Cumhurbaşkanı Erdoğan seçimin 14 Mayıs’ta yapılacağını söyledi. Bunu nasıl yapar, anayasaya uygun mu, nasıl aday olacak ya da ‘yeni seçim yasası uygulanacak mı’ gibi tartışmaların bundan böyle hiç bir anlamı yok ve olmayacak çünkü 20 yıldır Erdoğan söylediği her şeyi yaptı ve muhalefet hiç bir konuda onu engelleyemedi.
14 Mayıs; Menderes’in “ Yeter Söz Milletindir’ diyerek iktidara gelişinin 73. yıl dönümü. Erdoğan bugünü seçerek kendi yandaşlarına ‘duygusal ‘ bir mesaj vermek istiyor ama 20 yıldır iktidarda olanın kendisi olduğunu unutuyor.
Üstelik Bayar- Menderes İkilisinin ‘devletin tüm kurumlarını ele geçirmekle’ suçladığı Cumhuriyet’in kurucu partisi CHP’nin 1950’deki konumu ile şimdiki AKP’nin konumu arasında hiç bir fark yok.
Bu durumda Millet İttifakı’na düşen görev ; “ Yeter Söz Milletindir” sloganıyla bir seçim kampanyası başlatması ve Erdoğan yönetiminde ülkenin geldiği durumu anlatarak halktan mitinglerde ‘Yeter git artık’ diye slogan atmasını sağlamaktır.
Çünkü Menderes yönetimi ile Erdoğan iktidarı arasında çok da fark yok. Menderes iktidarda kaldığı 10 yılda ülkeyi içeride ve dışarıda perişan ederken Erdoğan 20 yıl süren iktidarında bu ülkeye çok daha fazla zarar verdi ve veriyor.
Celal Bayar’la birlikte ‘Komünizm bu kış Türkiye’ye gelebilecek’ saplantısıyla siyaset yapan Menderes kendisini iktidara taşıyan ABD’nin gönlünü kazanmak için Türk askerini Kore savaşına gönderdi, ülkeyi NATO’ya soktu, ülkenin her yerinde Amerikan üslerine izin verdi, Bağdat Paktı’nın kurucusu oldu, İsrail ile gizli anlaşmalar imzaladı ve daha neler neler…
İçeride ise laik yapıyı hedef alan dinci tarikatların önünü açtı ve demokrasiyi ortadan kaldırmak için her yola baş vurdu.
Sonra ne oldu?
Türkiye tüm kurum ve kavramlarıyla perişan oldu, askerler siyasete müdahale ederek darbe yaptı ve Menderes’in devrilip asılmasına ABD sesini çıkarmadı.
ABD bunu hep yapar.
Kendine hizmet edenleri tepe tepe kullanır sonra da çöplüğe atar. Tarihte bunun çok örneği var ama en tazesini Arap Baharı sürecinde gördük.
Ayaklanan ya da ABD ve onun bölgesel işbirlikçilerinin kışkırtmasıyla ayaklandırılan insanlar ‘ yeter artık’, ‘halk rejimi devirmek istiyor’ ve ‘bırak git’ gibi sloganlarla
Mısır’da 30 yıl ABD ve batının hizmetinde olan Hüsnü Mübarek, Tunus’da Zeynelabidin Bin Ali, Yemen’de Ali Abdullah Salih ve son olarak Sudan’da Ömer El-Beşir’i devirdi ama ABD sesini çıkarmadı.
ABD ipiyle kuyuya inenlerin hazin sonu.
Münir Nurettin Selçuk’un deyimiyle “kör kuyularda merdivensiz denizlerin ortasında yelkensiz bırakır”.
Bırakır da ders alan var?
Sanmıyorum.
Mehmet Akif’in deyimiyle ‘
ders alınsaydı tarih tekerrür etmezdi’.
Oysa 14 Mayıs 1950’den 2023 Mayıs’na kadar geçen 73 yıllık sürede ders alınması gereken ne kadar da hikaye var. En önemli olanı da ‘ABD’nin projesiyle gelmek ve onun gözden düşürülmesiyle gitmek’.
Amerikalıların ‘Bizim çocuklar darbe yaptı dediği’ Kenan Evren’i unutmadan.
Faşist darbesiyle Evren ülkenin bugün geldiği noktaya büyük katkı sağlamıştır. Laik, çağdaş ve demokratik değerleri hedef alan dinsel yozlaşmanın yaygınlaştırılmasının ve güç kazanmasının önünü açmıştır. Şimdiki iktidar da bu yozlaşmanın daha da kök salması için yozlaşmanın ve dolaysıyla çürümenin her alanı kapsaması için elinden gelen her şeyi yaptı ve yapıyor.
Amaç; Türkiye’yi tüm kurum, kural ve kavramlarıyla bir Ortadoğu ülkesine dönüştürmek.
14 Mayıs’ta ‘yeter artık’ denilmez ve gereği yapılmazsa bu iktidar bunu da başarır.
Umarım Millet İttifakı’nın partileri bunun farkında ve saçma sapan tartışmalardan uzak ülkeyi kurtarmanın bilinç ve kararlılığıyla davranır.
Umarım bu İttifak içinde bir ya da birden fazla partinin başka bir hesabı yoktur.
Umarım halk kitleleri her şeyin farkında ve ülkeyi kurtarmanın bilinciyle sandıklara giderek gereğini yapar.
Yani bu iktidarın CUMHURİYET’i hedef alan 20 yıllık tezgahlarına son verir.
Hep söylüyorum :
Türkiye’yi kurtarmanın son şansı 14 Mayıs seçimleridir.
Bu şansı kullanmayanların seçim sonrasında sızlanmalarının hiç bir anlamı yok ve olmayacaktır.