14 Mayıs seçimleri öncesinde Millet İttifakı ile ilgili yaşanan tartışmaların tümünde başta İYİ Parti olmak üzere İttifak içindeki sağ partilere güvenilmemesi gerektiğini ısrarla söylemiş ve yazmıştım.
İYİ Parti lideri Akşener’in seçim öncesinde, sonrasında ve yerel seçim sürecinde CHP’ye yönelik tutum ve davranışları benim haklı olduğumu kanıtladı. Nitekim İttifak ruhuna aykırı davranan ve CHP adaylarının kazanmasını engellemek için ‘aparat olma’ görevini yerine getiren İYİ Parti’ye gereken tepkiyi seçmenler gösterdi. Bir tek Nevşehir’de kazanan ( ben şaşırdım) partinin Türkiye genelinde oy oranı % 3.6 oldu ve ben %3’ü geçmez diye bekliyordum. Meral Akşener Kurultay’da ne yapar bilinmez ama İYİ Parti süreç içinde parçalanarak AKP, MHP ve ZAFER partileri tarafından paylaşılır.
Gelelim Millet İttifakı’nın diğer sağ partilerine..
DEVA, Gelecek, Saadet ve Demokrat Parti.
31 Mart seçimlerinde DEVA %0.3, Gelecek % 0.7, Saadet %0.98 ve DP % 0.2 oranında oy aldılar. Dört partinin toplam oyu %1.69 yani iki bile değil. Oysa Kemal Kılıçdaroğlu 14 Mayıs seçimlerinde bu dört partinin adaylarına CHP listelerinde yer vermiş ve 38’nin TBMM’e girmesini sağlamıştı.
Gelelim sol cepheye…
Muhalif hatta solcu geçinen bazı bağımsız ve TKP adaylarının aldığı oylar çoğu yerde CHP’li adayların önünü kesemedi ama Hatay’ın kaybedilmesinde büyük rol oynadı. CHP adayı Lütfü Savaş’ın 3500 civarında oyla kaybettiği Hatay’da TİP 15.691, TKH 2716, EMEP 1590, DSP 619 ve VATAN Partisi adayı 472 oy aldı. Özetle yalnızca TİP’ın yaşattığı kargaşa olmasaydı Lütfü Savaş kesinlikle kazanacaktı. İşte bu bedenle her yazımda ve televizyon programımda ‘kazanma olasılığı olmayan adaylara oy vermeyin’ diyordum. Lütfü Savaş’la ilgili yaşanan tartışma ve TİP’in bu tartışmayı fırsata çevirme çabası hem kendisi hem de Hatay’da yaşayan tüm muhalifler için hüsranla sonuçlanmıştır.
Bir çok nedenden dolayı önemli olan Hatay’ın AKP’ye kaptırılmasının hesabını kim kime verecek?
Gelelim CHP’ye.
CHP kendi içinde ve toplumla ilişkilerinde olağanüstü bir hata yapmaz ve kazanılan belediyelerde ‘örnek parti’ olduğunu kanıtlarsa tek başına, yani sağ partilerle ittifaksız yerel seçimlerde aldığı %37.8 olan oy oranını ilk genel seçimlerde %45’lere çıkarabilir ve iktidar olur. Bunun da ikinci koşulu yeni türden söylem, tutum ve davranışlar geliştirmeli ve toplumun tüm kesimlerine gerçek bir cumhuriyetçi, laik, sosyal demokrat, demokrasi ve özgürlükten yana ve en önemlisi tüm kadrolarıyla birlikte tertemiz olduğunu kanıtlamasıdır.
Kazanılan belediyeler bunun için çok önemlidir.
22 yıllık iç ve dış politikalarıyla ülkeyi perişan eden Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP’nin topluma verebileceği hiçbir şey kalmamıştır ama kolay kolay da bırakıp gitmeyecek ve iktidarını CHP’ye teslim etmeyecektir.
Neyi nasıl yapar şimdilik bilinmez ama Siyasal İslamcı-sağ siyasette oyun bitmez!