Kobani Davası: Ayhan Bilgen ve 3 isim için tahliye kararı

Yayın tarihi: 15 Haziran 2021 Salı 11:51 am - Güncelleme: 15 Haziran 2021 Salı 5:07 pm

Kobani Davası’nda Ayhan Bilgen, Berfin Özgü Köse, Can Memiş ve Cihan Erdal’ın yurt dışına çıkış yasağı ve adli kontrol şartıyla tahliyesine karar verildi. Davanın 3’üncü duruşması yarın (16 Haziran) devam edecek.

Eski HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da aralarında olduğu 108 kişi hakkında açılan davada üçüncü duruşmasının ikinci oturumu bugün Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Mahkeme, Kars Belediye Eş Başkanı iken tutuklanan Ayhan Bilgen, HDP MYK üyesi Berfin Özgü Köse, HDP PM üyesi Can Memiş ve eski HDP MYK üyesi Cihan Erdal’ın yurt dışına çıkış yasağı ve adli kontrol şartı ile tahliyesine karar verdi.

BİLGEN SAVUNMASINDA NE DEDİ?

Eski HDP Parti Sözcüsü ve eski Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen, dünkü duruşmadaki (14 Haziran) savunmasında şu ifadeleri kullanmıştı:

“6-8 Ekim’de provokasyon IŞİD tarafından yapılmıştır. Suriye’de akrabalarına yönelik saldırılar insanları harekete geçirdi. Kadınların, çocukların kaçırıldığı ortamda benzerlerinin yaşanmamasına karşı eylemler yapıldı. ’37 kişinin ölümüne sebebiyet vermek’ çok ağır bir suçlama. 37 kişiyi karşıma alsalar ve başıma silah dayasalar ‘Ya bu kişilerden birisini öldür ya seni öldüreceğiz’ deseler kendi ölümümü seçerim. Hiçbir ölümü ayırt etmeksizin, hiçbir ölümle ilişkilendirilmeyi kabul etmiyorum. İnsanlar ağlamasın, çocuklar ölmesin diye siyasete başlamış bir insan olarak bu suçlamayı çok ağır bir itham olarak görüyorum.

(Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirme suçlamasına dair) Türkiye hala darbe anayasasıyla yönetiliyorsa bunda hepimizin sorumluluğu var. Anayasanın demokratik olması için değiştirme çalışma ve araçlarının da yine demokratik olmasını savunuyorum. Bir iç savaş yaşanmamışsa ve bunda payım varsa benim ödediğim bütün bedellere değer. Ben hakikati aramayı insanın varlık sebebi olarak görüyorum. Pir Sultan Abdal’ın dediği gibi: ‘Halk nezdinde makbul olmayan hak nezdinde de makbul olmaz.’ “

KCK’nın 7 Ekim’de yaptığı açıklamayı okuyan mahkeme heyeti, Ayhan Bilgen’e bu açıklamayı bir siyasetçi olarak nasıl yorumladığını sordu. Soruya avukatlar tepki gelirken, Bilgen, “Ben başkaları adına konuşamam” diye yanıtlamıştı.

BUGÜNKÜ DURUŞMADA NELER OLDU?

Davanın ikinci oturumu eski HDP RTÜK üyesi Ürküt’ün sorgusuyla başladı. Ürküt, pandemiden dolayı avukatları ile görüşemediğini kaydederek ek süre talebinde bulundu. Ürküt’ten sonra söz alan avukatlar şunları söyledi:

Av.Cihan Aydın: 2011’de atılan tweet’lerle 2014’te yaşanan olaylar arasına nasıl bir iliyet bağı kurdunuz? 2900 müşteki koymuşlar önümüze. Aynı tarihler arasında yakılan yıkılan binlerce HDP binasına ilişkin bir tespitiniz ya da girişiminiz var mı? Hayır yok!

Av. Sezin Uçar: Dün avukat arkadaşımıza ‘mikrofonu kapatırım’ dediniz. O arkadaşımız AİHM kararını okuyordu. AİHM kararını tanımayan ender yargıçlardan birisiniz. Bizim tarafımızca reddedilen bir hakimsiniz. Burası bir sınıf değil, siz de öğretmen değilsiniz. Savunma makamı olarak yargılamaya etkin olarak katılma hakkımızı kullanmak istiyoruz. Sizden söz istediğimizde, verilmesi gerekiyor.

Avukatların konuşmasının ardından Mahkeme Başkanı iddianamedeki sıralamaya göre sorguyu sürdürmek istedi. Tutuklu siyasetçiler, ek klasörlerin kendilerine tebliğ edilmediğini belirterek, süre talebinde bulundu. Bunun üzerine söz alan Bülent Parmaksız, savunma yapmayacağını ama birkaç söz söyleyeceğini ifade etti. Parmaksız, “Bugün 15 Haziran 1970 Büyük İşçi Direnişinin yıl dönümü. Örgütlenme bir haktır. Bu direniş insanlık için büyük bir kazanımdır” dedi.

Daha sonra söz alan HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Alp Altınörs, Mahkeme Başkanı’na “Söz hakkımı kullanmak istedim buna engel olmamanızı istiyorum. Daha ayağa kalkmadan neden savunmama engel oluyorsunuz?” dedi. Mahkeme Başkanı, “Söz hakkını kesmiyoruz. Sırayla veriyorum” derken, Altınörs, “E sırada ben varım!” yanıtını verdi. Avukatlar “Müvekillerimize her söz verdikten sonra bize de vermek zorundasınız” dedi. Mahkeme Başkanı ise “Avukatları dinlemiyorum” diyerek sorgulamaya devam etti.

MEMİŞ: MURAT KARAYILAN’LA EŞ POZİSYONDAYMIŞIM GİBİ TUTULARAK YARGILANIYORUM

Can Memiş: Gizli tanıkların 2019’da verdiği ifadenin ardından 9 ay beklendi. Gözaltına alınmadan 4 gün önce bakan yardımcılarının katıldığı etkinliğe katılıyorum ama gözaltına alınmama sebep olan iddianamede suçlandığım konulara bak! O zaman neden beklediler? Soruşturmanın 2014’te açıldığını görüyoruz. İfadeler 2015’te alınmaya başlanıyor. Ben ise ifadeye 2017’de çağrıldım. Bu davada Murat Karayılan ile eş pozisyondaymışım gibi tutularak yargılanıyorum! Eskişehir’de Emek ve Demokrasi güçleri oturma eylemi yapmış ve savcı bunu delil olarak iddianameye koymuş. Oturma eyleminde ne gibi suç unsuru vardır?

Avukat Fikret İlkiz: “CMK hükümlerine göre yapılması gerekenlerin dışında başka talebimiz yok. Can Memiş’e ‘MYK dışında başkaca bir göreviniz var mı?’ diye sordunuz. Halbuki mahkeme heyeti olarak bu dosyayı çok iyi bildiğinizi söylediniz. Bu soruyu yanlışlıkla bile olsa soramazsınız. Kişi temel hak ve özgürlerini korumaktan kaynaklanan temel yükümlülükleri yerine getiren bir iddianame yok. Tam aksine, hemen yetişmesi gerektiğine siyaseten inandıkları için böyle bir iddianame hazırlandı.

Bağırarak, çağırarak ‘Avukatları dinlemiyoruz’ diyerek müvekkilimi kargaşa içinde sorgulamaya zorladınız. Usule ilişkin olan talepleri dinleyecektiniz ama sonra ‘savunmaları alacağız’ dediniz. Biz hakikatlerin ortaya çıkması için savunma olarak her aşamada varız. Bizim anlamadığımız sorular sordunuz dünkü celsede. Diyorsunuz ki; ‘İstediğiniz rejim nedir, tweetlerin ölüme neden olabileceğini düşündünüz mü?’ Yani düşüncesinizi soruyorsunuz. Düşündüklerini soramazsınız! Zaten iddianame üzerinden düşündükleri yargılanıyor.

Çizim @HDPOnline hesabından alınmıştır

KÖSE: SUÇLANMAM İÇİN KANITA İHTİYAÇ YOK MU?

Duruşmaya 13:30’a kadar ara verildi. Aranın ardından söz alan HDP Gençlik Meclisi’nden Berfin Özgü Köse, şunları kaydetti:

“İddianamede şahsıma yönelik hiçbir itham bulunmamakta. Hakkımda iddianamede delil olmamasının sebebi bulunamamasından kaynaklı değil, bulunacak bir şey olmamasındandır. Benim suçlanmam için bir kanıta ihtiyaç yok mu? Ben siyaset yapma hakkımı kullandım. Kadınlar, çocuklar katledilirken buna duyarsız kalamazdım. Atılan tweetlerin şiddet çağrısı olmadığı AİHM kararında da ortaya konulmuştur. İddianameye delil olarak konulan ANF haberi aleyhte mi konuldu lehte mi? Çünkü habere bakınca şiddet çağrısı içermediği gayet açık. Bunu açıklamanız gerekiyor.”

Köse’nin ardından avukatı Nuray Özdoğan söz aldı, “İsnat ettiğiniz suçlar tutuklu yargılamayı gerektirmiyor; müebbet hapis talep ediyorsunuz! Burada adil bir yargılama süreci görmüyoruz. 8 aylık tutukluluğun somut gerekçesi olması lazım ama bu gerekçeler oluşmadı. Yargı mensubu eliyle delil yaratılarak oluşturulmuş bir dosya ile karşı karşıyayız ve bunun delili var. Bu dehşet verici bir durumdur” dedi.

ERDAL: BU ANCAK VASAT BİR DİZİ SENARYOSU OLUR

Eski HDP MYK üyesi olan Cihan Erdal ise şu savunmayı yaptı:  “HDP MYK toplantısına biri dışarıdan gelecek, girecek kimse ‘hayrola kardeşim’ demeyecek! Bu ancak vasat bir dizi senaryosu olur. Katıldığım toplantılardaki gözlem, bunu söylememi zorunlu kılıyor. O dönemin MYK’sını şöyle tarif edebilirim; ‘Bir liberalle bir sosyalistin, bir muhafazakarla bir LGBTİ’nin aynı masada durduğu, temsil ettiği bir birliktelikten bahsediyorum. Aralarında menfaat olmayan bir MYK.’ Ben de orada kendi kimliğimle yer aldım.

Genç, Yeşil Sol Parti’den gelen bir insan, bir LGBTİ aktivisti olarak HDP MYK’sında yer aldım. HDP’nin Türkiyelileşme aksına katkıda bulunmaya çalıştım. İnanıyorum ki birbirini önyargısız dinleyen yurttaşlar, ülkenin kaderini yok sayılanlar lehine değiştirebilir. Hukuka ve vicdana sığan bir süreç mi yaşıyoruz? 6-8 Ekim’den 14 ay sonra emniyetten aranıyorum ve ertesi gün gidip ifademi veriyorum. Tam 6 yıl sonra bir baskınla evden gözaltına alınıyorum. Yeni bir delil, makul şüphe olarak değerlendirilebilecek hiçbir şey yokken!”

Daha sonra Mahkeme Başkanı ile Erdal arasında şu diyalog yaşandı:

Erdal: Bana yaptıklarımı sorun. Düşündüklerimden yargılanamam.

Mahkeme Başkanı: Sizin görüşünüzü soruyorum.

Erdal: Buna en iyi cevabı tüzük verecektir.

“AİHM KARARINI UYGULAYIN”

Av.Arif Ali Cangı ise şunları belirtti: “Avrupa Komitesi 22 Haziran’da toplanacak ve AİHM kararı uygulanmadığı için tedbirler alınacak. “Biz yapmadık onlar yaptı” diyecek bir haliniz olmayacak. Hukukun geleceği açısından, birbirinizin yüzüne bakacak halinizin kalması için AİHM kararını uygulayın. IŞİD gibi tecavüzcü, barbar örgütün yaptığı saldırılar sırasında bütün dünya ayağa kalktı. 1 Kasım Dünya Kobani Günü ilan edildi. Kobani bir kriminal suç değildir, bunu görün.

“BU İDDİANAME DEĞİL, POLİS FEZLEKESİ”

Av. Levent Pişkin ise şöyle konuştu: 2015’ten önce biz iddianamedeki sahte delilleri tartışırdık, 2015’ten beri ‘Bir iddianame yok’ diyoruz. Burada bir iddianame yok, bu bir polis fezlekesi. Fezleke iddianameye dönmüş, polis savcıya talimat verir hale gelmiş.

TAHLİYE KARARLARI

Davada mahkeme Ayhan Bilgen, Berfin Özgü Köse, Can Memiş ve Cihan Erdal’ın yurt dışına çıkış yasağı ve adli kontrol şartı ile tahliyesine karar verdi. Davanın 3’üncü duruşmasın 3’üncü oturumu yarın devam edecek.

İLK İKİ DURUŞMADA NE OLDU?

İddianameyi kabul eden Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’ne 26 Mart’ta ikinci bir heyet atandı ve mevcut heyet, sadece Kobani davası ve sonrasında gelebilecek bağlantılı davalara bakmakla görevlendirildi. Kobani davası için özel olarak görevlendirilen mahkeme heyeti, ilk duruşmada sürecin nasıl işletileceğini de belli etti. Avukatların protesto ederek salonu terk etmelerine, hakimin reddini talep etmelerine rağmen yargılamayı sürdüren mahkeme heyeti, iddianamenin özetini okutturdu. Mahkeme heyeti, avukatların bulunmadığı salonda hakimin reddine yönelik talepleri kabul etmeyerek itiraz için 7 günlük süre verdi ve duruşmayı 3 Mayıs’a erteledi. Ancak Ceza Muhakemesi Kanunu’na (CMK) göre, belirlenen 7 günlük itiraz süresinin bitimine bir gün kala duruşma günü belirlenmiş oldu. Öte yandan ilk duruşmada yapılması gereken tutukluk incelemesi de yapılmadı ve itirazlar beklenmeden dosya üst mahkemeye gönderildi. Ardından pandemi gerekçesiyle getirilen kısıtlamalar nedeniyle duruşma 18 Mayıs’a ertelendi.

Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve Sabahat Tuncel’in savunmalarının dinlendiği ikinci duruşmada ise, avukatlar reddi hakim talebinde bulundu.

KOBANİ DAVASINDA NELER OLDU?

IŞİD’in Kobani saldırısına karşı Türkiye’de 6-8 Ekim 2014 tarihinde yapılan protesto gösterileri sırasında HDP Genel Merkezi’nin Twitter paylaşımları gerekçe gösterilerek, 9 Ekim 2014 tarihi ve devamında dönemin HDP Eş Genel Başkanları ve MYK üyeleri hakkında açılan birden fazla soruşturma Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 2 ana iddianamede birleştirildi. 19 Haziran 2018 yılında genişletilerek çok sayıda siyasetçi hakkında soruşturma başlatıldı ve 20 Eylül 2019’da Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ da daha önce aynı “suçtan” tutuklanmış olmalarına rağmen Kobani davası nedeniyle ikinci kez tutuklandı.

TUTUKLU SİYASETÇİLER

Ardından 24 Eylül 2020 tarihinde aralarında Sırrı Süreyya Önder, Ayla Akat Ata ve Emine Ayna’nın da bulunduğu dönemin MYK üyesi 20 siyasetçi gözaltına alındı ve 2 Ekim 2020’de Sırrı Süreyya Önder, Altan Tan ve Gülfer Akkaya adli kontrolle serbest bırakılırken, diğer 17 siyasetçi tutuklandı. Eski HDP milletvekilleri Aysel Tuğluk, Gültan Kışanak ve Sebahat Tuncel hakkında da başka suçtan Kandıra F Tipi Cezaevi’nde tutuklu olmalarına rağmen Kobani dosyası kapsamında tekrar tutuklama kararı verildi. Yine başka suçtan Kandıra Cezaevi’nde tutuklu olan Gülser Yıldırım’a bu dosya kapsamında ev hapsi şeklinde adli kontrol kararı verildi, HDP’li eski milletvekili İbrahim Binici ve partinin çeşitli kademelerinde görev alan siyasetçiler dosyaya sonradan eklenerek tutuklandı. Dosya kapsamında tutuklu yargılanan siyasetçi sayısı 28’e çıktı.

İDDİANAMEDE NELER YER ALDI?

6-8 Ekim’de gerçekleşen protestolardan 6 yıl 3 ay sonra 30 Aralık 2020 tarihinde düzenlenen 3 bin 530 sayfalık iddianame, 324 klasörden oluşan eklerle birlikte mahkemeye sunuldu. İddianame Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından bir hafta içinde 7 Ocak 2021 tarihinde kabul edildi. İddianamede, 108 kişi için “devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozma” ve 37 kez “insan öldürme” başta olmak üzere pek çok suçtan ceza isteniyor. İddianamenin ilk 241 sayfasında yaşamını yitiren 37 kişinin isimleri, mağdur müşteki olarak ise aralarında Adalet Bakanlığı, AKP, CHP, Hür Dava Partisi, MHP, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, MİT, İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Milli Savunma Bakanlığı’nın da bulunduğu 2 bin 676 isim yer aldı. İddianamede ayrıca 6-8 Ekim’de gerçekleştirilen eylemler ile tanık ve gizli tanık beyanları da eklendi.

AİHM KARARI

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Daire tarafından 22 Aralık 2020’de eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında verdiği “tahliye” kararında “Kobani için yapılan çağrılar şiddet çağrısı değil” yönünde karar verdi. Kararda, ayrıca “HDP Genel Merkezi tarafından yapılan çağrılarla meydana gelen olaylar arasında nedensellik bağı bulunmadığı, söz konusu çağrıların ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı” ifade edildi.

TIKLAYIN – Kobani Davası’nda reddi hakim talebine ret

TIKLAYIN – Kobani Davası’nda ikinci duruşma… Demirtaş: Mahkeme heyeti, çeviride sahtecilik yapmış

TIKLAYIN –Kobani davasında savunmaya izin yok