Eşimi kaybettiğim için Perşembe günü yazı yazamamıştım.
Pazar sabahı Form Hafta sonu programında Namık Koçak’la sohbet ederek duygularımı anlatmaya çalıştım .
Tanıdık ya da tanımadığım yüz binlerce dost; telefon, mesaj ve sosyal medya paylaşımlarıyla baş sağlığı dileklerinde bulundu.
Merdan Yanardağ başta olmak üzere tele1’den bir çok arkadaş cenazeye katıldı. Çok kalabalık olmasına karşın Tele1’in dışından cenazeye meslektaş olarak bir tek Ayşenur Arslan, Coşkun Aral, Ali Tezel ve Erol Mütercimler gelmişti.
Politikacılardan eski Genel Başkanlardan Hikmet Çetin’in dışında CHP’den hiç kimse aramadı ve cenazeye gelmedi.
Benzer durum diğer partiler için de geçerli.
DP Genel Başkan Yardımcısı İlay Aksoy ve eşi Prof.Dr.Murat Aksoy eve geldi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere iktidardan hiç kimse aramadı, cenazeye gelmedi.
Yakından tanıdığım 11.Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eski Başbakan Ahmet Davutoğlu da…
10.Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in araması benim için çok değerliydi.
İş dünyasında çok sayıda tanıdık olmasına rağmen bir tek MUDO Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Taviloğlu ve Babası Mustafa Taviloğlu ailece cenazeye gelmişlerdi.
Hayatını kurtardığım, her anlamda ben ve eşim Jale’nin yardım edip desteklediklerimiz, yakın bildiğimiz dost ve akrabalardan bazıları tedavi sürecinde ve eşimin vefatından sonra aramadı ve cenazeye gelmedi.
Herkesin kendine göre palavradan bir gerekçesi vardı.
Özetle bireyleri bu halde olan toplumların çürümesi kaçınılmazdır.
Eğer bir insan konumu, durumu ve gerekçesi ne olursa olsun eşini kaybetmiş bir akrabasının ya da dost bildiği birini böyle bir günde aramıyor, yardımına koşmuyor ve yanında olduğunu hissettirmiyorsa bu işte bir gariplik var. Bu kişiler fiziksel olarak insan olabilirler ama içerik olarak vicdanları körelmiş, ruhları paslanmış ve her tarafları küflenmiş kişiliğe sahiptirler demektir.
Böyle bir kişiliğin özünde; egoizm, oportünizm, iki yüzlülük, çıkarcılık, riyakarlık, lümpenlik ve her şeye-tüm dostluklara vefasızlık vardır.
Bu TÜRLERİN çoğaldığı toplumlar asla ve asla adam olmaz ve hızla çürür.
Tarih boyunca hep böyle olmuştur.
Arap ve İslam coğrafyasında çoğunu gidip gördüğüm toplumların ve dolaysıyla ülkelerin içinde bulunduğu rezil durumun nedeni kesinlikle budur.
Elbette bilinçli cehalet ve yoksulluğun yanısıra bağnaz dini inanç ve safsatalara alıştırılmışlık gibi başka nedenler de var ama eşini kaybetmiş bir dostu arayamamanın, ona mesaj atmamananın ve samimi olarak acısına ortak olmamanın hiç bir gerekçesi olmaz ve olmamalıdır.
Yok ‘vardır’ diyen varsa o zaman o diyende ya da diyenlerde bir sorun vardır ve bu sorun çok büyüktür çünkü kısa vaadede çözümü imkansızdır. Tedavisi zor hastalıklar gibi tedavi geciktikçe hastalık tehlikeli bir hal alır ve beklenen sonuç kaçınılmaz olur. Beklenen sonuç ise bireysel hastalıkların toplumsal bir kimliğe dönüşmesi ve kirliliğin her tarafa yayılmasıdır.
Sonrasında her şey tam anlamıyla REZALET!
Neyseki; henüz o aşamaya tam olarak gelmedik.
Başta da söylediğim gibi YÜZ BİNLERCE insan farklı yollarla bana ulaştı. Hepsine teşekkür ediyorum.
Bir çok gerçek dost inanılmaz özveri ile elinden geleni yaptı.
Örneğin Zincirlikuyu mezarlığında yer bulma konusunda İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve ekibinin yardımları.
Örneğin Özel Pendik Bölge Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı Prof.Dr.Turgut Göksoy, hastanenin Genel Koordinatörü Dr. Abidin Özçelik, Başhekim Dr.Erhan Kaya, Yoğun Bakım Bölümü Şefi Dr.Erkan Ağkoç ve ekibi, Gece Müdürü Ender Kaya, Kan Bölümü Sorumlusu Ahmet Macit ve adlarını bilmediğim doktor, hemşire ve sağlık görevlilerinin tümü.
Herkes elinden geleni yaptı. Hepsine minnettarım.
Minnettar olduğum başkaları da var. Örneğin apartman komşularım çünkü hepsi olağanüstü özveride bulunarak bizi yalnız bırakmadı.
Sonuçta yaşam devam ediyor ve ben geç de olsa bu acı olaydan çok şey öğrendim ve öğrendiklerimi size anlatmak istedim. Herkes kendi iç dünyasında mutlaka bir kişilik testinden geçmeli, varsa yanlışlıklarını düzeltmeli ve çıkardığı sonuçları başkalarına anlatmalı.