Yine en derin ve en sevdiğimiz yerimizden vurulduk. En derin çünkü hepimizin ‘yarası derin’ en sevdiğimiz çünkü ‘en masum sandığımız’ yerimiz. Bir kez daha çocuk(-luğumuz) tarafından vurulduk.
-Bir çöp evden- çıkartılan -bir çocuk- bir hayata- asla sahip olamamıştı. Bir olamamıştı yani. Çünkü aslında yoktu. Tıpkı unutulan bir eşya gibi. Hor görülen bir hatıranın kilere kitlenmesi gibi. Ki ne yazsam çocuğa yapılan sistematik eziyeti anlatmakta hafif kalır. Ancak şiddetin magazini her zaman gerçeği gölgeler. Bizim derdimiz gerçekle. Gerçek olamayan bir çocuğun aşırı gerçek öyküsüyle.
Bir bedeni olan nefes alan yaşam fonksiyonları yerinde ama aslında var ol-a-mayan bu küçük insanın sorumluluğu aslında kime ait? Milyon kere yazıldığı halde çocuğun adı soyadı, adresi ve ne yazık ki fotoğrafları yani tüm mahrem bilgileri ortalığa saçılmış durumda. Sokak ortasında kalp krizi geçiren hastaya yardım etmek için doktor kesilen sade vatandaş gibi her kafadan bir ses çıkıyor. Oysa asıl konuşması gerekenler ortada yok. Bu çocuğun okul zamanı gelmiş. Bir Allah’ın kulu arayıp sormuyor mu bu çocuk neden okula gönderilmiyor diye? Belli ki bu teyzede ve annede yolunda gitmeyen bir şeyler var. Dahası haberlerde sosyal hizmetler korumasında olduğu yazılan 16 yaşında bir ergenin bilgisi (teyzenin kızı) var. Bu ergenin koruma altına alınması için sağlam bir sebep olduğu aşikar. Fakat bir türlü kimsenin aklına gelmiyor ‘unutulan çocuk’. Neresinden baksanız akıl almaz bir olay. Milyonlarca soru işareti.
Bu ülkede bu evlat gibi üzerine kapı kilitlenen acaba daha kaç çocuk var? Okul zamanı gelip de okula kaydolmayan kaç çocuk var? Nüfusa kayıtlı olmayan çocuklar var mı hala? Besbelli psikiyatrik takipte olması gereken ama elini kolunu sallayıp ortada dolaşan evde eşine çocuğuna işkence yapan kaç sözüm ona anne baba var? Öğretmenler özellikle sınıf öğretmenleri öğrencilerinin hayatlarından haberdar mı? Okulların psikolojik danışman-rehber öğretmenleri? Bu çocukların hiç olmazsa okula devam durumları (ki belli bölgelerde ne kadar sıkıntı olduğu biliniyor) titizlikle takip ediliyor mu? Ben denetimden bahsetmiyorum. Vicdandan bahsediyorum. Zira kılıf uydurma aleminde yaşıyoruz. Bir tek vicdanınıza kılıf uyduramazsınız. Çünkü gerçek sizi tahta kurdu gibi kemirdikçe kemirir.
Şimdi bizlere soruyorsunuz bu çocuk düzelir mi? Hayatına kaldığı yerden devam edebilir mi? Çocuk düzelir de hayatına kaldığı yerden devam da eder. Zira bir çocuğun iyileşme kapasitesi bir yetişkinin iyileşme kapasitesinin çok çok üstündedir. Çocuk büyür, gelişir, dönüşür… Lakin çocuk çevreden bağımsız değildir. Çevre dediğimiz anne baba akraba okul vb. Peki bunlar yoksa. (Hatta yoklukları daha hayırlıysa) o zaman o sorumluluk bu çocuğu hiç görmemiş olan sizde bende ve diğerlerinde. Yani laf olsun diye yazmıyorum. Bu çocuğun iyileşmesini iyi olmasını istiyorsak biz de çaba harcamak zorundayız. Canın büyüğü küçüğü olmaz ama çocuk sesinden rahatsız olup hayvansever olmak mesela. Bana pek tutarsız gelir oldum olası. Keşke hep ses çıkarsa çocuklar. Ses çıkarsa da haberimiz olsa.
Aristoteles çocukluk dönemini ‘insan yaşamının en felaket zaman dilimi’ olarak tanımlar. En tehlikeli, en zor, en hastalıklı, kazaların çok olduğu bir geçiş dönemidir. Aristoteles’e göre çocuk baya şuursuz yardıma muhtaç, mutsuz bir yaşamın vücut bulmuş halidir. Ne kadar korkunç bir bakış açısı değil mi? Neredeyse çocuk olma hali bir suç. Çocuk da potansiyel suçlu. Bilir misiniz 1. Dünya Savaşı sonrası yetim kalan ergenler baya baya Avrupa’nın başına bela olmuş. Hatta çocuk mahkemeleri böyle kurulmuş. Annesiz babasız yoksul çocuklar yetimliğin acısını düzen bozarak çıkarmışlar. O çocuklar da savaşın çöplüğünden çıkma mücadelesi vermişler. Devlet de mahkeme kurmuş. Onları cezalandırmak için. Çöplük çocuk devlet üçgeni. Değişen pek bir şey var mı bilemiyorum. Devlet çöplükteki çocukların peşine düşmeli. En asli görevini yerine getirmeli yaşama ve yaşatma. Çocuk Hakları insan haklarının temelidir. Adalete inancı sarsılmış bir çocuğun öfkesini tahmin bile edemezsiniz. Çünkü adalet olsa annesi olurdu babası olurdu evi olurdu. Oysa hiçbiri yok. Demem o ki dünyayı yakarsa garipler yakar. Çöplüklere dikkat edin…