Türkiye, 70 yıllık NATO’cu-gerici karşı devrim sürecinin sonunda İslamcı harekete teslim edildi. Siyasal İslamcı hareket ikili bir yapıyla, AKP ve Cemaat ortaklığıyla 2003’de iktidara geldi. AKP legal siyasal partiydi ve kendisini “muhafazakar demokrat” olarak tanımlayarak merkez sağ seçmenin de oylarını aldı. Gülen Cemaati ise illegal bir yapılanma olarak iktidarın gizli ama en operasyonel kanadıydı. İşte iktidarı paylaşan İslamcı hareketin iki kanadından biri,15 Temmuz da dinci bir darbe girişiminde bulunarak devlete tek başına el koymaya kalkıştı. Yıkılan Cumhuriyet’ten geriye kalanları kimin sahipleneceği ve ele geçirilen devleti kimin yönetici konusunda ortaklar arasında ihtilaf çıkmıştı. Özetle ganimetin paylaşımı konusunda anlaşamamışlardı. İlk hamle Cemaatten geldi. Cemaat, PKK ile Oslo’da yapılan gizli görüşmeler nedeniyle MİT Müsteşarı Hakan Fidan üzerinden AKP lideri ve dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan’ı vurmaya kalkıştı. Bu hamleyi savuşturan Erdoğan yönetimi, Cemaatin eğitim alanındaki yapılanmasını tasfiye ederek, yaşam damarlarından birini kesmeye kalktı. Cemaatin buna yanıtı 17-25 Aralık 2013’de yapılan yolsuzluk operasyonuyla geldi. Cemaat, Adliye ve Emniyet yapılanmasına dayalı olarak ve doğrudan Erdoğan’ı hedefleyen, sınırlı ama sert bir darbe girişiminde bulunmuştu. Amaç Erdoğan’sız bir AKP yaratmaktı. Böylece ele geçirdiği parti yönetimi üzerinden iktidara da el koyacaktı. Ancak, Erdoğan-AKP Hükümeti bu girişimi de bastırdı. Gel gelelim ahlaki bakımdan bu kavgayı fena halde kaybetti. Çünkü ortada gerçek yolsuzluk dosyaları ve yüz kızartıcı bir rüşvet çarkı vardı. * * * Türkiye bir darbe iklimine girmişti. Çünkü, 7 Haziran 2015 seçimlerini kaybeden AKP, iktidarı bırakmamış, ülke bir terör sarmalına sokulmuş ve 1 Kasım 2015’te iktidara yeniden el koymuştu. Yani, AKP yönetimi demokratik yollardan iktidarı bırakmayacağına ilişkin güçlü bir izlenim yaratmıştı. Böylece demokratik olmayan yolların meşruiyeti de hiç olmadığı kadar artmıştı. AKP yönetimi açısından 17-25 Aralık bir dönüm noktası oldu. Erdoğan yönetimi, Cemaatin Adliye ve Polis yapılanmasına ağır darbeler indirdi. Ergenekon ve Balyoz gibi kumpas davaları çöktü. Erdoğan, iki cephede birden savaşamayacağını görmüştü. Alanın daraldığını gören Fethullahçı Çete, kendisi için bir ölüm kalım kavgası olacak son bir hamle daha yaptı. Fethullahçı Terör Örgütü, 15 Temmuz 2016’da TSK’daki yapılanmasına dayalı kanlı bir darbe girişimi başlattı. AKP, daha kısa bir süre önce birlikte Cumaya gittiği eski yol arkadaşlarının saldırısına uğramıştı.

DARBEYİ CUMHURİYETÇİLER BASTIRDI

Bu girişim de (15 Temmuz darbesi) yurtsever-cumhuriyetçi askerlerin direnişi ve halkın tepkisi sonucu başarısız oldu. Şimdi, Amerikancı-İslamcı bir darbe girişimi olan 15 Temmuz nedir, ne değildir maddeler halinde aşağıda sıralayalım: 1. Öncelikle tespit edilmesi gereken şudur; Darbeyi, AKP'nin ortağı olan İslamcı bir grup yaptı. Yani 15 Temmuz İslamcı bir darbeydi. Cumhuriyet, laiklik ve demokrasi karşıtıydı. Sadece Kemalistlerin darbeci olduğu şeklindeki gerici-liberal ezber de böylece yıkıldı. 2. Darbeci Fethullahçı Çetenin orduda, poliste, adliyede önünü açan, kritik mevkilere getiren ve bu terör örgütü ile ortak kumpaslar hazırlayan AKP yönetimiydi. Darbede görev alan generallerin yüzde 90’ı, 2013 Ağustos Yüksek Askeri Şurası’nda AKP iktidarı tarafından terfi ettirilen albaylardı. Üstelik sicilleri, mezuniyet notları, kıta görevleri yetersiz olduğu halde general yapılmışlardı. 3. AKP ve Cemaat, tam 11 yıl örtülü koalisyon ortaklığı yaptı. Bu iki dinci grup ülkeyi birlikte yönetti. Cumhuriyeti birlikte boğazlamaya çalıştılar. Aynı menzile (hedefe) farklı yollardan giden iki hareket olarak tanımladılar kendilerini. Bu ifade. Erdoğan ve diğer AKP yöneticilerine aittir. 4. Darbe, sıkça tekrarlandığı gibi, sokağa çıkan ve sayıları 8-10 bin kişiyi geçmeyen siviller tarafından değil, cumhuriyetçi ve yurtsever askerler / subaylar tarafından bastırıldı. Yüksek ateş yeteneğine sahip askerleri bir avuç silahsız sivilin durdurması mümkün değildir. Kaldı ki, gazete ve televizyonlarda yayınlanan tankların üzerine çıkmış yurttaş görüntüleri darbe bastırıldıktan sonra sokağa çıkan insanlardı ve o tanklar da darbeyi bastırmak üzere gelen zırhlı birliklere aitti. Ayrıca, darbecileri etkisizleştiren subayların çoğu Ergenekon kumpası mağduruydu. 5. AKP, darbenin bastırılmasını siyasal ve ahlaki bir fırsata çevirerek –Erdoğan ‘Allahın lütfu’ demişti- 20 Temmuz'da olağanüstü hal (OHAL) ilan etti ve kendi darbesini yaptı. Demokratik hak ve özgürlükler rafa kaldırıldı. Adım adım Cumhuriyetin kurumlarının tasfiyesine gidildi. Silahlı Kuvvetler’in omurgası dağıtıldı. Ordunun varlık nedeni, üzerinde yükseldiği aydınlanmacı-modernleşmeci felsefe değiştirildi. 6. Türkiye, fiilen başkanlık rejimine geçirildi. Ardından hileli bir referandumla her darbeden sonra yapıldığı gibi, yeni-fiili rejime uygun bir anayasa yapıldı. Yasanın açık hükmüne karşın, 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan referandumda sahte oylar geçerli sayıldı (nerede atıldığı belli olmayan, mühürsüz 1,5 milyon oy kabul edildi) ve böylece totaliter (tek adam) rejimine geçişin sözde hukuksal zemini yaratıldı. 7. Yeni darbe anayasası ile Meclis'in yetkileri sembolik hale getirilerek, parlamenter demokrasiye son verildi. TBMM, 1908 Hürriyet Devrimi ile ikici kez açılan Meclis-i Mebusan’dan daha geriye savruldu. Meclis, yetkileri tırpanlanmış, hükümetin yerine geçen Cumhurbaşkanını ve atadığı bakanlarını denetleyemeyen sembolik bir kurum haline getirildi. 8. Eğitim ve kamu yönetimi dinselleştirdi. İmam hatip okulu anlayışı bütün eğitim sistemine hakim oldu. Liyakat sistemi kalktı. Dincilik, devlet kadrolarının belirlenmesinde temel tercih haline geldi. 9. Ülkeyi küçük bir şeriatçı azınlık teslim aldı. Laiklik kağıt üzerinde bile kalmadı. Anayasa mevcut haliyle de çiğnendi. Cumhuriyet'ten geriye kalan her şeyin tasfiyesine girişildi. Kamuoyu araştırmaları istikrarlı bir şekilde bütün bu uygulamaların % 8-12 gibi küçük bir azınlığın talepleri olduğunu ortaya koydu. 10. AKP, merkez ya da muhafazakar sağı da kapsayan dinci bir parti olmaktan çıktı ve dar bir İslamcı fraksiyon örgütü haline geldi. İslamcı bir oligarşi (zengin ve baskıcı/zorba bir azınlık) oluştu. AKP bu azınlığın partisi oldu. 11. Ayasofya'nın yeniden cami yapılması son hamle oldu.. Osmanlı hukuku Cumhuriyet hukukunun önüne geçirildi. Böylece Cumhuriyet'in hukuksal temeli imha edildi. 12. TSK dağıtıldı.. Bütün eksikliklerine karşın, köklü bir aydınlanmacı ve cumhuriyetçi geleneği olan askeri okullar kapatıldı. Harp Okulları Milli Savunma Üniversitesi adı verilen ve yönetiminin tamamını AKP iktidarının atadığı kişilerin oluşturduğu bir kuruma devredildi. Bütün eksikliklerine karşın laik kabuğunu koruyan Cumhuriyet, kurumsal bakımdan savunmasız kaldı. Cumhuriyeti ve onun değerlerini savunacak silahlı gücü kalmadı.