Suriye 9 yılı aşkın bir süredir emperyalist ve gerici saldırı altında. 150 bin askerini vatan savunmasında kaybetti. Yüzbinlerce insanı bu gerici saldırıda yaşamlarını kaybetti. Kentleri yakıldı, fabrikaları yağmalandı, tarihi eserleri ve diğer tüm zenginlikleri çalındı. Suriye halkı tüm bu acımasız saldırılara karşı vatanlarını yaşamları pahasına savundular. Topraklarının her santimini işgalci güçlere karşı koruma kararlılığıyla direndiler.
Bugün ülkenin yüzde 80’lik bir kısmını yeniden kontrol altına almayı başardılar. İki büyük kent dışında 12 kentte kontrolü ele alarak, gerici katil sürülerini temizlediler. İdlib ve Rakka dışında diğer kentlerde yaşam hızla normale dönüyor. Kentler yeniden onarılıyor, alt yapı ve üst yapı tahribatları hızla gideriliyor.
9 yıllık ve saldırı sırasında ülkeden kaçan pek çok Suriyeli yeni baştan kentlerine topraklarına geri dönerek yaşamlarını sürdürmeye koyuldular. Devlet bu konuda her desteği vererek, insanların yeniden düzgün yaşamları konusunda yoğun çaba sarf etmektedir. Savaş sırsında Lübnan’a ve Ürdün’e sığınan yüz binlerce Suriyeli ülkesine geri döndü. Topraklarına sahip çıkıp hasarlarını gidererek yaşamlarını düzene koymaya yöneldiler.
Ancak en çok sığınmacının bulunduğu Türkiye’de durum biraz farklı gelişiyor. AKP iktidarı Suriye’de yaşanan kaotik süreçte taraf olmuş ve bu ülkenin mevcut devletinin yıkılması için yoğun bir çaba sarf etmiştir. Bu çabalar içerisinde alabildiği kadar Suriyeliyi kendi ülkesine alarak dünya kamuoyu nezdinde “zalim Esad’dan halk kaçıyor” algısını oluşturarak, uluslararası hukuka aykırı tüm girişimlerine siyasal zemin oluşturmaya çalışmıştır. Suriye’de daha çatışmalar boyutlanmamışken Yayladağı’na çadır kentlerin kurulmaya başlanmasını hatırlayalım. Daha henüz tek bir Suriyeli bile Türkiye topraklarına geçmemiş iken bizim kamplarımız hazırdı. Çünkü bu yönde yoğun çabalar içine girilmiş, provakatif girişimlerle ve teşviklerle insanların Türkiye’ye gelmesinin zemini hazırlanmıştı. Sınırdaki güvenlik güçlerine talimatlar verilmiş, kapılar sonuna kadar açılmış ve yüz binlerce Suriyelinin ülkeye girişi sağlanmıştır.
Sınır boylarında kamplar oluşturularak gelen Suriyeli bazı askerler ayrıştırılmış ve onlara özel ilgi gösterilerek, Suriye’de yaşanan savaştan kopmamaları sağlanmaya çalışılmıştır. Ailelerini Türkiye’de ki kamplarda güvence altına alan şeriat yanlısı çeteler yıllarca bu destekle kendi devletlerine karşı savaşmışlardır.
Kendi devletlerine düşman bir başka ülkenin devletiyle iş birliği yaparak, kendi halkına ve askerine karşı savaşan, maaş alan, silahlandırılan bu insanlar için ne denmesi doğru olur? Kendi vatanlarına ihanet etmiş olmuyorlar mı? Kendi vatanlarını satmış olmuyorlar mı? Ülkeleri saldırı altındayken en azından vatan savunmasından kaçmaları bile vatanlarına ihanettir.
IŞİD, El-Nusra gibi cihatçı terör örgütlerinin işgali sonrasında kaçmak zorunda kalanlar, topraklarını terk etmek zorunda kalanlara çok fazla bir şey söylenemez. Ancak saldırı bitmiş iken hala ülkelerine dönmeyip, ülkelerinin yeniden yapılanmasına omuz vermeyen destek vermeyen bu insanlar için ne diyeceğiz? Türkiye’de kalsınlar ve istedikleri gibi yaşasınlar mı demeliyiz. Suriyelilerin varlığı insan hakları problemidir deyip kendi vatanlarına olan ihanetlerini insan hakları söylemiyle örtüp yok mu sayacağız?
Biraz daha ileri gidersek; ÖSO ya da Ulusal Kurtuluş Ordusu adı altında, ya da Sahil Tugayları, Abdülhamit tugayları vb. uyduruk isimlerle düşman bir devletten ya da devletlerden silah para ve her türden barınma ve yardım alarak, o ülkenin emri altına girip kendi ülkesine karşı savaşmak mıdır yurttaşlık? Bir ülkenin vatandaşı olmanın hiç mi yükümlülüğü yok.
Suriyeliler kendi ülkelerine kesinlikle dönmeliler. Daha çocuk yaşta ülkelerini terk etmek zorunda kalan ve bu gün genç olan her Suriyeli ülkesine dönüp yeniden yapılanmada görev almalıdır. Enerjisini emeğini ülkesinin yeniden ayağa kalkması için harcamalıdır.
Suriye de çatışmalar bitme noktasındadır. Ülkenin yüzde 80’inde can güvenliği sorunu yoktur. Savaş bitme aşamasındadır. Bugünün Suriyeli gençleri babalarının ihanetlerine ortak olmamalı kendi vatanlarına, topraklarına dönmelidir. Suriye’de katliamlara karışmamış, komşunu katletmemiş, devletin askerine kurşun sıkmamış her Suriyeli kendi ülkesine dönmelidir.
Türkiye yanlış Suriye politikasından vazgeçerek bu dönüşleri teşvik etmelidir. Unutulmamalıdır ki kendi vatanlarına ihanet edenler bir başka ülkeye de her zaman her fırsatta ihanet edeceklerdir.
Suriyeliler konusunda laf etmeye kalkışan herkes öncelikle kendi ülkemize böylesi bir saldırı yapılsaydı biz ne yapardık sorusunu kendisine sormalıdır.