12 Mart’tan günümüze değiş(tirile)meyen ka(re)der

Yayın tarihi: 15 Mart 2023 Çarşamba 6:11 am - Güncelleme: 15 Mart 2023 Çarşamba 9:11 am

Prof. Dr. İ. Melih Baş

12 Mart muhtırası ile başlayan olaylar zincirinin ‘yarım darbe’ diye nitelenmesi oldukça yaygındır. Giderek 12 Eylül 1980 darbesiyle de sürecin tamamlandığından söz etmek de yanıltıcı olmayacaktır. Bu hareketin ekonomik alanda etkileri fazla inceleme konusu olmamış gibi gözüküyor. Gerçi, emek kesiminin haklarının ve özgürlüklerinin ciddi çapta budandığı ve sendika yöneticilerinin maruz kaldığı hukuksuz tutumlardan söz edilmektedir birçok yapıtta.

SOSYAL UYANIŞ EKONOMİK GELİŞME MAKASI

12 Mart yarı askeri darbesinin amacı acaba kimi sol eğilimli asker-sivil unsurların birlikte oluşturdukları 9 Martçılar mıydı? Gerçekçi bir bakışla, esas amacın uluslararası finans-kapitalin çıkarlarına engel olduğu düşünülen 1961 Anayasası ve onunla birlikte ortaya çıkan yeni toplumsal iklimin ortadan kaldırılması olduğunu söyleyebiliriz. Bu tezi doğrulayan en tipik kanıtlardan biri Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç’ın, 15-16 Haziran 1970 direnişinden sonra, ‘Sosyal uyanış ekonomik gelişmeyi aştı’ demesidir.
Belirtmeden geçmeyelim. Önce 9 Mart hareketi safında yer alan Gürler-Batur kliği, sonra Sunay-Tağmaç kliği ile ittifak kurup 12 Mart’tan sonra 11’ler tarafından temsil edilerek iktidara ortak oldu. Montajcı büyük sanayi ve malî sermaye çevrelerine dayanan Sunay-Tağmaç kliği ile Gürler-Batur kliği arasındaki ilişkilere ait siyasal ayrıntılara Talat Turhan’ın ve Erol Bilbilik’in kitaplarından bakılabilir.

DARBECİ BAKANLAR KURULLARINA HEP Mİ DÜNYA BANKALI UNSURLAR?

12 Mart 1971’de Süleyman Demirel ‘in istifasının ardından Nihat Erim başkanlığında bir kabine oluşturulur. Nihat Erim’i ünlü, ‘… sosyal bünyede derin rahatsızlıklar müşahede edildiğinde bunu gidermenin yolu, bir müddet için ‘hürriyet ilâhının üzerine bir şal örtmek’ ve yukardan aşağı bir otorite tesis eylemektir.’ sözleriyle (30 Mayıs 1946) anımsayanlar çıkacaktır!
1961 Anayasası’nı Türkiye için lüks bulan bu bakanlar kurulunda darbenin Dünya Bankası’ndan ithal unsuru Devlet Bakanı Atilla Karaosmanoğlu (A.K.) da vardır.
A.K. 1966’dan başlayarak Dünya Bankası’nda 5+22 yıl çalışır ve başkan yardımcısı da olur. Türkiye’ye Dünya Bankası’ndan gö(revle)nderilen üç kişi sayabiliriz: 12 Mart’ta A.K., 12 Eylül’de Turgut Özal ve daha sonra A.K.’nın yanında çalışmış Kemal Derviş!

A.K., Türkiye’ye geldikten sonra (tarımda kapitalistleşmeyi amaçlayan toprak reformu, planlı kalkınmanın sonunu getirecek KİT reformu, dış ticaret reformları vb.) reformları formüle eder. Nihat Erim de kabineye bakan olarak alacağı kimselere reformun ana hatlarını kabul ettirerek bakan tayin eder.

DARBOĞAZ VE TÜRK LİRASINDA DIŞ DEĞER YİTİMİ

Geçimbilimsel olarak 1962-1976 dönemini içe dönük, dışa bağımlı genişleme dönemi olarak adlandırmak olanaklıdır. Bu dönemde ekonomiye dış kaynak verilerek yüksek bir büyüme hızı elde edilir. Ama gelgör ki, sömürü derecesini saptamaya dönük bir gösterge olarak yapınsal (sınaî) katma değerde ücretlerin payına bakarsak, 1963-1964’lerde yüzde 31’i aşkın iken 1972’de yüzde 24,1’e çakılmış!

Yıl olarak bakıldığında 1970, ekonominin sürekli olarak darboğazlarda bulunduğu, 10 Ağustos’ta TL.’de yüzde 66,6’lık bir dış değer yitimi (devalüasyon) sonucu oluşan TL.’nin içerde satın alma gücü yitiminin her gün yeni boyutlara ulaştığı bir yıl olmuştu. Bu ekonomik bunalımın yanı sıra, 15-16 Haziran işçi ayaklanması gibi toplumsal devinim yoğunluğu da mevcuttu. Yerli tekelci kentsoylu (burjuvazi), 1971’in başlarında orta ve küçük kentsoylunun sağ ve orta kanatlarını da yanına alarak açık faşizme geçti.

Geçimbilimsel siyasa, diğer kesimlere söz hakkı tanınmaksızın tekelci sermaye tarafından belirlenir oldu. A.K. 14.4.1971 tarihli basın toplantısında, 1967-70 döneminde verilen 8,2 milyar liralık teşvik tedbiri uygulanmasına karşın dışsatımda plan hedeflerine ulaşılamadığını ve teşviklerin gözden geçirileceğini, teşviklerden sadece bir kısım sanayicinin yararlanacağını belirtmişti. Bakanlar arasında Sanayi Bakanlığı’na getirilen Ayhan Çilingiroğlu ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na getirilen İhsan Topaloğlu’nu da belirtelim. Bu arada belirtmeden geçmeyelim, İ. Topaloğlu milli petrol konusunda namuslu sınav vermiş biriydi!

PLAN DÖNEMİNİN BİTİŞİ

Sol geçimbilimcilerin değerli büyüklerinden, Arslan B. Kafaoğlu’nun anlatımıyla ‘Bu hükümetin KİT zamlarını uygulamaya koymasıyla birlikte planlı dönem bitiyordu’. Bundan sonraki planlar da, Yalçın Küçük’ün söylediği gibi sadece bir aldatma belgesi olacaktı. Teşviklerden yararlanma vd. kimi konularda kentsoylunun kanatları arasındaki mücadele sonucunda 11’ler tasfiye edilerek 1. Erim hükümeti devrilir. Amerikancı faşist çete ile AP’nin ortaklığı sonunda 2. Erim hükümeti kuruldu. Büyük kentsoylu ve toprak ağalarının egemenliği AP’yi (Adalet Parti) ana dayanak yaparken, CHP çatlaklara maruz kaldı.

YANİ SONUÇ?

12 Mart rejimi, 1960’larda başka bir raya geçmeye koyulan ülkeyi tekelci sermayenin istediği raya çekme konusundaki tüzel (hukuksal) dönüşüm, toplumsal baskılama (orduda, sivil bürokraside, akademisyenlerde ve aydın kesimde tırpanlama vb.) ve geçimbilimsel olarak planlı kalkınma evresinin kapanması gibi işlevler görmüştü. Sonra 12 Eylül’ün altın vuruşu derken bir sonra da Kemal Derviş altın vuruşu.

Uzun soluklu ölüm vuruşu ise 2002’den sonra yeni bir ABD projesi olarak AKP ile yapılagelmektedir. Arada 15 Temmuz FETÖcü darbenin içinden doğan aşırı doz darbesi başladı. (Meraklısı Sn. Dr. Merdan Yanardağ’ın Darbe İçinde Darbe adlı yayınını inceleyebilir).

İnşaata dayalı sermaye birikim modeli kapsamındaki rant ekonomisi ile han-ı yağma süregelmektedir.

MAÇ BİTTİ Mİ?

Ama maç henüz bitmedi! Ne diyor Beşiktaş Çarşı: ‘alem biter, ortam biter, Çarşı bitmez! Şimdi de ‘Çarşı’ sözcüğü yerine ‘Türk halkı’ yazalım, de haydi!
Ha bir de Liverpool John Moores University eski hocası olarak Liverpool futbol kulübünün savsözünü de eklemek isterim: Asla yalnız yürümeyeceksin (You will never walk alone)!