Geçen hafta yayımlanan, Cengiz Çandar ve Hasan Cemal gibi, geçmişte Turgut Özal ve AKP iktidarları ile Fethullahçı Çeteye, pek “demokratik” gerekçelerle destek veren, bugünkü cehennemin yolunu döşeyen 12 Eylül 2010 referandumunda, “yetmez ama evet” diyen kişilerin HDP/ Yeşil Sol Parti listelerinden aday gösterilmesini eleştirdiğim, “Solun HDP ile imtihanı” başlıklı yazım, çeşitli tartışmalara yol açtı. Cengiz Çandar geniş bir açıklama yaptı. Gün Zileli tartışmaya girdi, Faik bulut ise bu konudaki tartışmayı noktalayacak kapsamda bir yazı yayınladı.
Durum böyle olunca, bu hafta söz konusu eleştiri ve itirazların üzerinde durmak, bu arada kimi çarpıtma girişimlerini ortaya çıkarmak zorunlu oldu. Tartışma, esas olarak 68 devrimci gençlik hareketinin önde gelen isimlerinden Cengiz Çandar üzerinde odaklandı. Bu yanıyla Hasan Cemal’e haksızlık yapıldığı, hatta “ucuz kurtulduğu” bile söylenebilir. Ama öyle olması da kaçınılmazdı.. Çünkü, Çandar daha ünlüydü, ayrıca son derece renkli bir sicile sahipti.
Tartışmaya önce, Gün Zileli girdi. Zileli de bir 68’li, eskiden Doğu Perinçek grubunun önde gelen isimlerinden biri. Son dönemde felsefi olarak anarşist çizgide olduğunu bildiğim Gün Zileli, eski arkadaşı olan Cengiz Çandar üzerinden esas olarak HDP/ Yeşil Sol Parti’ye saldırıldığını ileri sürüyor. Bu doğru değil. Benim bu tartışmada ne öyle bir niyetim ne de öyle bir amacım var.
Öncelikle belirteyim, merkezinde HDP’nin yer aldığı, içinde çok sayıda dostumun, arkadaşımın aktif şekilde yer aldığı HDP ya da Emek ve Özgürlük İttifakı ile hiçbir sorunum yok. Tersine, bu ittifaka büyük değer veriyorum, elimden geldiği kadar ve olanakların ölçüsünde destek oluyorum. Bu durumu özellikle HDP’li dostlarımız gayet iyi bilir. HDP/ Yeşil Sol Parti ve Emek-Özgürlük İttifakı, Türkiye’de yaşamın içinde fiilen oluşan, benim bütün gücümle desteklediğim “Demokratik Cephenin” önemli bir bileşenidir. Yani biz aynı taraftayız.
Ancak, durum böyle diye, “kol kırılır yen içinde” yaklaşımıyla hataları görmezden gelmemizi de cephe içindeki sorunlara kayıtsız kalmamızı da kimse beklemesin. Eğer, HDP /YSP, sol ve sosyalist hareketle sağlıklı bir ilişki kurmak istiyorsa, hata yaptığında da eleştirilere tahammül etmeyi bilecektir. Bence bunu yapıyorlar da... Çünkü eleştirilerimize itiraz ve saldırı onlardan gelmiyor. Deyim uygunsa, Türk solunun “kraldan çok kralcı” olan kimi çevreleri işi kimseye bırakmıyor. Eğer HDP ve Kürt siyasal hareketi, devrimcilerle, sosyalist solla anlamlı, karşılıklı duyarlılıklara saygılı olacak bir ilişki kuracaklar ise dostça eleştirileri de kabul edecekler. Dahası bu eleştirilerin gereğini yapmaktan kaçınmamaları gerekir. Doğrusu budur.
Cengiz Çandar’ı ve Hasan Cemal’i eleştirmek, aday gösterilmelerini –üstelik seçilecek yerlerden- yanlış bulmak HDP /YSP ve İttifak’a saldırmak değildir. Bunu nereden uyduruyorsunuz? Hem Türkiye’de birçok solcuya, devrimciye, dahası sosyalist harekete hakaret sayılabilecek adaylar göstereceksiniz hem de kimse sesini çıkarmasın diyeceksiniz. Yok öyle şey! Böyle yaklaşım, her şeyden öte, HDP ve Kürt siyasal hareketine büyük haksızlıktır. Çünkü bu tutum HDP ve Kürt siyasal hareketini, Çandar ve Cemal gibi son derece tartışmalı sicillere sahip kişilerle eşitlemek anlamına gelir.
Dolayısıyla, Cengiz Çandar’ı savunmak neden ona düştü bilmiyorum, ama –eski arkadaşlık ve hukukları nedeniyle olabilir- Gün Zileli’nin “HDP/YSP yıpratılmak isteniyor” şeklindeki iddiası temelinden yanlıştır. Zileli, “YSP'yi yıpratmak esas amaç. Faik de bunu belirtti” diyor. Faik dediği kişi, gazeteci ve yazar Faik Bulut… Sevdiğim ve değer verdiğim bir arkadaşım olan, birlikte çalıştığımız ve beraber birçok etkinlik yaptığımız Faik Bulut, Gün Zileli ve Çandar’ı doğrulayacak hiçbir şey söylemiyor. Onun eleştirileri, daha çok kimi ulusalcılara ve sağ kanat partilerine yönelik. (Gazete Karınca, 27 Nisan 2023). Aşağıda ele alacağım.
Ben geçen haftaki yazımda Faik Bulut’u, Cengiz Çandar hakkında yaptığım değerlendirmelerden bazıları için tanık göstermiştim. Gün Zileli de kendisini aramış, Bulut’un Filistin Rüyası adlı kitabını da kaynak göstererek beni yalanlandığını ileri sürmüştü. Çandar da Gün Zileli’ye gönderdiği ve güya beni de eleştirdiği açıklama ile iddiaları yalanlıyor (Bkz. Gün Zileli. Net / Serbestiyet İnternet sitesi, 27/ 28 Nisan 2023). Şimdi bunları tek tek ele alalım.
1- Ben yazımda, Filistin Kurtuluş Örgütü kamplarına İsrail askerilerinin 21 Şubat 1973 tarihinde yaptığı baskında Bora Gözen ve arkadaşlarının öldürülmesinden Cengiz Çandar sorumludur, o ihbar etti demedim. Hakkında bu yönde iddialar olduğunu hatırlattım ve kendisinin bunu reddettiğini, bu konuda yaptığı açıklamanın doğru olabileceğini özellikle belirttim. Faik Bulut’un, Cengiz Çandar’ın Filistin serüvenini iyi bildiğini anlatmaya çalıştım.
2- Cengiz Çandar’ın “ajan” olduğu ve istihbarat örgütleriyle ilişkileri bulunduğuna ilişkin iddianın, Aydınlık hareketine ve Doğu Perinçek çevresine ait olduğunu, bu iddiaların özellikle 1987 sonrasında ortaya atıldığını biliyorum. Nitekim, Faik Bulut yazısında bunu belirtiyor. Bulut, Cengiz Çandar’ın Bora Gözen ve arkadaşlarını ihbar ettiğini söylemediğini vurguluyor, ama en az onun kadar önemli başka ayrıntılar veriyor. Bulut, bir dönem Arafat’ın sözcüsü gibi çalışan Çandar’ın, kendilerini Filistin’de sattığını, 1980’lerde Humeynici olduğunu, ardından da Turgut Özal’ın himayesine girerek MİT Müsteşar Yardımcılığı yapan ünlü Hiram Abas ile ortak çalışmalar yaptığını yazıyor.
3- Yukarıda da belirtiğim gibi, Cengiz Çandar’ın Gün Zileli’ye yaptığı açıklamanın büyük ölçüde doğru olduğunu düşünüyorum. Aydınlık çevresi ve lider kadrosu, özellikle 1987’den sonra MİT ve CIA ile ilişkiler kurduğu konusunda ısrarlı. Ben doğrudan bir ajanlık ilişkisini içinde olmadığını, ama ortak çalışmalara katılmış olabileceğini düşünüyorum. Nitekim, yazımı da bu temkinle yazdım. Zaten, “ücretli ajan” olmasına da gerek yok. 1991’de Güneş gazetesinden ayrılıp işsiz kalınca gönüllü danışmanlığını üstlendiği Turgut Özal onu Bankalar Arası Kurul Üyeliği’ne atamış, makam arabası, şoför ve yüklü bir maaş vermişti.
4- Benim yazımda söylediklerim açıktır; Çandar’ın ajan olup olmadığını, Filistin kamplarındaki devrimcileri ihbar edip etmediğini bilemeyiz. Ben sanmıyorum. Ancak, yazımda belirtiğim şudur; Çandar Filistin’i terk ettiğinde, solu ve sosyalist hareketi de terk etmiştir. Kesin olan budur. Karşı tarafa geçtiği de kesindir. Birçok projede Amerikan Devleti için çalıştığı da… Önemli olan budur. Bun bunu vurguladım.
5- Çandar, İran’da siyasal İslamcı karşı devrime destek vermiş, ardından ANAP ve Turgut Özal iktidarı için çalışmış, Erdoğan ve AKP iktidarının fedailiğini yapmış, F. Gülen’e güzellemeler düzerek paha biçilmez destek vermiş bir dönektir. Tartışılmaz gerçek budur. Ben geçen yazımda bu gerçeğe işaret ederek Cengiz Çandar’ın HDP/ YSP listelerinden aday gösterilmesini eleştirdim. Aynı yerde duruyorum.
6- Çandar benim Filistin’i bilmediğimi, dolayısıyla doğruyu söylemediğimi ileri sürmüş. Buna kanıt olarak Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin (FHKC) o dönemde kampının olmadığını söylemiş. Naif Havetme’nin lideri olduğu, Filistin’in Kurtuluşu İçin Demokratik Cephe (FKDC) benim kastettiğim. Türkiye’den giden devrimcilerin kaldığı ilk kamplar onlara aitti. George Habaş’ın lideri olduğu FHKC’nin kampları ise daha sonradır, oralarda kalan arkadaşlarımız oldu. Her iki örgüt de Y. Arafat’ın lideri olduğu FKÖ üyesiydi.
7- Çandar hakkında Faik Bulut şunları yazıyor: “1972’de Şam’da Filistin (Yaser Arafat’ın lideri olduğu yurtsever El Fetih) kamplarında bulunurken, kendisinin o zamanki illegal partisini/ hareketini temsilen Filistin’in Kurtuluşu İçin Demokratik Cephe (FKDC) örgütü yanında bulunduğunu duymuştum. İki arkadaşımla birlikte FKDC’nin Şam’daki bürosuna gidip adı Muhammed olan bir sorumluyla konuşup kendimi tanıttım ve C. Çandar ile buluşmak istediğimi söyledim. Bir hafta sonra cevabı almaya gittiğimde, Muhammed bana mealen şöyle dedi: ‘Cengiz seni tanımıyor, ajan olmandan şüpheleniyor!’ dedi. Bunun üzerine hem ona hem de gıyabında Çandar’a ağır sözler söyleyip El Fetih kampına geri döndüm. Bahsedilen kitabımda bunları aynen yazdım. Sonradan Aydınlık çevresi ve 2000’e Doğru Dergisi, bu anımdan hareketle ‘Çandar ajandır’ konulu ithamlarda bulundu. Oysa ben, kendisi için ‘Bizi ortalıkta bıraktı, sattı’ demekle yetinmiştim. (...) Turgut Özal döneminde resmi olmayan bir danışmanlığı söz konusuydu; o sırada devletle tanış oldu ve dönemin MİT yetkilisi Hiram Abas ile birlikte diplomasi ağırlıklı işler yaptılar” (Gazete Karınca, 27 Nisan 2023).
Faik Bulut Cengiz Çandar’ı hiç sevmediğini söylüyor. Onun bazı ABD kuruluşlarıyla çalıştığını (bu da doğrudan ajanlık demek değildir) doğruluyor. Dahası HDP/ YSP’den aday yapılmalarını doğru bulmadığını da belirtiyor. Eeee… ben de bunu söyledim. Peki, siz neye itiraz ediyorsunuz?