah bu narsistik kırılganlığımız. Nasıl da onarılıyor. Bir minik like. Her yaşta her zaman işe yarıyor.
Peki, yaramadığı zamanlar ne olacak? Mesela hiç beğeni alınmayan gönderiler. Ya da tam tersi baktıkça bizim eksikliklerimizi ve asla ulaşamayacaklarımızı gösteren o çok güzel çok zengin ve çok ince figürler. Figürler diyorum zira bir kişilikleri olup olmadığı tartışmalı. Daha ziyade estetik bir kurgu ya da avam bir başarı hikâyesi… Lakin yeni yetmelerin aklını başından alıyor. Afili arabalar incecik vücutlar ve kısa yoldan zengin olma hayalleri. “Ne yani ben bu paraya mı çalışacağım?”, sözlerini ne çok duymaya başladık değil mi? Çünkü sadece memleket değil dünya gençleri sanal bir harikalar diyarında yaşıyor. Hepsi ünlü, hepsi zayıf ve hepsi pahalı arabalara biniyor. Peki, bu sanal hayat gelip de gerçekliğe tosladığında ne oluyor? Mesela artık yemek yiyememe, midesinde besin tutamama, okula gidememe, uyuyamama ve hatta hayatta kalamama. Nerden nereye geldik değil mi? Oysaki masum bir eğlenceydi sosyal medya. Hepimiz kayıp geçmişimize ulaşmıştık. İlkokul arkadaşlarımıza, lise arkadaşlarımıza... Kendi tarihimizi yeniden yazmıştık. Hem de Hollywood vari bir senaryo ile. Hem de hiç acı vermeyen en tatlı tarafından. Oysa tatlı geçmiş var mıdır ki hayatta?
Biz yetişkinler yarı gerçek yarı hayal bu gemiyi yürütürüz de ya gençler? Açmış kanatlarını uçarken hani dedik ya gerçeğe toslayanlar… Biz ruh sağlığı uzmanları, gelişimciler, eğiticimler çok yazdık yazmaya devam edeceğiz. Bu teknoloji şirketlerinin yaptıkları araştırmaları açıklamadıklarını zaten tahmin ediyorduk. Zira doğar doğmaz bir ekranla tanışan bebeklerin gelişimsel seyri artık istatistiklere yansıyor. Hiç uzağa gitmeyin göz kontağından sosyal kısıtlılığa kadar gelişim geriliklerini gözlemlemek için bir gün bir anaokulu bahçesini dikkatle izlemeniz maalesef kâfi. Bu ayrı bir yazının konusu. Gelelim biz instagram çağının ergenlerine. Ve gelelim Facebook’un basına sızan raporuna.
Facebook'un kurum içi raporlarına ulaşan Wall Street Journal gazetesi, Instagram uygulamasının başta ergenlik çağındaki kızlar olmak üzere gençler üzerindeki zararlarının, bu raporlara birden fazla kez yansıdığını ortaya çıkarmış. Saklı gizli sızan veriler bile vahim. Raporlardan birinde intiharı düşünen gençler arasında İngiliz kullanıcıların % 13'ünün, Amerikalı kullanıcıların ise % 6'sının, sorunu Instagram'a bağladığı bilgisi yer almış. Facebook ise üzerine alınmamış ve gençlerin büyük çoğunluğunun olumsuz etkilenmediğine karar vermiş(!) Raporda esas kötü olan kısmın Instagram’ın “Keşfet” kısmı olduğu yazılmış. En popüler yüzlerce gönderiye ulaşılan bu kısmın özellikle ‘bağımlılık’ yapıcı etkisi olduğu ifade edilmiş. En popüler olan en bağımlılık yapıcı! Manidar ve tedirgin edici.
Ne yazık ki gençler arasında yayılan hastalıklar ve ruhsal bozukluklar artmakta. En başta bağımlılık (oyun ya da teknoloji bağımlılığı fark etmez) ciddi bir beyin hastalığıdır. Ve tedavisi hiç kolay değildir. Beden Algı Bozukluğu ve yeme bozuklukları da yaygınlık göstermektedir. Ki Anoreksiya Nervoza hayati tehlike oluşturan çok ciddi bir yeme bozukluğudur. Ailelerin bu konuda dikkatli olması gerçekten çok önemlidir. Neden mi; çünkü sırada bir başka eğlenceli uygulama daha varmış. Facebook 13 yaş ve altı çocuklar için bir Instagram aplikasyonu geliştirdiğini açıklanmış. İnanılmaz ama gerçek. Şimdi fazla söze gerek yok. Maalesef sosyal medyanın gençler için riskleri tatlı bir Hollywood senaryosunun kahramanı olma arzusunun önüne geçti. Hatta bu öyle bir yol ayrı mı ki; ben aslında var mıyım yok muyum? Yani mavi hap mı kırmızı hap mı?