Hiiiç lafı uzatmadan konuya girmiş bulundum. Nur topu gibi bir psiko-dizi-lojik fenomenle bir kez daha karşı karşıyayız. Açıkçası kabak tadı veren bu tarz yapımlardan pek sıkılmışken Zeytin Ağacı şirin mi şirin bir hikaye olarak bence gayet güzeldi. Bu yazıyı okuduğunuza göre büyük ihtimal diziyi izlemişsinizdir. Senaryosu, oyunculukları, müzikleri derkennn konu yine geldi çattı bizim toplumun en ‘uzman’ olduğu en ‘verimli’ topraklarına. Politika, magazin, futbol ve okeye dördüncü olarak psikoloji. Bilerek sulandırıyorum çünkü mevzunun ağırlığı gerçekten sıkıcı gerçekten tatsız.
Öncelikle içerden başlayayım. Hani anneler der ya ‘film bu film korkma’. Aynı şey. Zeytin Ağacı dizisi bir kurmaca. Yani Dövüş Kulübü gibi Can Dostum gibi. İnsanların bu diziyi izlemesinde ‘psikoloji biliminin’ adını kötüye çıkaracak bence bir şey yok. Hatta psikolojinin (eğitimi, meslek yasası vb) özellikle bizim memlekette çok daha ciddi sorunları var. O ayrı bir yazının konusu.
Zeytin ağacı gibi köklenen üç kadının tatliş öyküsü etrafında ‘büyük resim’ diyor ki kökleriniz susuz kalırsa dallarınız çürür ve çürütür. Tercüme edelim. Kadim Kızılderili toplumu zaten demiş diyeceğini: Atalarımızın yaraları evlatlarımızda kanar. Dizinin üstüne kurulduğu Köken Aile Açılımı (mucidi böyle diyormuş) mantığını Aile Dizimi ‘uygulamasından’ alıyor. Yani aslında ikisi farklı şeyler oluyormuş. Maksat; iyice kafamız karışsın (!) Şaka bir yana anlamaya çalışalım.
Aile Dizimi Nedir?
Aile dizimi (family constellation) terimi ilk olarak Adler tarafından aile sistemindeki her üyenin konum ve görevini tanımlamak ve çerçeve çizmek amacıyla kullanılmıştır. Adler, aile takımyıldızının ebeveynlerden, çocuklardan ve geniş aile üyelerinden oluştuğunu söyler. Almanca “Familien Aufstellung” adıyla 90’larda Almanya’da ortaya çıkmış olan “Aile Dizimi Terapisi (Family Constellation Therapy)” ise, ailenin nesiller boyunca, birbirlerine görünmez bir bağ ile bağlı olduğu anlayışına dayanmaktadır. Aile bir bütün olarak bir ruha sahiptir. Bireyi, içine doğduğu ailenin şekillendirdiğini benimseyen bu anlayış, ailenin bir sistem oluşturduğunu ileri sürmektedir. Aile sistemindeki bir kişi kadersel olarak diğer bir aile üyesine bağlıdır. Ruhun bedenlendiği ailedeki her birey birbirini seçerek gelmiştir. Bu yolculukta, bir arada olan tüm aile üyelerinin birbirlerinden öğrenecekleri şeyler vardır. Aile Dizimi uygulamasının yaratıcısı Hellinger, psikolojik rahatsızlıkların neredeyse tümüne, kök ailede yaşanmış sorunların sebep olduğunu söylemektedir. Peki kendisi kimdir, nerden aklına gelmiştir bu aile dizimi?
Zulu Kabilesinden Aile Dizimine
Aile Dizimi modelini oluşturan Hellinger, felsefe, pedagoji ve teoloji eğitimi almış, sonrasında papaz olmuştur. Katolik bir misyoner olarak görev yapmış, bu dönemde şaman inançlarına bağlı yaşamakta olan Zulu Kabilesi’ni gözlemlemiştir. Hellinger, Zulu kabilesine mensup bireylerin, ateş etrafında toplanarak, sorunlarının çözümüne yönelik yaptıkları törenleri izlemiş, atalarının ruhları ile bağlantı kurmalarına şahitlik etmiştir. Aile dizimi uygulaması esnasında kişi ailesiyle bir nevi barıştırılmaktadır. Aile sistemi içinde kişiye mevcut yeri gösterilmekte; bireyin ailede özdeşleştiği kişinin farkına varması ve bu özdeşimi çözüme kavuşturması için fırsat sunulması, sistemin bozulan yanlarının onarılması üzerine çalışılmaktadır.
Dizide uygulanan ‘köken aile açılımı’na gelince bu işe inanmak-ikna olmak- kanaat getirmek-çok etkilenmek- etkisinden çıkamamak ve daha sıralayacağımız ‘size bağlı’ olan eylemler uygulamaya katılmış kişilerden duyulan ifadelerdir. Peki biz ‘iyileştirici’ olması için bilimden ne bekleriz, en basit cevapla ‘kanıt’. Peki bir dizi ya da ‘uygulama’ bilimsel olmak zorunda mı, hayır. (Ki zaten katılan gönüllü kişinin de böyle bir ‘beklentisinin’ olmadığının onamı alınıyor.)
Haa neydi ilk ilke: Önce zarar verme! Peki hazır olmayan bir kişi bu katılımdan zarar görebilir mi; hem de fena halde. Bunu bile bile katılıyorsa ne gelir elden…
Sonuç olarak diziden ne öğrendik; travmalarımız kuşaklararasında aktarılıyor. Kalan izler bedenimizde somutlaşabiliyor. Yani bizi hasta ediyor. Peki söz konusu uygulamaya ithafen bizi ‘zeytin ağacı’ iyileştirir mi diye dizi karakterlerinden birine sorsak, ki ben Leyla’nın olası cevabını tercih ederim: “Aşkııım sal gitsin ya da why not coconut ?” Hiç olmazsa gülümsetiyor…
Meraklısına kaynak: Duman, N. (2020). Bert Hellinger ve Aile Dizimi Terapisi Kıbrıs Türk Psikiyatri ve Psikoloji Dergisi, 2(2): 114-9 doi:10.35365/ctjpp.20.02.16