Çin’in arabuluculuğu ile 10 Mart'ta varılan İran-Suudi Arabistan uzlaşmasından bu yana bölgede çok hızlı ve bir o kadar önemli gelişme yaşandı ve yaşanıyor. Bu gelişmelerin en ilginç olanı ise bugün Pekin’de yaşanıyor.
Bu sabah Pekin’de bir araya gelen Suudi ve İran Dışişleri Bakanları bu akşam iftar yemeğinde buluşacak ve önümüzdeki dönemin ortak işbirliği alanlarını belirleyecekler. Haberlere bakılırsa İran Cumhurbaşkanı Reisi bayramdan hemen sonra Suudi Arabistan ve BAE’ni ziyaret edecek. Öncesinde ya da sonrasında Esad Kahire’ye giderek Sisi ile görüşecek ve anormal bir durum olmazsa 19 Mayıs’ta Riyad’da toplanacak olan Arap Liderler Zirvesi’ne katılacak . Bu toplantıya hazırlık olarak Esad önceki gün Cezayir Cumhurbaşkanı Tebbun’la telefonla görüştü.
Tam bu sırada
Moskova’da toplanan Suriye, Türkiye, Rusya ve İran Dışişleri Bakan yardımcıları bir sonuca varmadan dağıldılar çünkü Esad ‘koşullarımız karşılanmadan Erdoğan’la buluşmam’ diyormuş. Esad ‘ Türk askerinin Kuzey Suriye’den çekilmesini ve Suriye ordusunun İdlib’i Nusra işgalinden kurtarma operasyonuna karışmamasını’ istiyormuş.
Türkiye, İran ve Arap ülkeleri böylesi anlamsız kavgalarla kendi sorunlarına çözüm bulamazken İsrail ‘Fırsat bu fırsat’ deyip Filistinlilere saldırıp duruyor. Her zaman olduğu gibi Müslüman ülkelerin büyük bölümü sessiz kalınca İsrailli askerler bu kez Müslümanların ilk Kıblesi Mescid-i Aksa’yı işgale yeltenen bağnaz Yahudileri korumak için cami avlusunda ve içinde toplanan Filistinlilere saldırdı.
Üç yüz kadar Filistinli genci döverek göz altına alan askerler postallarıyla Mescid-i Aksa’nın içine girerek halı ve seccadeler dahil her tarafına zarar verdiler, kollarını arkadan bağladıkları Filistinli gençleri dövdüler sonra da avluda namaz kılan Filistinlilerin namaz kıldığı seccadelerin üzerine basarak herkesi copladılar.
Peki Arap ve Müslüman ülke liderlerinden eylemsel bir tepki var mı?
Bir kaç ‘kınama bildiri ve demecinden’ başka hayır.
Peki Ankara ne yaptı ?
Dün gün boyu sessiz kalan Cumhurbaşkanı Erdoğan Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakı liderlerinin açıklamalarından sonra gece düzenlenen iftar yemeğinde konuya değindi ve “İsrail polisinin terör eylemleriyle Filistinli Müslümanları hedef almasından üzüntü duyduğumuz ifade etmek istiyorum. İsrail'in yaptığı zulüm siyasetidir, provokasyon siyasetidir. Mescid-i Aksa'ya el uzatılması bizim kırmızı çizgimizdir. Filistinli kardeşlerimiz yalnız değildir. Alçak eylemleri kınıyor, saldırıların durdurulması çağrısında bulunuyorum. Türkiye bu saldırılar karşısında asla sessiz ve hareketsiz kalamaz.” dedi.
Ancak aynı Erdoğan son yıllarda hakkında söylemediğini bırakmadığı İsrail’le geçen yıl barışmış, Cumhurbaşkanı Herzog’u Ankara’da misafir etmiş, Başbakan Lapid’le New York’da buluşmuş, Amerikan Yahudi lobi yöneticileriyle basına kapalı toplantılar yapmış ve ilk fırsatta İsrail’i ziyaret edeceği söylenmişti. Erdoğan’ın emriyle dosyası kapatılan Mavi Marmara olayı kendi başına ilginç bir hikaye!
Millet İttifakı’nın 13. Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu’nun ‘seccadeye bastı’ tezgahıyla kıyameti koparan Erdoğan (Dolmabahçe Camisinde bira şişelerinin hikayesini da hatırlatalım) dün geceki konuşmasında her nedense İsrailli askerlerin kanlı postallarıyla mescid içinde ve dışında seccadelerin üstünde tepinmesine değinmedi.
Oysa iç ve dış politikada dini söylemleri ön planda tutan ve her fırsatta ‘İslam aleminin lideri’ olduğunu savunan Erdoğan ‘Arap Baharı’ sürecinde başat rol oynamış ve bu ‘Bahar’ bir tek İsrail’e yaramış ve sonunda Erdoğan her seferinde gidip İsrail’le barışıp ‘dost ve müttefik’ oluyordu..
Amerika’daki Yahudi lobileri Erdoğan’ın bu ‘özelliğini’ çok önceden keşfetmiş olacak ki 2004-2005’de ona ‘Yahudi Cesaret Madalyası’ vermişlerdi.
Erdoğan da bu ‘cesaretle’ İsrail’e gidip ‘Kasap’ lakabıyla bilinen Şaron’la buluşmuş o da Erdoğan’a ‘ Yahudi İsrail devletinin ebedi başkenti Kudüs’e hoş geldiniz’ demişti.
Erdoğan itiraz etmeden öylece susmuştu.
Belki de bunun için Rahmetli Erbakan Hoca ‘ Erdoğan’a verilen her oy İsrail ve ABD’ne veriliyor’ demişti.