Aklıma geldi, düşündüm.
Acaba 12 Eylül darbe sürecinde, devlet adına bana, kaç kişi işkence yaptı?
Günlerce, hemen her ayrıntıyı belleğimde canlandırarak, bir liste oluşturmaya çalıştım…
Birlikte bakalım..
1981 Haziran….
Öğrenciyim ve yaşım daha 19…
Gece yarısı evimiz basıldı ve yaklaşık 10 kişilik bir polis timi tarafından dövülerek ve sürüklenerek gözaltına alındım… 12 Eylül de bana işkence yapanlar İlk adımda, kimliği belirsiz 10 kişilik polis timi…
Emniyete götürülüp, dövülerek hücrelere atıldık… Hücrelerden sorumlu olan, soyadını bilmediğim Polis APDİ tarafından “neden geldin” dayağı yedim.
Sonra, sorgu ayları başladı.
Adana Emniyeti Gasp Masası amiri Baş komiser Necmettin ve 10-12 kişilik sorgu ekibi. 90 gün süren sorgu ve işkence.
Sorgucu Nevzat.Elazığlı polis. Acımasız...Canla başla çalışıyor, yorulmak nedir bilmiyordu. Devrimci katili.
İşkenceci polislerden ismini hatırlamakta zorlanıyorum. Ki çoğu zaten sahte isim kullanıyordu. Amca, Dayı, Patron gibi... Yinede isimlerini hatırladıklarım var mı diye çok düşündüm. Zaman pek çok şeyi yok etmiş. İsimler belleğimden silinmiş, ancak suretleri hala canlı.
12 EYLÜL 1981 yılında poliste işimiz bittiğinde, tutuklanarak Köprüköy Askeri Cezaevine götürüldük. Daha girişte saç kesme ile başladı işkence, koğuşlara verilene kadar 15 gün, hiç durmadan, aralıksız sürdü…
Sonra askeri koğuşlarda, askeri kurallarla yaşam başladı. Cezaevinin Müdürü Tanju isimli bir Yüzbaşı idi. Askerlerin adını bilmek çok mümkün değildi. Hatırladığım bir Trabzonlu bir asker vardı, ve marş söyletme seanslarında üzerimden inmiyordu.
Bu yakalanmam da, bir yıla yakın sürdü işkence. Sonra tahliye edildim.
Şimdi bu ilk yakalanmam da bana kaç kişi işkence yapmıştır diye, kaba bir hesap yapalım ve sonrasına geçelim…
Ev basıldığında döverek, parçalayarak bizi evden alan ekip, 10 kişi.
Neden geldin dayakçısı Apdi, etti 11 kişi.
Gasp masası amiri Necmettin, etti 12.
Sorgucu Nevzat, etti 13.
Üç ay boyunca üzerimden kalkmayan 10-12kişil sorgu ekibi, etti 25.
Askeri cezaevi Müdürü Tanju etti 26.
En az 25 askerlerden de, Askeri cezaevinde kesinlikle dayak yemişimdir.
Etti 51.
Ara toplamımız 51 işkenceci namussuz.
Geçiyoruz ikinci alınmama.
1894 yılı Eylül ayı yine.
İskenderun Mit’te görevli 3 polis beni alır almaz, üzerime çıkıp sıçrayarak, hareketsiz hale getirdiler. Sonra Adana polisi Komiser AHMET Ünal, Antakya ekibinde Komiser Cumhur, polis Kadir ve adını bilemediğim ve hatırlayamadığım 10-12 kişilik sorgu ekibi.
Emniyette bana işkence yapan TOPLAM Polis sayısı 15.
Sonra Adana Cezaevi.
Kapı altı. Hoş geldin dayağı. Baş gardiyan Mustafa Gezer ve bir gurup Asker gardiyan. Hücre; Gardiyan Mehmet Selçuk, Horoz, Ali Osman yine bir grup asker ve 15 gün süren hücre işkencesi.
1990 yılına kadar yaklaşık, Cezaevlerinde gardiyan ve asker operasyonlarında, en az 50 Asker-Gardiyandan dayak yemiş, işkence görmüşümdür.
Birde tüm bunlara, beni yargılayan ve hiçbir delil ve kabul olmadan,yalnızca vicdani kanata dayanarak! bana 14 yıl hapis cezası veren, 5 kişilik asker-sivil mahkeme heyeti eklemeliyiz.
Şimdi kabaca toplayalım.
1981 den elimizde 51 işkenceci vardı.
1984 den de en alt rakam olarak 75 kişi dersek...
Genel toplam 126 kişi.
Ve yaşamımdan giden 10 yıl.
Bu yalnız bana işkence yapanlar. Bu ülkede bir milyon insan, işkence tezgahından geçirildi. Toplam rakamı varın siz düşünün...
Bu traji- komik tabloyu neden oluşturduk?
Bize yaşamak düştü ve biz bir biçimde yaşamayı yakaladık, ya ölen arkadaşlarımız…
Darbeciler kesinlikle bu yaptıklarının hesabını vermeliler. Yukarıda yaklaşık rakam ve hatırladığım kadarıyla isimlerini verdiğim ve şu an içi yaşayıp yaşamadıklarını bile bilmediğim, yaşıyor iseler, yaşları 70-80’e gelmiş insanları yargılamak mümkün mü?
Biz darbeciler yargılansın derken, 12 Askeri darbesinin siyasal olarak yargılanması ve tarihsel bir dönem olarak değerlendirip, o dönemde alınan tüm yargı kararlarının iptalinden bahsediyoruz.
12 Askeri mahkemelerince alınmış tüm yargı kararları hukuk dışı kabul edilerek, iptal edilmelidir. Bu karalara muhatap olanlar, tarih önünde hukuken, aklanmalıdır. Bu kararları alan anlayışın sorumluları tarih önünde mahkum edilmelidir.
12 Eylül ile hesaplaşmanın bizce anlamı budur.
Bunu ancak, gerçekten demokratik, özgürlükve eşitlikten yana sol bir iktidar yapabilir...
Acılarımızı pazarlamayın.
Biz acılarımızı, demokrasi mücadelesi ile taçlandırmasını biliriz!