Sahiden mi? Binde 9’a büyüme denir tabii ki, tırışkadan büyüme! Acaba binde 46 olan yıllık nüfus büyüme oranını eşdeyişle darasını düşünce ne kalıyor? Küçülme elbette, kimi elini korkak tutan yandaşların diliyle eksi büyüme. Peki ya kişi başına gelir? O da kişi başına 9.127 dolara düşmüş.
Zaten bir grup uyduruktan iyimserler (optimists) dışındaki gerçekçiler (realists) inanmıyor, kötümserleri (pesimists) bir yana bıraksak bile! 3 Mart 2019’da 5,37 olan dolar kuru 2 Mart 2020’de olmuş 6,17. Türkiye’nin ülke kredi gecikme sigorta risk primi 2018’de 159’larda iken bulmuş 382’yi.
Milli ekonomide milli geliri ölçme konusunda kullanılan, Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH), nedense (ya da bizim çok iyi bildiğimiz nedenle!) uzunca süredir yayınlanmayan Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) gibi kavramlar ve ölçümlerin toplumun refahındaki değişmeyi göstermeyeceği artık biliniyor ve sağır sultan bile duydu!
GSYH kavramına (kilitlenerek) kapılmanın çeşitli sakıncaları ortaya çıkmış durumda. Bunlardan biri ulusal gelir kavramının sınırlılıkları göz ardı edilerek daha geniş bir alanda kullanılmaya çalışılıyor. Haydi diyelim değişken seçimini hatalı yaptık!
Bir başka mahzur ise, geçim bilim alanındaki çalışmaların genelde bu kavramla ilişkilendirilebilir alanlarda yoğunlaşması.Bu konuda değişken seçimi hatası mazeretine de sığınamayız.
Peki ya herkesin ve dahi hükümetlerin iktisadi başarı göstergesi olarak GSYH artışını kabul etmesine ne demeli?
2019’da kişi başına ortalama gelir de düşmüş 9.127 dolara ve daha 2013’de 12.480 dolarmış gerçi ama; kişi başına GSYH’si yüksek olan ülkeyi de, ülkesinin GSYH’sini arttıran hükümeti de başarılı bulabilir miyiz? Peki ya hükümet GSYH’yi arttırmak adına gayri insani ve doğal dengeyi bozucu kararlar alıyorsa ne demeli? Kapitalizme uyar! Popüler takıntı deyimle, sıkıntı yok!
Bir de bu kişi başına ortalama gelir olan 9.127 doları nasıl bölüştüğümüz var. O da gelir dağılımının eşitsizliği olarak içler acısı. Örnekse işçilerimizin OECD ülkelerinin ortalamasının üstünde süre çalışıp altında ücret alıyorlarsa mesela?
Çevresel maliyetleri hesaplayıp, ulusal gelirden düşme meselesini de ülke olarak hala çözebilmiş değiliz. Gerçeği göremiyoruz!
Türkiye’nin bir entegre bilançosu (ekonomik-sosyal-çevresel varlıklar ve yükümlülükler), entegre kar-zarar tablosu (ekonomik, sosyal ve çevresel gelirler ve giderler)düzenlemek kime düşer usta? TÜİK’e mi? Bunları yapmak ne yana düşer usta? Sağ yanımda yarem var, sol yana dönder beni be usta!
Not: GSYH toplumun mutluluğunu hele hiç ölçmez! O ayrıca bir sorun ve onun için Gayri Safi Millî Mutluluk (GSMM) endeksi kullanılmalı. Onu daha önce bu köşede yazmıştık. Meraklısı okumak isterse bkz.: https://www.abcgazetesi.com/yazar/2018de-mutlulugun-yolu-kisi-basi-gsmh-degil-kisi-basi-gsmm-8235yy/haber-8235