Haberler doğruysa Putin 12 Şubat’da İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine ‘evet’ diyen ve kendisi 72 yıldır NATO üyesi olan Türkiye’ye geliyor. Kasım 2015’de Suriye sınırında düşürülen Rus uçağı ile ilgili olarak Erdoğan’ın Rusya’dan özür dilemesi ve Ağustos’da Putin’le Petersburg’da buluşmasından bu yana her iki lider en az 20 kez bir araya gelmiş ve altmıştan fazla da telefon görüşmesi yapmışlardır.
2020’de yapılan anayasa değişikliklerine göre Mart’da yapılacak seçimler sonrasında 22 yıldır ülkeyi yöneten Putin iki dönem daha yani 2036 yılına kadar iktidarda kalacak.
Yani 85 yaşına kadar.
Vatana millete hayırlı olsun!
Mayıs 2023’de seçilen Cumhurbaşkanı Erdoğan yerel seçimlerden sonra planladığı anayasa değişikliğiyle iki dönem daha iktidarda kalmayı amaçlıyor. Bunu başarırsa 21 yıldır ülkeyi yöneten Erdoğan 2028’den başlayacak on yıl daha yani 2038’e kadar sarayında oturacak.
Yani 88 yaşına kadar.
Vatana millete hayırlı olsun!
Terslik olmaz ve Putin Ankara’ya geldikten iki gün sonra yani 14 Şubat Sevgililer Günü’nde (BAE’ne de 2022’de aynı günde gitmişti ) Mısır’a gidecek olan Erdoğan bir zamanlar baş düşman ilan ettiği ve hakkında çok ağır suçlamalarda bulunduğu Sisi’nin misafiri olacak.
2013’den bu yana ülkeyi yöneten Sisi ise 2019’daki anayasa değişikliği ile Kasım 2023’de yapılan seçimlerden sonra iki dönem daha seçilmeyi garantiledi.
Yani 2035 yılına ve 85 yaşına kadar.
Vatana millete hayırlı olsun!
Elbette o zamanlara kadar Mısır, Türkiye ve Rusya’da beklenmeyen anormal gelişmeler yaşanmaz ve bu hesapların tümü karışmazsa.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında Yalta Konferansına katılan ABD Başkanı Roosvelt 14 Şubat 1945’de yani Sevgililer Günü’nde Kızıldeniz’de demir atan Quincy Zırhlısında Suudi Arabistan Kralı Abdülaziz ile bir araya gelerek 74 yıldır devam eden Suudi-Amerikan ittifakının temelini attı. Bu temele göre Amerikalılar; Suudi iktidarını iç ve dış tehlikelere karşı koruyacak ve Suudiler var olan tüm olanaklarıyla ABD’nin hizmetinde olacak:
Petrol, din, Vahabi mezhebi ve Kaide ile başlayan ve Taliban, IŞİD, Nusra ve Suudi parasıyla beslenen benzeri Radikal İslamcı terör örgütleriyle devam eden bir hizmet ağı.
Kral Abdülaziz’le görüşmesinden bir gün sonra Kral Faruk ile bir araya gelen Roosvelt bölgenin diğer önemli ülkesi Mısır için de benzer bir görev tasarlamıştı ancak Temmuz 1952’de Nasır’ın önderlik ettiği darbe ile tüm planlar suya düştü çünkü Kahire zamanla Moskova’ya yanaşmıştı.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında Suudi Arabistan ve Mısır için planlar yapan ABD elbette Türkiye ve İran’ı da unutmayacaktı. Missouri zırhlısının Nisan 1946’da İstanbul ziyareti ile başlayan Washington’un Türkiye ilgisi 1950’de Demokrat Parti’nin iktidar olması, 1952’de NATO’ya katılması ve 1955’de Bağdat Paktı kurucusu olmasıyla devam etti.
Sonrası bildik hikaye çünkü her konuda, her yerde, her düzeyde ve her zaman Amerikalılar Türkiye’de vardı ve öyle devam ediyorlar.
Amerikalılar bir tek İran’da bunu başaramadılar.
1953’de Başbakan Musaddık’ı askeri darbeyle devirip yerine Pehlevi ailesini iktidar yapan Amerikalılar 1979’da Humeyni Devriminin önünü kesemediler ve tüm iç ve dış saldırılara rağmen Mollaların 45 yıllık iktidarını deviremediler.
Aynı İran şimdi ABD ve stratejik müttefiği İsrail için en büyük tehlikeyi oluşturuyor ve kanlı Arap Baharı’nda olduğu gibi Washington’un bir çok planını bozuyor.
Üstelik Erdoğan ve Sisi’den çok daha fazla Putin’in stratejik müttefiği olan Mollalar 45 yıllık iktidarları boyunca dış politikanın hiç bir alanında tek bir çelişkileri olmadı. Çin’in arabuluculuğu ile geçen yıl barıştıkları Suudi Arabistan yan çizmezse bölgesel güçlerini artırır ve dost kalmak için özen gösterdikleri Türkiye başta olmak üzere herkesin hesabını karıştırabilirler.
Söyleyeceğim tek şey; bölgede ve dolaysıyla dünyada çok ilginç gelişmeler yaşanıyor ve umarım Ankara özellikle son on yıldaki çelişki ve yanlışlarını tekrarlamaz.