Her dönemde bir şekilde futbola siyasetin etkileri olduğu bilinir.
Ne var ki, şu son günlerde yaşanan örnek hiçbir biçimde masum olmayan, tezahürleriyle bilinen, çok genel bir belaya işaret ediyor.
Gelinen nokta, oyunun belirlenmiş sonuçlanmış doğasını bozan, adaleti ortadan kaldıran, sadakatle boyun eğilmeyecek bir durum. Futbolun liderleri, kıdemlileri toplumsal sorumluluğu olan, oyunun sahipleri sus pus.
Mustafa Denizli. Fatih Terim. Şenol Güneş. Samet Aybaba.
Oysa, meslek alanlarının dalga geçilir hale getirilmemesi için, adaleti sağlayan kuralların devamlılığı için dişe diş̧, göze göz kavga vermeleri gerekir; kuralları sulandırmadan oyunu koruma mücadelesinde görünür olmaları beklenirdi.
Küresel futbol oyunun başat özneleri futbolcular ise; saha içinde ve dışında döktükleri alın teri, verdikleri mücadele ve oyunun adalet duygusunu savunmayı bırakıp tatile çıkmamalıydı. Sezon başlayınca artan maç sayısı nedeniyle yaşayacağı bedensel, zihinsel ve psikolojik tehlikeleri düşünüyor olmalıydılar.
Türkiye’de futbol 18 kulüp başkanı ve Türkiye Futbol Federasyonu 2019-2020 sezonunda oynanmış, sonuçlanmış, sonucu açıklanmış bir yarışmanın sonucunu değiştirdi.
“Ben kuralı nasıl çiğnerim?” demeden.
Oyunu kuralsızlaştırdı.
Üstüne, bağlı olduğu futbol birliğinden ihraç edilmemek için kuralsızlığı tüm liglere yaydı.
Artık kural yok,
Tutarlılık da,
Güven de...
Var olan, kendi kendinde yarattığı tutarsızlığın doğurduğu yıkıcı güç̧.
Türkiye Futbol Federasyonu’nun ve kulüplerin yarattığı çelişkili, paradoksal gereksinimler ve gittikçe daha fazla uğraşmak zorunda kalınacak olan karmaşıklıklar.
Hükümetin “karışmıyoruz” dediğinde bile; TFF başkanı Nihat Özdemir’in kendi ve futbolun paydaşlarına yarattığı siyasi baskı.
Mecbur kalıvermiş ve aldığı talimatı yerine getirmiş, artık ipin ucu kaçtı diyen tedirgin bakışları.
Halbuki algılar bazen empati yapabilme yetkinliğini de içinde muhafaza eder.
Çoklu bir bakış̧ acısının önünü açar.
Kendine ve başkalarına mesafe aldırır.
Ama o kapanmış.
Yargıları tutsak.
Öte yandan oy birliğiyle alınan kararlarıyla bütünleşiyor görünen, parçalanan kulüpler birliği.
Yönetsel zihinler uygulamada bir türlü küresel futbol yönetimi kültürünü yakalayamıyor. Vizyonsuzlukta demirli.
Başkanlar için futbol demek transfer demek.
O da birilerinin ceplerine kıyak.
Halleri malum; kulüpler batık.
Saygınlığı olmayan, saygınlığı da umursamayan; kültürleri elli yıllık, yüzyıllık kulüpleri yönetmeye yakışmayanlar.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kaynaklarını kullanarak tüm transferlerini yaptığı borçsuz harçsız kulüp, özel mülkiyete geçiyor, şampiyon yapılıyor çıtları çıkmayan rekabeti adaleti itibarı bitiren “başkanlar”.
Sessiz kal. Parayı al. Borçları çevir.
Futbol ortamı bu.
“Her şey belirlenmiş, düzenlenmiş oynanıyor” deniliyor.
Tüm parçalar bir araya getirildiğinde ise hakikat; yakın zamanda yaşanacak kaosun belirsizliğine işaret ediyor.
Elbette zaman; daha farkına varılmayan bir çok olay zincirini ve bu zincirin halkaları arasındaki bağlantıyı adeta sinemanın montaj gücüyle görülebilir hale getirir.
Anlamlandırır.
Bugünün futboldaki belirsizliğini yaratan bellek, algı ve duyguların yaptığı seçimlerde, aldığı kararlar sorgulanır.
O nedenle spor/futbol alanına bu kadar zarar veriliyorsa bir zahmet toplu istifa doğru bir eylem olur.
Geri Al! Geri Al!
Kulüpler birliği, oy birliğiyle “düşme kalksın lig 21 takımla oynansın” kararı almış, TFF Başkanı Nihat Özdemir’e topu atmıştı.
O da tuttuğu topla kalenin içine girmiş, golü yemişti.
…
Asgaride Kulüpler Birliği gibi yapılarda uzlaşmayla alınacak kararlarda gözetilmesi gereken; oyunun doğasına kurallarına, ritüellerine, imajına, itibarına ve ekonomisine zarar vermemek olmalıdır.
Özellikle düşmenin kaldırılmasına ilişkin kulüplerin oy birliğiyle aldığı karar gerekçelerinin sıralanarak reddedilmesi beklenirdi.
Denmeliydi ki;
Bir, oynanmış sonuçlanmış bir oyunun sonucu değiştirilmez.
İki, pandemi sürecinde covid-19 virüsü nedeniyle liglerin devam edip etmemesine ilişkin kulüpler olarak “oynansın” kararı verdiniz. Şimdi, “siyaseti arkanıza alıp pandemi bahanesiyle beni düşürme” diyemezsiniz!
Üç, “Biz düşersek kadınlarda düşer” ifadeniz ise; kadınları bir yandan zayıf gösterirken diğer yandan onlara haksızlık. Kadınlar adaleti kabul eder ve daha iyi bir yönetim için mücadele eder.
Dört, yayıncı kuruluş ödemelerde yüzde elli indirim yapmayı düşünüyor. Bunun olmaması için uğraşıyoruz. Zaten kulüplerinizi idari ve mali yönden yönetememişsiniz batmışsınız. Üç takım daha eklenirse gelirleriniz iyice düşer.
…
Bu dört başlık yarışmamada var olmanın gereklilikleri. Sadece bu başlıklar kulüpler birliğinin oy birliğiyle aldığı “düşme kalksın” önerisinin reddedilmesi için yeterdi. Futbola keyfi, yapay olarak çizilen ve futbolun sınırlarını parça parça eden bu dış bağımlılıkların kuralları; sadece oyunun doğasının hesap dışı bırakmıyor aynı zamanda toplumsal yaşamda davranışlara da etki ediyor.
Bu nedenle:
Nasıl ki, yabancı oyuncu sayısını kademeli olarak düşürme kararını aldınız ve bir ay geçmeden bu kararı askıya aldınız; Süper ligde yarışarak başarısız olan ve düşen üç takımı geri alma kararını da hızla “geri alın.”
coskun@media.ankara.edu.tr | hulya.coskun@tele1.com.tr