Hepimiz katili tanıyoruz. Koca şehrin en işlek ormanında bir çukurun en dibinde günlerce yatan bedeni de tanıyoruz. Mesela iş görüşmelerinden, yüksek lisans mülakatlarından, sokak röportajlarından ve hatta doğum günü hediyesi olarak arkadaşları tarafından psikolog seansı satın alınan bu genç insanları tanıyoruz…
Mesela kırmadan nasıl ret cevabı vereceğinizi düşündüğünüz bir genç oturuyor karşınızda. O da biliyor, işi bu değil. Bi şey mühendisi mesela. Ya mesleğini sevmedi ya da o alanda iş bulamadı. Kuvvetle muhtemel önerilen para çok ama çok düşüktü. Çünkü dönem böyle bir dönem. Aleni bir itham var ya hani bu devirde para kazanamayan ‘enayi’dir. Enayiler okur meslek sahibi olur, deli gibi sınavlara çalışır, akademik kariyer yapar, belli bir maaş için… ‘Her şeyin para olmadığına’ inandığı için mesleklerine aşk duyarlar. Sonra ‘kısa yolcular’ gelir oturur karşınıza. Siz davet ettiğiniz için değil. Kader sizi iki tekli koltukta karşı karşıya getirir. Sözüm ona bir ‘işten’, bir ‘insanın’ sırtından çok daha pratik az emek gerektiren bir şeyden nasıl para kazandığını kasıla kasıla anlatır. Dinlersiniz bunları. Tek amaç şu cümleye gelmektir: “Sizin için ne yapabilirim?” Bay/Bayan aşırı başarılı aşırı zengin aşırı karizmatik aşırı detokslu insan sureti… Ve katil şehrin insanı budur işte. Katilin ta kendisi bir insan değildir. Belki bir şehirdir. ‘Bir insan suretidir’… Zira insanlık çoktan kaybedilmiş bir bahistir. Katil suret daima kazanır. O kadar çok kazanır ki bu sefer kazanmaktan aklını yitirir.
Şehrin insanı, şehrin insanı kaypak ilgilerin insanı, zarif ihanetlerin…
Bu bir ölüm kalım mücadelesi. Büyük şehir cinayetlerinin sırlarla dolu sokakları var sırlarla dolu ofisleri, özgeçmişleri, posta kutuları… Dedik ya herkes gördü cinayeti. Geçici hevesi, zarif ihaneti… Ve kurbanın eline bir silah tutuşturuldu. Zaten bir yerinin olmadığına inandırıldığı bu dünyada onu tutacak hiçbir şey yoktu. Ve haliyle başka dünyaları aramaya koyuldu. Belki de vardı, nereden biliyordunuz? Hangi dünya bu dünyadan daha zalim daha korkunç olabilirdi ki? Zaten artık paralel evrenler vardı ve hatta uzaylılar bekleniyordu. Yalan mı beklenmiyor mu? Artık biz bu evrende yalnız değiliz. Yoksa siz yalnız mısınız? Ve ne boktan bir şeydir değil mi yalnızlık? İlla olmamak lazımdır. Ha yalnızsın ha cüzamlı. Oysa insan canlısını geliştiren iki temel hayatta kalma yetisinden biri yalnız kalma kapasitesi diğeriyse engellenme eşiğini yükseltme yani arzuyla başa çıkabilme becerisidir. Ormana yolu düşen bu kız ‘yalnız’ kendini dinlemek için kendi yolunda düşünebilmek için sade ve sadece bunun için evden çıkmış olmaz mı? Meğer ne kadar da şehre yabancıymış Ece…
Şehrin insanı, şehrin insanı bozuk paraların insanı, sivicelerin…
Bu büyük şehir cinayetinde anladığımız o ki, katilin hiç suçu yok. Koca şehirde ayakta kalmaya çalışan bir genç çiftten geriye kalan lince ve kötü kocalık suçlamalarına mazur kalan genç bir adam; olan biteni hala anlamaya çalışan evladına düşkün klasik bir aile ve neredeyse Ece’nin akıl sağlığına ilişkin ‘uzman’ görüşleri… Bir mobbing şüphesi, zevzek cadılık safsatası kadar araştırılmayı hak etmiyor mu yahu? Ece’nin durumunda olan iş yaşamında düzen kuramadığı için hayatı kabusa dönen o kadar çok genç insan var ki, çığlık atmasın da ne yapsınlar… Aileler çocuklarını okutuyor ve ayaklarının üzerinde durmasını bekliyor. Gelin bir görün üniversite son sınıfta okuyan çocukların hallerini…
Cadı mı arıyorsunuz, ekranlara bakın! Kara cahillerin hadsizliğini, çaresiz insanların bir umut bunlara dayanabilmek için verdiği mücadeleyi… Cadı mı arıyorsunuz, yeni mezun diye yaşı geçkin diye çaresiz diye ucuza eleman kapattığı için sevinen işverene gidin! Cadı mı arıyorsunuz, umut tacirlerine bakın; insanlık onurunu kıran uygulamaları iş tanımı diye insanlara dayatanlara bakın…
Son soru; terapi nedir ne değildir?
Binlerce terapi yöntemi türemiş olabilir. Ve fakat hiçbir yöntemin kaynağı can sıkıntısı ya da paşa gönlümüz olmaz. ‘Bilimsel ve kanıta dayalı’ lafı İsviçreli bilim adamlarının diş macunu reklam sloganı değildir. Seçmek, bilmek ve araştırmak zorundasınız. Heyhat lütfen! Kendiniz için, çocuğunuz için… Psikoterapi iyileştirir. Çünkü beynimizde yeni bağlantılar kurulmasını sağlar. Ve böylece işlevselliğinizi, sevebilme ve üretebilme kapasitenizi geri kazandırır. Geçici değildir kalıcıdır… Bir sonraki yazı konumuz bu olsun o zaman. Terapi nedir ne değildir! Ve lütfen … Bize ne başkasının ölümünden demeyin… Demeyiniz…
…çünkü başka insanların ölümü
en gizli mesleğidir hepimizin
başka ölümler çeker bizi
ve bazen başkaları
ölümü çeker bizim için.
Şiir: İsmet Özel /Üç Frenk Havası