“Bir aptal yaptıklarından sorumlu olur mu?”

2004 yılında Harbiye Açıkhava’da konser veren Joan Baez, dönemin ABD başkanı J.W.Bush hakkında “idiot” kelimesini kullanmıştı. Hepimiz şaşırıp dona kalmış ve heyecanla alkış tutmuştuk. Oysa bu bir hakaret değildi. Joan sadece bir tespitte bulunmuştu. Zira kendisi bireyin zeka yetersizliğine vurgu yapan “idiot” ifadesinin hakaret olarak kullanılmasının ne büyük bir kabalık olduğunu bilmeyecek durumda değildi.

Ve Joan annemiz devam etti: "Bush'a kızıyor olabilirsiniz. Kızmayın. O bir idiot. Etrafındakiler onu yönlendiriyorlar, o da onların dediklerini yapıyor… Bir idiot yaptıklarından sorumlu olur mu?.." Bizim gazeteler yazdı: “Bush bir aptal…” Bundan 20 yıl önceki bir anının bana çağrıştırdığı çocuksu hüzün. Çocuksu diyorum aslında o gece hepimiz Joan Baez’le beraber bir kabahat işledik. Zalimin kapı zilini çaldık ve kaçtık. Hatta daha büyük kabahat işledik: Aptala aptal dedik! Ve sonra annemizin kanatları altında şarkılarımızı söyledik.

Ve 20 yıl sonra kesinlikle daha az ‘aptal’ bir dünyaya uyanacağımıza emindik. Çünkü hiç kimse savaş, yıkım, yersiz yurtsuz insan görmek istemezdi değil mi? Akıl ‘aptalları’ bir daha seçmemeyi gerektirirdi. Annemiz şarkısını sürdürdü: “… Şikayeti kes artık" dedi çiftçi, "Kim sana bir buzağı ol dedi? Neden uçmak için kanatların yok şöyle hür ve gururlu bu kırlangıç gibi?” Öyle ya bu sefer kabahat, bıçağa boynunu uzatmaktan başka çaresi olmayan minik buzağınındı. Neden kırlangıç olamamıştı ki… Aptalların bıçağına boyun eğmişti…

Altın saçlı Aşil’in koynundaki resim

20 yıl sonra Maçka Parkı’nda Çınar’a o şarkıyı söylerken (ki kendisinin pek ilgisini çekmedi) “ineğe şarkı yapmışlar” dedi; parka koştu. Dilinden anlamadığı ama altın saçlarına bayıldığı oyun arkadaşıyla bir iletişim tutturdular. Sohbet ilerledi. Sıra bana geldi. Troyalı Aşil gibi parlayan oğlanın elinde bir resim. Bizim oğlan benden tercüme istiyor ama nafile. Gülümseyen genç bir adamın ailesiyle çekilmiş fotoğrafı, şimdi bambaşka bir ülkenin parkında, resimdeki altın saçlı oğlan tarafından bana gösteriliyor. Çınar sıkıştırıyor, ne diyor diye… Nasıl anlatayım, derken Aşil’in dünya güzeli annesi geldi. Çınar hayran hayran bakıyor. Evet Ukrayna’dan gelmişler. Eşi izin olmadığı için Ukrayna’dan çıkamıyormuş. Yani savaşın ortasında kalmış. Oğlan babasını çok özlüyormuş. Artık görüntülü konuşmak da istemiyormuş. Bana nedenini sordu. Anlatmaya çalıştım dilim döndüğünce. Oysa çocuklar garip bir şekilde kendilerini her şeye hazırlarlar. Tıpkı bir güvercin hassaslığıdır onlarınki. Bu dünyanın en güçlü ve en dayanıklı canlıları bu küçük insanlardır. Altın saçlı Aşil, babasının fotoğrafını fanilasının içine soktu ve yeniden oyuna daldı.

“Onları sevmiyorum… Arkadaşımın babası işsiz kaldı”

Almanya’da oylarını ikiye katlayan faşist partinin ‘başarısını’ konuşuyoruz. “Biz de çok şaşkınız …” diyor arkadaşım. Biz istenmeyen yabancı olarak hep Ortadoğulular’ı yani kendimizi bildik. Oğlan bugün okuldan geldi, “Ben Ukraynalılar’ı sevmiyorum. Arkadaşımın babasının işini almış onlar…” dedi. Gözlerim doldu, diye devam etti…

Faşizm kötülüğü sıradanlaştıran en büyük insanlık suçudur. Ve daima paravan bir mağduriyete dayandırılır. Tıpkı Nazi Almanyası’nda olduğu… Tıpkı ABD’nin kuruluşunda Kızılderili topraklarına ‘“Kaçınılmaz Kader” (Manifest Destiny) inancıyla el koymaları gibi…

 O vakit insanı insana kırdırtan o katıksız nefret her fırsatta sahneyi dolduracaksa “aptalın ve aptalların” hiç mi suçu yok? Evet biz bundan 20 yıl Joan Baez’le büyük bir kabahat işledik: Aptala aptal dedik!

Çınar’ın sesi… Teyze kuş olamayan yavru ineğin şarkısını söylesene bana…

“…buzağılar kolayca bağlanır ve kesilir

asla bilmezler nedenini.

ama özgürlüğe değer verenler,

uçmayı öğrendiler şu kırlangıç gibi!”(*)

Kaynak : (*) Musevi halk şarkısı

  (*) Joan Baez/ Donna Donna