Türkiye’de Çok Partili Rejim’in trajedisi, Cumhuriyeti kuran Devrimcilerden iktidarı devralan Demokrat Parti’nin, kendisini iktidara getiren bu rejimi tahrip etmesinden kaynaklanır:
Menderes din üzerinden halkın duygularını okşayarak, yani Demagoji yaparak zaten toprak ağalığı ile birlikte yaşayan ve güçlerini sürdüren tarikatları yeniden siyaset sahnesine çıkarmıştır.
Ayrıca demokrasiyi sadece sandığın, Milli Egemenlik temsilciliğini de sadece iktidarın tekeline alarak Demokratik Rejim’in asıl önkoşulları olan Temel Hak ve Özgürlükleri ve elbette bu özgürlüklerin başında gelen ifade, muhalefet ve basın özgürlüklerini yok etmiştir.
Ne yazık ki Demokrat Parti’nin dine dayalı bu Demagojisi ve Temel Hakları yok sayarak yozlaştırması, kendisinden sonra gelen sağ iktidarların da geleneksel siyasetleri haline gelmiş ve sonunda başımıza bugünkü kâbusu getirmiştir.
***
6’lı masada, CHP dışındaki partilerin genel çizgileri de tarihsel olarak Demokrat Parti’nin bu saptırmalarına dayanmaktadır.
Bu beş partinin önde geleni ve seçmen desteği açısından da ötekilerin çok üstünde olanı İYİ Parti’dir.
Aslında İYİ Parti de geleneksel olarak ırkçı otoriter siyasetten gelenlerin kurduğu bir partidir.
Ama lideri Meral Akşener’in eylem ve söylemleri, Parti’nin bu çizgiyi terk ettiği ve özgürlükçü, Atatürkçü Demokratik Milliyetçilik ideolojisini benimsediğini göstermektedir.
Yine de Demokratik Rejim’e inanan seçmenin aklına:
“Acaba iktidara geldiğinde de İYİ Parti bu Demokratik çizgisini koruyabilecek midir” sorusu gelmektedir.
***
Sağdaki siyasal partilerin, muhalefetteyken yaptıkları demokrasi vaatlerini, iktidara gelince çöpe attıkları, Türkiye’nin siyasal tarihinin öğrettiği acı gerçeklerden biridir.
Acaba dinin siyasette kullanılması geleneğinden gelen Saadet Partisi, iktidar gücüne ortak olunca, Demokratik Rejim karşıt olan şeriatçı hayalleri yine devreye sokacak mıdır?
Acaba Demokratik Rejim sayesinde iktidara geldiği halde, Demokratik Reijim’i tahrip eden Demokrat Parti ile adı bile aynı olan parti, iktidara ortak olduğunda, kendisini tarihte yapılan aynı hataları yapmaktan koruyabilecek midir?
Ya bu siyasal kâbusu başımıza getirenlerin lider kadrosu tarafından kurulan öteki iki küçük parti?
Biri bu iktidarın Başbakanı, öteki bu iktidarın mali ve ekonomik politikalarından sorumlu olan Bakanı tarafından kurulan partiler iktidara gelince demokrasiden sapmayacaklar mıdır?
***
Tamam, sağ gelenekten gelen bütün bu partiler mevcut sağcı iktidarın otoriter “Şahsım Devleti” rejiminden şikâyetçiler...
Ama CHP ile aynı çatı altında Demokratik Rejimi savunan “Millet İttifakı”nı kurmuş olmaları onların gerçekten Demokrasiye olan inançlarından mı gelmektedir...
Yoksa sadece eski liderlerinin kendilerini dışlamasından mı kaynaklanmaktadır?
Kimse bu soruları sorduğum için kusura bakmasın:
Önümde, muhalif partilerin genel başkanlarıyken AKP’ye ve Erdoğan’a inanılmaz sert eleştiriler yöneltmiş olan Numan Kurtulmuş ve Süleyman Soylu örnekleri var!
***
Bu yazının yazılma nedeni, 6’lı masa bileşenlerinin, seçim kazanıldıktan sonra dağıtılacak makamlar üzerinde şimdiden pazarlıklar yaptıklarına ilişkin medyaya yansımış olan haberlerdir.
6’lı masanın gücü sağ partilerin CHP’ye destek vermelerinden değil, Demokratik Rejim’i desteklemeye başlamış olmalarından kaynaklanmaktadır.
Bu partilerin liderleri, sahip oldukları gücü abartarak, hak etmedikleri makamları talep etmeye başlarlarsa, bu onların muhalefette demokrat, iktidarda otoriter olma eğilimlerini devam ettirdiklerinin kanıtı olacak ve 6’lı masayı dağıtacaktır.
O zaman da bu küçük sağ partilerin hepsi acı gerçeklerin yalnızlığına mahkûm olacaklardır.