Bu bir kitap adı. Ve elbette bu zamanlarda hatırlanması tesadüf değil. Zira ergenlik bir yetimler ittifakıdır. Annesi, babası, sevgilisi ve en kötüsü de ülkesi tarafından terk edilmiş yetimlerin öyküsünü anlatır. İnanma ve aldanma kapasitemize paralel sürer ergenliğimiz. Kimi daimi ergendir, kimi canı yanana kadar ergen… Kimisiyse doğuştan yetişkindir. Onlar hiç aldanmazlar sadece aldatırlar... Kendini adayan bir avuç tutsak yıldızın masumiyetine yazıldı bu yazı…
Bir avuç yıldız… Suriyeli yazar Rafik Schami’nin 14 yaşındaki bir ergenin günlüğünü yazdığı romanı. Şam sokaklarında hayali gazeteci olmak olan bir gencin pek tabii ki yürek burkan öyküsü. Babası fırıncı olmasını istiyor ama onun hayali cebinde keskin kurşun kalemiyle gezen bir gazeteci olmak. Ve soruyor, bir fırının bir hapishaneden ne farkı var ki? Ustası cevap veriyor, oğlum biz cennete gideceğiz çünkü Tanrı bize cehennemi bu dünyada yaşatıyor. Ekmekler ellerini yakıyor, kızarmış yanık elleriyle sabaha kadar kurşun kalemini tutuyor; yazabildiği kadar yazıyor. Ortadoğu işte. Komşuları onunla dalga geçiyor. O yazmaya devam ediyor; tek okuru olan sevgilisine okuyor:
“Ne olacağına bir türlü karar veremeyen bir ağaç üzerine şiir yazdım bugün. Ağaç bazen aya, bazen kırlangıca benzeyen garip yapraklar veriyormuş; çünkü gördüğü her şeyden büyük bir heyecan duyup etkileniyormuş. Komşuları ise onun bu haline gülüp dalga geçiyorlarmış.”
Kara El Çetesi
Sokaklar karışmaya başlayınca iş başa düşer ve Mahmud, Yusuf ile beraber adaleti sağlayacak bir çete kurarlar. Nadya’nın ajan babasına ve hileli satış yapan mahalle bakkallarına karşı uyarı mektupları yazmaya başlarlar. Lakin Nadya’ya aşıktır. Keşke babası da başka biri olaydı, der içlenir. Sevdasını kalbine gömer. Zira adalet aşktan önce gelmelidir. Yoksa aşk değildir.
“Camiler mermerden yapılıyor oysa bizim evler dökülüyor ve tavandan kafamıza toprak parçaları düşüyor. Güneş cami avlularında oynaşırken insanlar nemli, karanlık deliklerinde nefes alamıyorlar…” dedi Mahmud. Amcası bundan sebep bir yıldır camiye gitmiyormuş. Kahramanımız Hristiyan. Çete ekibi hem fikir. Adaletin olmadığı yerde nasıl aşkın önemi yoksa dinin de önemi yok.
Çorap Gazetesi
Kara El Çetesi dağılır. Hayaller suya düşer. Baskıcı rejim, yoksul halkı iyice bezdirirken artık yoksulluğa dayanamayan baba hastalanır ve oğlunu okuldan alır. Çetenin son icraatı fırıncı babaya ‘zeki oğlunuzu lütfen okuldan almayınız” içerikli kibar bir uyarı mesajı göndermek de olsa Şam’ın gençleri artık gerçeğinin farkındadır. Neden mi? “Yoksulluk düşlerimizi daha başındayken boğar…”
Direnmekten başka çaresi olmadığını anlayan “bir avuç yıldız” ın okulu artık kederli coğrafyanın bilgeleridir. Bolca kavga da etseler birbirlerine güvenmekten başka çareleri olmadığını okuma yazma bilmediği için kahrolan Salim Amcaları bir bir anlatır:
"Üç yüz kez de hayal kırıklığına uğrasan yeni arkadaşlar aramaya devam et ve şüpheci olma!" Nargilesinden bir nefes çekti ve konuşmaya devam etti: "Biliyor musun dostum, dostluğu keşfedenler bu dünyanın güçsüzleri olmuştur. Güçlülerin buna ihtiyacı yok. Onların kendi gücü var. Kendine arkadaşlar ara ve merceği de bir kenara bırak. Çünkü hayatının en büyük hatasını yapmış olursun ve sen yalnız kalırsın."
İllegal Çorap Gazetesi adıyla müsemma… Aynı ekip tarafından çorapların içine saklanarak dağıtılır. Kahramanımızın hayali gerçek olmuştur. Adaletsizliğe karşı süper silahı ince uçlu kurşun kalemiyle orduya, polise, heybetli diktaya meydan okumaktadır. Etrafı yine ona güler. Hatta acır başına bir şey gelecek diye. “Deli” derler ona. O susmaz. Bilir ki: “Haksızlığı her kim unutursa, başına bir yenisi gelir…”
Kahramanımızın adı yoktur. Özellikle konmamıştır. Bir avuç yıldızdan biri olarak sürgünden memleketine seslenir: “Onlar kalbimi yerinden de sökseler, benden geriye kalanlarla seveceğim seni…”
Biz biliyoruz ki bizim bir avuç yıldızımız ışıldayacak… Bu yetimler ittifakında umut disiplini bakidir. Başka da çaremiz yoktur.
“Çünkü evlat; ölüm her saat bize şöyle der: Yaşa ! Yaşa! Yaşa!...”
Kaynak: Bir Avuç Yıldız /Rafik Schami